Açlık ve susuzlukla ortaya çıkan stresi azaltmak için, ramazan ayında düzenli beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini belirten iç hastalıkları Uzm. Dr. Mehmet Murat Gürbüz; “Vücut direncinin düşmemesi için Ramazan ayında da bütün besin gruplarından yeterli ve dengeli bir şekilde tüketmeliyiz. Ancak bu şekilde bedeni normal bir süreç içerisinde olduğuna inandırırız” dedi.
Bunun dışında kan şekerimizi dengede tutmamızın da stresi kontrol altına almaya yardımcı olacağının altını çizen Uzman Doktor ; “Ramazan ayı süresince kan şekerimizi dengede tutacak olan kuru baklagiller, kuru yemiş, bitter çikolata ve kivi gibi besinleri tüketmemiz ayrıca bir öneme sahip. Vücut düzenimizi koruyan bu besinler bizi dengede tutarak stres yaşamamıza engel oluyor. Ayrıca magnezyum içeriği zengin maden sularını tüketerek de beyinin enerji düzeyini arttırıp stresi en alt düzeye çekebiliriz” diye konuştu.
RAMAZAN VÜCUT SAĞLIĞI İÇİN BÜYÜK FIRSAT
Bu mübarek ayın vücudumuz için çok önemli bir fırsat olduğunu da belirten Mehmet Murat Gürbüz “Ramazan ayında vücut arınır, mide-bağırsak sistemimiz dinlenir, alkol ve sigara alımı olmadığı için kanımız temizlenir, karaciğerimiz kendini yeniler. Düzenli bir beslenme alışkanlığı kazanabilmemiz için bir fırsat doğar. Yani Ramazan ayı aslında vücudumuzun için yenilenmesi ve düzene girmesi için büyük bir fırsat” ifadelerini kullandı.
“DİNİ BİR VECİBENİN HUZUR İÇİNDE YAPILMASINA YOĞUNLAŞIN”
Lokman Hekim Hastanesi doktorlarından, Uzman psikolog Meltem Özcüler ramazan ayında artan stres ile ilgili yaptığı açıklamada; “İnsan vücudu kendisi için uygun koşullardan uzaklaştığı zaman strese girer. Ramazan ayı içerisinde de öğün sayısı ve yemek saatleri değişiyor, bunun yanı sıra aç ve susuz kalma süresi uzuyor. Bu nedenle vücut olumsuz bir durum olduğunu düşünüyor ve tepki veriyor” dedi.
Oruç tutuğumuz süreç içerisinde sadece ‘açlık’ konusuna ki düşüncelere yoğunlaşmamamız gerektiğini söyleyen Özcüler; Çünkü fiziksel ihtiyaçlarımıza odaklandığımız takdirde, gerginlik artıyor ve ihtiyacın giderilmesi için dürtüler yoğunlaşıyor. İhtiyaç, yani açlık giderilmediği için psikolojik ve duygusal tepkiler ortaya çıkıyor. Oysaki yoğunlaşacak olan düşünce ‘açlık ve engellenme’ değil, ‘dini bir vecibenin huzur içinde yapılması’ olmalı” dedi.