PLASFED plastik işleme makineleri yatırımlarının yüzde 76’sının ithal makinelerle yapıldığını açıkladı. Türkiye plastik makine, aksam ve parçaları sektörünün iç satışlarının 2012 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 11 düştüğü belirtilen PLASFED raporunda, ihracatta sağlanan artışa rağmen sektörün geleceğine ilişkin sıkıntıların belirgin olarak gözlenmeye devam ettiği kaydedildi. Raporu değerlendiren PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Aksoy, “İthalattaki düşüşe rağmen, sektörün geleceği için atılması gereken adımlar var” dedi.
Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED), 2012 yılının tamamının incelendiği PLASFED Plastik İşleme Makineleri Sektör İzleme Raporunu yayınladı. Raporda, dış ticaret ve pazar büyüklüğüne ilişkin 2012 yılı gerçekleşmeleri yanında, sektörün sağlıklı büyümesi için geliştirilen önerilere de yer verildi.
2012 Türkiye pazar büyüklüğü 908 Milyon dolar
PLASFED raporunda, plastik sanayicilerinin 2003-2012 yılları arasında, son üç yılı 750 milyon Doların üstünde olmak üzere toplam 5,7 milyar Dolar tutarında makine ve teçhizat yatırımı yaptığı kaydedildi. 2012 yılında, bir önceki yıla göre ithalatta ve yatırımlarda gerileme olduğu, buna karşılık ihracatın arttığı vurgulandı. 2012 sonu itibariyle yerli üretim, ithalat ve ihracat dikkate alındığında Türkiye plastik işleme makineleri pazarı büyüklüğü 908 milyon dolar seviyesinde gerçekleşirken, yerli üretim tutarı bir önceki yıla göre yüzde 5 artışla 311 milyon dolar seviyesine yükseldi.
İhracat, ithalat ve dış ticaret dengesi
2003 yılında 22 milyon dolar olan plastik işleme makineleri ile aksam ve parçaları ihracatının kriz dönemindeki dalgalanmanın ardından 2011’de başlayan yükselişini sürdürdüğünün yer aldığı PLASFED raporunda, bir önceki yıla göre ise yüzde 20 artarak 2012 sonunda 123 milyon Dolara çıktığı belirtildi. İhracat birim fiyatı 2011’e göre yüzde 7,5 artarak 12,04 Dolar/kg oldu.
Sektörün ithalatı ise 2003 yılındaki 257 milyon Dolarlık seviyesinden, 2011 yılında 692 milyon Dolara yükseldi; 2012 sonunda ise yüzde 14 oranında azalarak 596 milyon Dolara indi. İthalat birim fiyatı, 2011’e göre yüzde 4 gerileyerek 12,72 Dolar/kg oldu.
Sektörün dış ticaret açığı, bir önceki yıla göre yüzde 20 azalarak 589 milyon Dolardan, 474 milyon Dolara düştü.
Dünya ticaretinde Türkiye’nin yeri
PLASFED Raporunda, 2011 sonu itibariyle dünya sektör verileri de yer aldı. Buna göre, Türkiye’nin 2011 sonu itibariyle dünyanın en büyük ilk 10 ithalatçısı arasında yer aldığı ve toplam 25 milyar Dolarlık dünya ithalatındaki payının yüzde 3 seviyesinde olduğu belirtildi. Buna karşılık, ihracattaki payının yüzde 0,4’te kaldığı vurgulandı. Dünya plastik işleme makine aksam ve parçaları ihracatının yüzde 82’sinin ilk 10 ülke tarafından yapıldığı, ithalatta ilk 10 ülkenin payının ise yüzde 52 seviyesinde olduğu belirtildi.
Yüksek ithalat yapan pazarlara ulaşılması gerekiyor
Raporu değerlendiren PLASFED Başkanı Selçuk Aksoy, “Veriler detay olarak incelendiğinde, Türkiye’nin en fazla makine aksam ve parçaları satışı yaptığı 10 ülkenin, toplam ithalattaki paylarının yüzde 13,4 olduğu görülüyor. Daha büyük ithalat yapan ülkelere yönelik girişimlerimizi artırmamız gerekiyor. Son yıllarda ihracatta artış gözlenen dönemler olsa da, sektördeki çok düşük kar marjı ve yoğun rekabet nedeniyle, ucuz Çin üretimi makinelerin baskısı altındayız. Talep artışları daha çok ithalatla karşılanmaktadır. Ancak bunun için öncelikle sektörün yeniden yapılanması ve en önemlisi bir strateji belirlenerek buna göre yönlendirilmesi gerekir. Makine üreticilerimiz bu doğrultuda atılacak adımı desteklemeye hazır. Atılabilecek adımlara ilişkin alternatif görüşlerimizi de belirlemiş durumdayız” dedi.
PLASFED’den öneri paketi
PLASFED Plastik Makine Sektör İzleme Raporunda, sektörün gelişimi için bir dizi öneri de geliştirildi.
Türkiye’nin, nispeten ucuz ve yetişmiş insan gücü ile makine üretimindeki deneyim avantajını kullanarak global makine üreticileri için iyi bir üretim ve ihracat üssü olabileceği belirtilen raporda, özel teşvik mekanizmaları ile büyük makine üreticilerinin Türkiye’de üretim yapmasının sağlanabileceği kaydedildi.
Türkiye’nin izlemesi gereken diğer yolun, ana makine üreticileri ile parça üreticilerinin “Rekabet Öncesi İşbirliği” stratejisi ile eşgüdümü sağlanması olduğu belirtilen raporda, böylelikle global makine üreticilerinin Türkiye’de üretim yapması halinde yurt dışından parça alarak yerli katma değeri düşürmesinin önleneceği belirtildi. Bu yaklaşımın aynı zamanda başlı başına bir gelişim yolu da sağlayacağı belirtilen raporda, makine üretiminde çok yüksek araştırma geliştirme ve ürün geliştirme yatırımlarının gerektiği, Türkiye’de çok fazla sayıda ancak ölçek olarak küçük düzeyde üretici bulunması nedeniyle parça üretimine yönlendirmenin anlamlı sonuç doğuracağı kaydedildi. Raporda, Avrupa Birliği ülkelerinin tamamında 3 bin 700 dolayında üretici bulunurken, Türkiye’de 800’ün üzerinde üretici bulunduğu kaydedildi.
PLASFED Raporunda, bu yaklaşımlara uygun politika önerileri şöyle:
- Sektöre yabancı sermaye yatırımları çekilerek katma değeri daha yüksek makinelere geçişine bu yolla destek olunmalıdır.
- Sektörde global pazarlarda marka yaratacak daha büyük ölçekli enjeksiyon ve ekstrüzyon makine üreticilerinin oluşturulması için özendirici tedbirler alınmalıdır. KOBİ’lerin küresel ölçekli makine üreticilerine yönelik kaliteli parça üreten üreticiler olarak yapılanması sağlanmalıdır.
- Plastik sektörüne yönelik olarak, eğitimli işgücü, AR-GE, ÜR-GE ve innovasyon destekleri artırarak mevcut ürünlere yönelik olarak alternatif pazarlardaki tanıtım-pazarlama faaliyetlerine daha yüksek oranda destek verilmelidir.
- Büyük fabrika yatırımlarında, gelişmiş ülkelerdeki makine üreticileri kendi Eximbank yönetimlerinden yatırımcıya makine-teçhizat kredisiyle ürün satabilmektedirler. Tek makine siparişlerine yoğunlaşan Türkiye üreticileri ise bu makinelerde de Çin ve Tayvan gibi ülkelerin ucuz fiyatlarıyla yarışmak zorunda kalmaktadır. Bu zorlukları aşmak için Eximbank finansman imkanları geliştirilmelidir.
- Kullanılmış makine ithalatında yaş sınırının kalkmasıyla, Türkiye’de de üretilebilen makineler ithal edilmeye başlanmıştır. Bütün ülkeler kendi sanayilerini korumak amacıyla çeşitli yollarla önlem almaktadır; Türkiye’de de bu yönde adım atmalıdır.