MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, 2015 yılı ekonomik verilerinin 2014 yılına göre daha iyi olacağını söyledi.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD, “Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı”nı Ankara’da düzenlediği toplantıyla gerçekleştirdi. Toplantıya, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yanı sıra MÜSİAD’ın 85 noktasından gelen başkanlar katıldı.
MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, toplantıda Ali Babacan ile 2014 yılı ekonomisini değerlendirerek 2015 yılı ekonomisi hakkında ön görüde bulundu.
‘Gelişmekte Olan Ülkeler 2008 Yılı Krizinin Etkileri Üzerlerinden Hızla Attılar’
Nail Olpak, Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında 2008 yılında, ABD’de, ortaya çıkan finans merkezli ekonomik krizin özellikle gelişmiş ülke ekonomilerini etkisi altına aldığına vurgu yaptı. Olpak,” Dış ticaret yoluyla da, Türkiye gibi, gelişmekte olan ülkeleri de etkilemiştir. Altıncı yılını geride bıraktığımız krizin etkilerini, Gelişmekte Olan ülkeler, Gelişmiş Ülkelere göre, daha hızla üzerlerinden atabilmiş görünüyor” dedi.
‘Küresel Krizin Etkilerini Görmek İçin Avro Bölgesine Bakmak Gerekir’
Küresel krizin, Gelişmiş Ülkeler üzerindeki etkilerini görebilmek için; kriz sonrası Avro Bölgesi’nin görünümüne bakılması, yeterli olacaktır” diyen Genel Başkan Olpak, “2014 yılında da ekonomik durgunluğun devam ettiği Avro Bölgesi, yılın 3.cü Çeyreğinde %0,2 büyüyebildi. Kriz sonrasında, büyümede istikrarlı bir yapıya kavuşamayan Avro Bölgesi’nde, işsizlik yüksek seviyedeki konumunu korurken, deflasyon riski de, artarak devam etmektedir.
Avro Bölgesi’nde durum böyleyken; diğer büyük ekonomiler de, 2014 yılında birçok risk ile karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan Japonya ekonomisi, yılın son 2 çeyreğinde daralarak resesyona girerken, küresel krizden günümüze, kademeli olarak yavaşlayan Çin ekonomisindeyse, yılın son çeyreğinde, 1990 yılından bu yana en düşük büyüme beklenmektedir. Benzer şekilde; Rus ekonomisi de, ABD ve Avrupa ülkelerinin uyguladığı yaptırımlar, Ruble’nin yaşadığı değer kaybı ve bütçenin yarısını oluşturan petrol ve doğalgaz fiyatlarında yaşanan düşüşün etkisiyle, 2014 yılında birçok riskle yüzleşmek zorunda kalmıştır ” diye konuştu.
‘FED’in Faiz Artırımları Gelişmekte olan Ülkeleri Etkiledi’
Küresel ekonomik krizin başlangıcı olan ABD’de de, krizden kurtulmaya yönelik olumlu göstergelerin 2014’te de gelmeye devam ettiğine değinen Olpak, “ Yılın ikinci Çeyreğinde %4,6 büyüyen ABD ekonomisinde, istihdam piyasasında da, gözle görülür bir iyileşme sağlandı ve işsizlik, Kasım itibariyle %5,8 oldu. Bu gelişmeler ışığında; piyasalarda, FED’in 2015 sonuna doğru faiz artırımına gideceğine yönelik beklentiler artmış, bu da, başta Türkiye gibi gelişmekte olan ülke ekonomileri olmak üzere, küresel ekonomiyi etkilemeye devam etmektedir” şeklinde konuştu.
‘2014 Yılında Türkiye Ekonomisi Güçlü ve İstikrarlı Yapısını Korudu’
Küresel ekonomik değerlendirmesinin ardından Nail Olpak, 2014 yılında Türkiye ekonomisinin, siyasi, iktisadi ve toplumsal kargaşa ve belirsizlik oluşturma çabalarına rağmen, güçlü ve istikrarlı yapısını koruduğunu söyledi.
Olpak Konuşmasına şöyle devam etti:
“2013 yılında, Gezi Olaylarıyla başlayan ve 17-25 Aralık Operasyonları ile devam eden gelişmelere rağmen Türkiye ekonomisi, 2014 yılının ilk çeyreğinde de %4,8 büyümüş ve OECD ülkeleri arasında birinci çeyrekte en çok büyüyen ülke olmuştur. Ardından ikinci ve üçüncü çeyrekte de, %2,2 ve %1,7 büyüyerek, 20 çeyreklik bir büyüme performansı göstermiştir.
Bununla birlikte; ikinci ve üçüncü çeyrek büyümeleri, piyasa beklentilerinin altındadır. Büyümedeki bu hız kaybı analiz edildiğinde, dış talebin büyümenin lokomotifi olma özelliğini sürdürmesine rağmen, üçüncü çeyrekte, bir önceki yılın aynı dönemine göre azalış gösteren kamu ve özel sektör yatırımları dikkat çekmektedir.
Hem kamu, hem de özel sektör yatırımlarındaki bu düşüşün etkenlerinden birinin, TCMB’nin faiz politikası olduğu görülmektedir. Ancak; TCMB’nin piyasadaki beklentilere rağmen, faiz oranlarında herhangi bir indirime gitmemesindeki önemli sebeplerde olan, enflasyon oranlarında da, Aralık hariç, bir düşüş sağlanamamıştır.
2014 yılında, TÜFE %8,17 olarak gerçekleşirken, üçüncü çeyrekte yatırımlardaki hız kaybının, işsizlik rakamlarına da yansıdığı görülmektedir. Eylül 2014 işsizlik rakamları, bir önceki aya göre 0,4 puan artarak %10,5 olarak gerçekleşmiştir.
Üçüncü çeyrek büyümesinin beklentilerin altında kalmasının önemli nedenlerinden biri de; iç talepte, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre sadece %0,2 artış olmasıdır. Son yıllarda adeta kronikleşen cari açığı düşürmek amacıyla, iç talebin kısılmasının karşılığı alınırken, bunun büyümeye yansımasıysa, beklenen şekilde, olumsuz olmuştur.
2014 Ocak-Ekim döneminde Cari İşlemler Açığı, geçen yılın aynı dönemine göre 19,3 milyar dolar azalarak 33,1 milyar dolar olmuştur. Cari açıkta sağlanan bu düşüş, olumludur. Ancak, büyümeyi olumsuz etkilediği gerçeğiyle; mevcut üretim ve tasarruf oranlarının artırılmasının gerekliliği de ortadadır.”
‘2014 yılı Dış Ticareti 2013’e Göre Daha Başarılı’
2014 dış ticaret rakamlarına bakıldığında, 2013 yılına göre daha başarılı bir yıl geçirildiğini ifade eden Olpak, “2013’ü, 2012 ihracatının gerisinde tamamladıktan sonra, Ocak 2014’te 12,5 milyar$ ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracatını gerçekleştirdik. 2014 Ocak-Kasım döneminde ihracat, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %4,2 atmış ve 144,5 milyar dolar olmuştur. Aynı dönemde ithalatsa, %3,5 azalarak 220,4 milyar dolar olmuştur. Böylece, Ocak-Kasım.2014 dönemi dış ticaret açığı, bir önceki yılın aynı dönemine göre %15,5 azalarak, 76 milyar dolar olmuştur” dedi.
‘10’uncu Kalkınma Planı Türk Ekonomisi İçin Önemlidir’
2014 yılı Türkiye ekonomisinde önemli bir başka konunun da, 10’uncu Kalkınma Planı kapsamında yer alan, ‘Öncelikli Dönüşüm Programları’ olduğunu söyleyen Olpak, “10’uncu Kalkınma Planı’nı farklı kılan temel yapısal problemlere çözüm olacak 25 öncelikli Dönüşüm Programı’nın belirlenmesidir. Küresel ve yerel boyutlarda ekonomik ve siyasi risklerin artış gösterdiği ve siyasi/ekonomik istikrarsızlık oluşturulmak istendiği bir ortamda, ‘Üretimde Verimliliğin Artırılması, İthalata Bağımlılığın Azaltılması, Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi, İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi, Öncelikli Teknoloji Alanlarında Ticarileşme, Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretimi’ gibi başlıklar içeren bu paket, ekonomimizin, içerde ve dışarıda elini güçlendirecek bir koz olarak ortaya çıkmaktadır” diye konuştu.
‘MÜSİAD Değerlendirme Anketi Sonuçları Paylaşıldı’
Küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisinin makroekonomik görünümünü hakkında bilgi veren MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, ‘MÜSİAD Değerlendirme Anketi’ni toplantıya katılanlarla paylaştı.
Olpak konuşmasına şu şeklide devam etti:
“Üyelerimizle gerçekleştirdiğimiz anketimizde ilk soruyu, 2014 yılının nasıl değerlendirildiğini sorarak başladık. Bu soruya üyelerimizin %39’u ‘daha iyi’ cevabını verirken, %36’sı ‘aynı şartlarda’ geçtiğini söylemiş; %25’i ise geçmiş yılı, firması için ‘daha kötü’ olarak değerlendirmiştir.
2014 yılının ilk 3 çeyreğinde, hane halkı tüketiminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre sağlanan %1,3’lük artışa uyumlu olarak; üyelerimizin %49’u yurtiçi satışlarının arttığını ifade ederken, yurtiçi satışlarının düştüğünü bildiren üyelerimizin oranı %24 olmuştur.
Yurtdışı satışlarının değerlendirilmesi sorumuza, üyelerimizin %31’i ihracatlarında artış olduğunu, %17’si ise azalma olduğunu kaydetmiştir. Üyelerimizin %52’si ise ihracatlarının değişmediğini dile getirmiştir. Dış talebin, 2014 yılında, büyümenin lokomotifi olduğu düşünüldüğünde; üyelerimizin %83’ünün bu veriyi destekler cevap verdiği görülmektedir.
Geçen yıla, 17 – 25 Aralık operasyonlarının olumsuz etkileriyle girmiştik. Bu süreçte, TL’deki ani değer kaybı sonucunda artan risk faktörleri, Merkez Bankası’nın, faiz oranını %4,5’ten %10’a yükseltmesine neden olmuş, Türk Lirası da, dolar karşısında bir yılda % 15 değer kaybetmiştir. Genel teoride, düşük kurun ihracatçıya yaradığı kabul edilse de, rakiplerin fiyat kırması ve ara malı ithalatına bağımlılığımız dikkate alındığında, bu değer kaybının ihracattaki artışla tahvil edileceğini söylemek zordur. Döviz kurunda yaşanan dalgalanmaların üyelerimize etkisini sorduğumuzda, üyelerimizin %62’si olumsuz etkiledi diye cevap verirken, sadece %0,08’si kurdaki dalgalanmanın firmasını olumlu etkilediğini söylemiştir.
2014 yılı ilk üççeyreğinde özel yatırımların azalmış olmasına karşılık, üyelerimizin %48’i 2014 yılında yeni yatırım yaptığını; %22’si ise yatırımlarının azaldığını ifade etmişlerdir.
Yatırımlar ve satışların artmasıyla uyumlu olarak, üyelerimizin %42’si çalışan sayısını arttırarak istihdam artışına destek vermişlerdir. Çalışan sayısı azalan üyelerimizin oranı %19 olmuş, %39’un ise istihdamında herhangi bir değişiklik gözlemlenmemiştir.
Üyelerimize; geçtiğimiz yıl her hangi bir kamu teşvikinden yararlanıp yararlanmadıklarını sorduğumuzda %79’u yararlanmadığını, sadece %21’i yararlandığını belirtmiştir. Bu verilerle; gerek bürokratik zorluklar; gerekse özel sektör kaynaklı teşviklere ulaşım zorlukları gibi nedenlerle, teşviklerin umulan faydayı şimdilik sağlamadığını ifade etmek isterim.
2014 yılı; milletimizin, siyasi istikrardan yana irade ortaya koyduğu bir yıl olmuştur. Son yıllarda elde edilen siyasi istikrar, ekonomik istikrarı da beraberinde getirmiş; 2014 yılı, küresel ve bölgesel ölçekteki siyasi, ekonomik ve toplumsal belirsizliklere rağmen, ülkemizin, ekonomik açıdan gücünün arttığı bir yıl olmuştur.”
‘Üyelerimiz 2015 Yılında İstihdam Artışına Destek Verecek’
“Her yıl olduğu gibi anketimizin ikinci kısmını, 2015 beklentileri oluşturuyor.
2015 yılında yeni yatırımlarınız ne yönde değişecek sorumuza, üyelerimizin %55’i artacak şeklinde cevap verirken; %15’i azalacağını belirtmiştir. 2014 yılı ilk 3 çeyreğinde GSYH’ye katkı yapamayan (%0) özel sektör yatırımlarının, 2015 yılında pozitife döneceğine yönelik bir beklenti ortaya çıkmaktadır.
2014 yılında olduğu gibi, 2015 yılında da üyelerimiz, istihdam artışına destek vermeye devam edeceklerdir. Üyelerimizin %49’u çalışan sayısının 2015’te artacağını ifade ederken; %11’i bir azalma olacağını öngörmektedir.”
‘2015 Yılı 2014 Yılına Göre Daha İyi Geçecek’
“Son olarak, üyelerimize, 2015 yılının 2014 yılına kıyasla nasıl geçmesini bekliyorsunuz diye sorduk. Üyelerimizin %58’i 2015 yılının daha iyi geçeceğini, %21’i 2014’e benzer şekilde geçeceğini ifade ederken, kalan %21’i ise daha kötü geçeceğini söylemiştir. Anlaşılacağı üzere, üyelerimizin 2015 beklentileri olumlu yöndedir.”
1 yıl önce, yine burada, 2013 yılını değerlendirdiğimiz ve 2014 beklentilerimizi dile getirdiğimiz toplantımızda, 3 sorunumuzdan; Terör ve Güneydoğu, Cari Açık ve Enerji Bağımlılığımızdan bahsetmiştim. 2014, bu 3 sorunun çözümü yolunda somut adımların atıldığı bir yıl olarak geride kaldı.”
‘Müsiad Olarak Çözüm Sürecine Tarafız’
“2014 yılında, 30 yıldır en büyük problemimiz olan Terör ve Güneydoğu Sorununda, sekteye uğratılmaya çalışılsa da, Çözüm Süreci’nin kaldığı yerden devam ettiği bir yıl olmuştur. 17 ve 25.Aralık, Kobani’ye bağlı 6-7 Ekim Olayları ve diğer olumsuzluklara rağmen, Çözüm Süreci, kararlı ve güçlü siyasi iradenin etkisiyle, meşru siyaset sınırları içinde sürdürülmüştür. MÜSİAD olarak, Türkiye’nin selameti ve geleceğimiz için, Çözüm Sürecine tarafız, olmaya da devam edeceğiz.”
‘2015 Yılında Cari Açığın Düşmesini Bekliyoruz’
“Bir diğer gelişmeyse, Haziran 2014’ten itibaren, başta petrol olmak üzere, emtia fiyatlarında meydana gelen düşüşler; enerji ithalatımızın maliyetini de düşürerek, cari açığımıza olumlu etki etmiştir. İthalatın azalması ve önemli pazarlarımızdan AB, Irak ve Rusya’daki problemlerin olumsuz etkilerine rağmen, artan ihracat da, Cari Açığa olumlu yönde etkilemiştir. 2015 yılında; özellikle petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle, Cari Açığın daha da düşmesini bekliyoruz.
Cari Açığın çözümünde, yüksek katma değerli ürünler yanı sıra; KOBİ’lerin etkinliğinin artırılması gerektiğini de, her fırsatta dile getiriyoruz. ‘’Cari Açığa Karşı KOBİ’ler ve Tarım’’ başlıklı 2014 Türkiye Ekonomisi Raporumuzda da dile getirdiğimiz gibi; ihracatın %60’lara varan yükünü KOBİ’ler sırtlanmakta ve adeta, Büyük İşletmeler’in Cari Açığını, KOBİ’ler kapatmaktadır. KOBİ’lerin, başta Finansmana Ulaşım olmak üzere, diğer yapısal problemlerinin çözülmesi ve ekonomi içerisinde daha etkin bir şekilde yer almalarını, Cari Açıkta sürdürülebilir bir iyileşme için, elzem olarak görüyoruz.
Enerji ithalatımızın, cari açığın %85’ini ve ithalatımızın %22’sini oluşturduğu dikkate alındığında, 2014 yılında, Türkiye’nin enerjide önemli bir konuma gelmesinin yolunu açan gelişmeler yaşandı. Kuzey Irak ve Azerbaycan petrolünün transfer merkezi olmamız için yapılan anlaşmalar, Rus doğalgazında fiyat indirimi ve Güney Akım Proje’sinin Türkiye eksenine yönelmesi, gelecek yıllar için, ülkemiz adına önemli kazanımlardandır.
Türkiye’nin, Aralık 2014’te devraldığı ve 2015 yılı boyunca devam edeceği; G20 ve onun iş dünyası ayağı olan B20 Dönem Başkanlığına da değinmek istiyorum. MÜSİAD olarak; yalnızca B20 üyesi ülkeleri değil, bütün ülkeleri de kapsayıcı nitelikteki problemlerin ele alınacağı bir uluslararası platform olan B20’nin Yürütme Kurulu’nda yer almaktan memnuniyet duyuyoruz.
Türkiye’nin dönem başkanlığında, küresel ekonominin öncelikli meseleleri arasında yer alan; Ticaret, Altyapı ve Yatırımlar, Büyümenin Finansmanı, İstihdam ve Yolsuzlukla Mücadele’nin yanı sıra, talebimiz doğrultusunda, KOBİ’ler ve Girişimcilik Görev Gücü’nün oluşturulması; B20’nin kapsayıcılığını daha da artırmaktadır. Görev Güçleri kapsamında; B20’de görüşülecek gündem maddelerinin tamamı, yalnızca gelişmiş ülkelerin değil, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ve yalnızca büyük ölçekli şirketlerin değil, küçük ve orta ölçekli şirketlerin de sorunlarını ele alacaktır.
Bu bağlamda; Türkiye’nin dönem başkanlığındaki B20’nin, ana hedefi olan ‘kapsayıcı ve sağlam büyüme’ doğrultusunda; küresel ekonomiye önemli katkılarının olacağına inanıyoruz.”
Ali Babacan MÜSİAD Genişletilmiş Başkanlar Toplantısına Katıldı
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD’ın Ankara’da düzenlediği Genişletilmiş Başkanlar Toplantısı’nda, konuşma yaptı. Gezi olayları ile başlayan, 17-25 Aralık operasyonları ile tescillenen bir “darbe girişimi” yaşadıklarını anlatan Babacan, “Biz Türkiye’de gerçek anlamda darbeleri gördük. Parti kapatma davasıyla yargıdan da bir darbe olabileceğini az çok anladık ama 17-25 Aralık, dünyada eşine benzerine az rastlanır bir darbe girişimiydi” diye konuştu.
Geçen yılın mart ayında yerel seçimler, ardından da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığını hatırlatan Babacan, her seçimin iş dünyası için dikkatle izlenmesi gereken süreçler olduğunu dile getirdi.
“Türkiye’nin 2014 Yılında Yüzde 3’lük Büyümesi Fena Bir Sonuç Değil”
Türkiye’nin çevresine bakıldığında Irak, Suriye ve Rusya gibi ülkelerde sorunlar yaşandığına dikkati çeken Babacan, “Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin 2014 yılını yüzde 3 gibi bir büyümeyle kapatması fena bir sonuç değil” dedi.
Söz konusu büyüme oranının Avrupa’nın en yüksek büyüme oranlarından biri olduğuna dikkati çeken Babacan, Latin Amerika ve Orta ve Doğu Avrupa’da ortalama büyüme hızının yüzde 2’inin, Çin ve Hindistan hariç Asya’da ortalama büyüme hızının da yüzde 3’ün altında seyrettiğini söyledi.
Bu yılın geçen yıla göre her açından daha iyi olmasını beklediklerini belirten Babacan, “2015 yılının hem iç tüketim hem de dış talep açısından bir miktar daha iyi sonuç vereceğini bekliyoruz” diye konuştu.
‘2015 Yılında Enflasyonun Yüzde 6’lara İneceğini Tahmin Ediyoruz’
Cari açığın, 2013 yılında alınan tedbirlerin ardından, hızlı düşüş trendine girdiğini kaydeden Babacan, “Enflasyona baktığımızda, hem kurun artışından gelen etki hem de kuraklık sebebiyle gıda fiyatlarından gelen olumsuz etki artık ortadan kalkıyor. Eğer kur kaynaklı yeni bir dalgalanma olmazsa enflasyonun 2015’te yüzde 6’lara ineceğini tahmin ediyoruz. Hatta yılın sonunun beklemeden hemen mart, nisan derken yüzde 6’larda enflasyonu görebileceğimizi tahmin ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
‘Çözüm Süreci Açısından 2015 Yılı Çok Önemli’
Çözüm sürecinin önemine vurgu yapan Babacan, “Bu süreci aksatıcı girişimlere kalkanlar bilin ki Türkiye’nin güven ve istikrar ortamına kastetmektedir. Bunlar Türkiye’yi, milletini seven kişiler değil” diye konuştu. Bu sürecin, Türkiye’nin normalleşmesi olduğunu dile getiren Babacan, bu açıdan 2015 yılının çok önemli olacağını ifade etti.
Türkiye’nin istikrarlı ve güçlü olmasından rahatsız olanların bulunduğunu belirten Babacan, şunları kaydetti:
“Maalesef bu coğrafyaya şöyle bir bakın, her bir ülkede derin sorunlar, çatışmalar var. Bizde de aynısını oluşturmaya çalışıyorlar. Bizim de kendi aramızda problemler çıkarmaya, gerginlikler üretmeye, milletimizi birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Bunların hepsine toplum olarak ‘hayır’ dedikten sonra, hep beraber birlik, beraberliğimize ve istikrarımıza sahip çıktıktan sonra, inşallah 2015, Türkiye’nin çok daha farklı, çok daha güzel bir neticeyle kapatacağı yıl olacağını tahmin ediyoruz.”
“Dünya ekonomi ve finans gündemini Türkiye belirleyecek”
Dünya ekonomisine ilişkin de değerlendirmeler yapan Babacan, Türkiye’nin bu yıl G20 dönem başkanlığına seçildiğini hatırlattı. G20’nin, dünya nüfusu ve ekonomisinin çok büyük bir bölümünü temsil ettiğine dikkati çeken Babacan, şöyle devam etti:
“Eskiden pek çok önemli karar G7’de alınıyordu ama G7, şimdi gündemden düştü. Hatta eskiden biz hep, G20’nin liderler zirvesi olması gerektiğini söylüyorduk ama bu ancak 2008’de gerçekleşti. Ne zaman ki kriz geldi, vurdu ki bu krizin kaynağı gelişmiş ülkelerdi ve çözümü tek başına sağlayamayacaklarını anladılar, o zaman dediler ki ‘G20 zirvesi yapalım.’ Biz de ‘şimdi dediğimize geldiniz’ dedik. Keşke kriz yaşanmadan önce liderler bir araya gelseydi, konuşsaydılar, belki bu krizi önleyici önerilerde bulunurduk, onlar da belki bizi dinlerdi ve dünya bu hale düşmezdi.”
Türkiye’nin bu yıl küresel ekonomik gelişmeleri çok daha yakından izlemek zorunda olduğunu vurgulayan Babacan, G20’nin dönem başkanı olarak sadece izlemek değil, artık yönlendirme gibi bir sorumluluğu bulunduğunu da bildirdi.
Babacan, G20’nin gündemini başkanın, dolayısıyla bu yıl Türkiye’nin belirleyeceğine dikkati çekerek, “Dolayısıyla dünya ekonomi ve finans gündemini belirleyen bir ülke olacağız bu yıl” dedi.
“Her türlü tedbirimizi aldık”
Dünya ekonomisinin bu yıl yavaş yavaş toparlanmaya başlayacağını belirten Babacan, kriz öncesi büyüme seviyelerinin ise görülemeyeceğini söyledi. Babacan, petrol fiyatlarının düşmesinin de bazı ülkeler haricinde dünya geneline çok önemli katkı yapacağını ifade etti.
Bu dönemde merkez bankalarının politikalarının da farklılaştığını anlatan Babacan, şöyle konuştu:
“Fed genişlemeyi durdurdu. Varlık alımlarını azalttı azalttı ve sıfıra getirdi, şimdi bunun tekrar geri dönüşü başlayacak. Bunun 2015 ortalarında olacağı bekleniyor ama henüz tarihi ve hızı belli değil. Bu, 2015 yılının önemli gündemlerinden biri olacak. Yılda en az 8-10 kez bu haberleri göreceksiniz, ‘Fed şunu yaptı, bunu yapacak, ne zaman artırıyor’ derken bu haberlerle piyasalarda biraz hareketlilik olacak ama bu gayet normal. Bunun olumsuz bir etkisi olacağını düşünmüyoruz. Zaten her türlü tedbirimizi almış durumdayız. Fed’in hangi hızda, ne zaman, ne yapabileceğiyle ilgili senaryoları masaya yatırdık ve hangi senaryoya göre hangi kurumumuzun ne zaman, ne yapacağı belli. Kurumlarımız rasyonel, teknik olarak doğru ve aklın gereğini günü gününe yaptıktan sonra hiç korkmamak lazım.”
“Avrupa Hızla Deflasyona Gidiyor”
Avrupa Merkez Bankasının genişleme adımlarının arka arkaya geldiğini ancak bunun hiçbir faydası olmadığını belirten Babacan, Avrupa’nın hızla deflasyona doğru gittiğini söyledi.
Bunu önlemek için de çırpındıklarını dile getiren Babacan, “Avrupa Merkez Bankası ne kadar düşük faiz uygularsa uygulasın, güven olmadığı için büyüme, toparlanma olmuyor. Yapısal reformları pek çok ülke yapmıyor. Maalesef Avrupa’daki siyasi tablo çok karışık. Sadece bütçe açıkları değil, liderlik açıkları da bugün Avrupa’nın en büyük problemi. Avrupa’da şu andaki sakin durum işlerin çözüldüğü, krizin bittiği anlamına gelmiyor. Avrupa’da her an dikkatsizlik ve kötü yönetim, kötü politikalar, bir anda sıkıntıları tekrar getirebilir. Onun için Avrupa’daki toparlanmanın biz hep zayıf ve kırılgan bir toparlanma olduğunu dile getiriyoruz” ifadelerini kullandı.
“Petrol Fiyatları Düştü Diye Hiçbir Politika Alanında Gevşeme Yapmadık”
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, petrol fiyatlarının düşük seyretmesinin, Rusya’yı sıkıntıya soktuğunu bildirdi. Rusya’nın bütçe gelirinin yaklaşık yarısının petrolden kaynaklandığını belirten Babacan, bunun da ülkeyi zorlayacağını ifade etti.
Petrol fiyatlarının, önümüzdeki dönemin en önemli konularından olacağına dikkati çeken Babacan, “Şunu da baştan söylemiş olayım. Biz petrol fiyatları düştü diye hiçbir politika alanında gevşeme yapmadık, yapmayacağız. Fiyatlar her an yükselebilir gibi hazır olmak zorundayız. Aksi halde petrole sırtını dayayan ülkelerin durumuna düşeriz. Zaten tedbirlerimizi aldık, yüksek petrol fiyatlarına göre kendimizi ayarladık. Fiyatlar düştü, riskler düştü mü, güzel. Biz o faydayı alıp cebimize koyacağız, o faydayı harcamayacağız. Ne kadar artımız varsa, bu artımız, ülkenin rezervi olarak, ülkenin gelecekteki sarsıntılı dönemlerine hazırlık olacak” diye konuştu.
Konuşmalarının ardından Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak tarafından kendi adına dikilmiş fidan sertifikası takdim edildi.