İş Dünyasında İlk Adım İpuçları
İş hayatına ücretli çalışan olarak başlamak önemli bir eğitim sürecinden sonra gerçekleşir. Üniversite mezunu pırıl pırıl insanlar iş hayatına atılırlar. Ama istenilen işi bulmak öyle kolay gerçekleşen bir durum değildir. Hele Ankara’da çalışmayı planlıyorsanız işiniz daha zor olur. Ekonominin kalbi bu ülkede İstanbul isimli cadı kazanında atar. Ancak kamu kurumları genelikle Ankara’dadır. Az da olsa özel yatırımlar da Ankara’da konuşlanmıştır.
İş hayatınıza devlet memuru olarak başlayacaksanız yapacağınız bellidir. Okul sonrası kampa girilir ve devlet kuruluşlarının açtığı sınavlara hazırlanılıp bir devlet kurumuna kapak atılır. Ömür boyunca kâh çarkın bir parçası olunur, kâh çarkın dişlileri arasında hayatta kalma savaşı verilir. Bu hali ile kamu kurumları bana çalışmak için pek cazip gelmemiştir.
Özel sektör de başka bir alemdir. Kimi 22 yaşında 5 yıl deneyimli üniversite mezunu arar, kimi aynı anda 5 işi yapacak üstelik stres altında cozutmayacak işgücü peşindedir. Kimiyse kes yapıştır yöntemiyle iş tanımı hazırlayıp İK sitelerinde “süper kahraman” arar.
Peki yeni mezun, hatta üniversite öğrencisiyken gelecekte iyi bir kariyer sahibi olmak için insan neler yapmalıdır?
Öncelikle iş adayının daha üniversiteye girmeden bir kariyer hedefi olmalıdır. Öyle çok değil, 5 yıllık bir planlama işlerinizi çok kolaylaştırabilir.
1- Hedefinizi belirleyin (söylemesi kolay ama 16-17 yaşında insan bunu kolay kolay gerçekleştiremez)
2- Hedefiniz için çok çalışın.
3- İlgili ve istediğiniz bölümü kazandınız diyelim. Hemen ilk yıl gidip, bölümünüzle ilgili bir iş bulup (gerekirse İK yöneticisinin ya da patronun kapısında yatıp), işi stajyer olarak kapın ve part-time gide-gele işi öğrenin. Hem para kazanın, hem tecrübe.
4- Okul bittiğinde bir işiniz olsun.
5- Kariyerinizin ikinci 5 yılını planlayın (ya yükselme ya da iş değişikliğini öngörün)
Bunları yazması kolay ama uygulama konusunda başarı tamamen kişiye bağlı bir durum. Ancak gerçekleştirilemeyecek bir durum değil.
Siyasal Bilgiler Fakültesinde okuduğum yıllarda önümde böyle bir örnek kişi duruyordu ama ben üniversite okumanın verdiği rehavetle o zamanlarda durumu pek kavramadığım için pek örnek almamıştım kendisini. Mithat Bereket Uluslararası İlişkiler bölümünün parlak ve aktif öğrencilerindendi. Okulda bir etkinlik olsa onu orada düzenleyenler arasında görmeniz mümkündü. Bir yandan da hedeflediği meslekle ilgili çalışmakta olduğunu duyardık. Mezuniyet sonrası kendisini 32. Gün Programında görmeye başladığımda ben hala master yapıp, askerlik hizmetimin başlangıcını ötelemekle meşguldüm. Ben bir iş bulup yerleşene kadar Mithat çoktan kariyerinde belli bir yerlere gelmişti. Dolayısıyla hedeflemenin ne kadar önemli olduğunu böylece idrak etmiş oldum.
Bir hedefiniz olmazsa, zifiri karanlıkta yaptığınız atışın bir yeri bulma ihtimali neyse iş hayatında da amaçsız, sadece “iş bulayım, girip çalışayım” düşüncesi ile yapılan iş başvuruları o kadar etkilidir. 100 başvuruda bir görüşme daveti alırsanız, öpün de başınıza koyun.
Üniversite, hele bir de başarılı bir öğrenciyseniz sanal bir iş güvencesi hissi oluşturup kendine güvende tavan yaptırabilir. Ancak yeni mezun haline gelene kadar iş hayatı ile temas sağlamamışsanız iş görüşmesine firmaya genel müdür olmak beklentisi ile gidersiniz. Aldığınız iş genellikle uzman yardımcılığı olacaktır. Genellikle uzman olana kadar geçireceğiniz süreçte okulda öğrendiğiniz herşeyi unutup yeniden eğitim alır, işinizi öğrenirsiniz. Kötü bir zaman kaybı öyle değil mi?
Buraya kadar söylediklerim herkes ve her durum için değil, sadece kendine bir hedef belirlemeden okuyup mezun olduğunda şaşkınlık yaşayacak iş adayları içindir. İşi kadere bırakmayıp, kendi yolunu çizmek isteyecek bireyler yetiştirebilmek için sisteme de önemli bir görev düşmektedir. Ancak eğitim isteminde böyle örnekleri görmek zor.
Örnek demişken, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğrencilerini daha ilk yıllarından itibaren sanayi ile içi içe tutarak öne çıkmakta. Böylesi eğitim kurumları ve eğitim sistemlerinin yayılmasıyla daha başarılı bir nesil yetiştireceğimiz öngörülebilir. Bu eğitim kurumunun Ankara’da bulunması ise Ankara şehri için önemli bir avantaj. İyi eğitimli, üstelik yapacağı işin yapıldığı yeri tanıyan öğrenciler bulunmaz bir “İnsan Kaynağı”.
Herşeye rağmen İK sitelerinde neredeyse tüm işverenler 3-5 yıl tecrübeli elemanlar aramaya devam ediyorlar. İnsan Kaynağı yetiştirmeyenler işte böyle, karanlıkta cevher arar durur. Yerlerinde olsam, ne yapar, eder üniversite-sanayi işbirliği programlarından birine dahil olurdum.
Sağlıkla kalın,
Burçak Çubukçu
http://www.burcakcubukcu.com
http://burcakcubukcu.kimdir.com