Risk, emeklilik ve sağlık alanlarında dünyanın 120’den fazla ülkesinde faaliyet gösteren Aon, yatırımcıların yurtdışına yönelik yatırımlarına yön vermek amacı ile hazırlanan“2018 Politik Risk, Terörizm Riski ve Politik Şiddet Haritaları”nı yayınladı.
. Aon’un The Risk Advisory Group ve Continuum Economics ile birlikte hazırladığı Risk Haritaları, risk yönetimi alanında karşılaşılan en önemli konuları ele alarak, firmaların risk transferi ve risk direnci stratejilerini kurmalarında yol gösterici görevi üstleniyor.
2018 yılının “Politik Risk, Politik Şiddet ve Terörizm Haritaları”nı incelediğimizde karşımıza çarpıcı bir tablo çıkıyor. Risk derecelerindeki değişimlere baktığımızda, her zamankinden daha karmaşık bir risk ortamı görüyoruz. Bu karışık risk ortamının sebep olabileceği olası etkileri doğru yönetebilmek için daha net çözümlere ihtiyaç var. Örneğin bu yılki bulgular arasında; iş kesintisi tehdidi yaratan jeopolitik risklerin daha büyük bir endişe kaynağı haline geldiğini, bu durumun da totalde daha istikrarsız ve tehlikeli bir dünyaya işaret ettiğini ortaya koymakta
Politik Şiddet Riski Dünya Çapında Artıyor
Rapora göre; jeopolitik gerilimler, liberal demokratik yönetimlerin zayıflaması ve kronik çatışmaların dünyanın her yerine sıçramış olması nedeni ile “Politik Şiddet Riskleri” dünya çapında artmakta.
Üç yıldır üst üste ülkelerin büyük bir kısmının (17 ülke ) risk notu azalmaya devam ederken, risk notu artan ülkelerin sayısı ise 6 olmuştur. Bu yıl:
- Ülkelerin %40’ı terörizm ve sabotaj riskine;
- %60’ı sivil ayaklanma riskine;
- %33’ü isyan, savaş veya darbe riskine maruz kalmıştır.
46 ülke veya bölge şu anda küresel risk toplamının %22’sini temsil eden “yüksek veya ciddi risk” sınıflamasında değerlendiriliyor.
Rapora göre; büyük güçleri de içine alan devletlerarası çatışma olasılığı, Soğuk Savaş’ın sonundan bu yana en yüksek seviyesinde görülüyor. Büyüyen jeopolitik rekabet ve uluslararası diplomaside zayıf liderlik, geçtiğimiz yıl silahlı çatışma risklerinin artmasına sebep olmuş durumda. Gelişmiş demokrasilerde politik, ekonomik ve sosyal meseleler üzerinde kutuplaşma oranlarının artması ve karmaşık tehditler ve riskler karşısında Batı güçleri arasındaki bölünmeler, küresel güvenliğin giderek kötüleşmesine ve stratejik belirsizliğin artmasına neden olmaya devam ediyor.
2017 yılında Batı ülkelerindeki terör saldırılarının sayısı (204) iki katına çıkmasına – 2016’da bu sayı 96 idi – rağmen can kaybı sayısının (2017’de 1,092) benzer seviyelerde kalmış olması, saldırıların ölümle sonuçlanma oranının ise düştüğünü göstermekte.
IŞİD’in oluşturduğu tehdit, gözle görülür bir şekilde yayılmasını durdurmuş halde – ancak henüz geri çekilmiş değil. 2015’te 19 ülkeye saldırı gerçekleştiren IŞİD, 2017’de 5 kıtada 29 ülkeye terör saldırısı düzenledi. Bu sayı 2016’da da aynıydı. Ancak IŞİD’in küresel erişimi zirveye ulaşmış görünüyor ve saldırı düzenlenebilecek ülkelerin sayısının veya diğer grupları etkileme oranının 2018 yılında düşeceği öngörülüyor.
Politik Risk Seviyesi 11 Ülkede Artış Gösterdi
Geçtiğimiz yıl politik risk seviyesi 11 ülkede artış göstermiş, sadece iki ülkede gerileme göstermiştir. Bu oran, politik şiddet ve iş kesintisi risklerindeki artışa paralel politik risklerin sürekliliğine de dikkat çekmektedir. Birçok ülkenin tedarik zincirini etkileyen iş kesintisi riskleri, ayrıca iklim değişikliği riskleri ve de ülkelerin zayıflayan ekonomileri nedeni ile de artış göstermiştir.
Geçtiğimiz yıl boyunca, Asya ülkelerinin ticaret bağlantıları belirgin bir şekilde ABD’den Çin’e doğru kaymaya devam etmiştir. Bunun nedeni Çin’in ekonomik kalkınması ve bir ticaret devi olarak gösterdiği ekonomik yükseliştir. Çin’in yükselişine paralel olarak, Asya’nın ABD’ye yaptığı ihracatlar, 2000 yılındaki toplam ihracatının yaklaşık %23’ü iken, son yıllarda %12’ye doğru gerileyerek bu oranda sabitlenmiştir. Bu arada, Asya’nın Çin’e yaptığı ihracatlar geçtiğimiz on yılda yaklaşık %23 oranında artarak 2 katına çıkmıştır.
Diğer ülkelere baktığımızda, Latin Amerika’daki politik riskler, yoğun bir seçim döneminin öncesinde artmakta, Brezilya’daki başlıca reformları geciktirmekte ve Meksika’daki reformun tersine dönmesi korkularını körüklemektedir. Büyük ülkeler, popülist hükümetlerin seçilmesi riski altındadır. Küçük ülkeler ise ortaya çıkan politik gürültüden paylarını almaktadırlar.
Daha geniş düşünürsek, en fazla gerileme yaşayan bölge Afrika’dır.Ülkeler içerisinde devam eden çatışmalar, demokratik yönetimin aşınması ve giderek artan yolsuzluk skandalları sürekli artış gösteren bir politik şiddet durumuna yol açmıştır. IŞİD ve Boko Haram gibi örgütler kırılgan kurumlardan ve zayıf sınırlardan faydalanmaktadırlar. Diğer yerlere baktığımızda, Orta Doğu dünyanın en yüksek riskli ülkelerini içine almaya devam etmekte: Irak, Suriye, Yemen ve Mısır. Bölgedeki istikrarsızlık ve şiddet komşu ülkelere yayılmış, ticaret ve turizmi baltalamaya devam etmekte.
“Global Düşünen Yatırımcının Riski Azaltması ve Transfer Etmesi İçin Doğru Çözümler Gittikçe Önem Kazanıyor”
Küresel jeopolitik ortamlar hala değişken durumda. Yükselmiş risk seviyesi ve işletmelerin faaliyet gösterdiği manzaranın hızlı değişimi göz önüne alındığında, günümüz global yatırımcısının risklerini doğru yönetmesi için maruz kaldığı risk ve siyasi istikrarsızlık potansiyelini çok iyi anlaması gerekmektedir. Riski azaltmak ve transfer etmek için doğru çözümlerin sağlandığının güvencesinin verilmesi uluslararası düzeyde faaliyet gösteren firmalar için çok önemli unsur haline gelmiş bulunmaktadır.