Merhabalar. Business Ankara bünyesindeki köşemde Ankara’daki iş hayatına ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Umarım, bu köşe bünyesinde sizlerle olan etkileşim ile Ankara iş hayatına farklı perspektiflerden bakabileceğiz.
İlkyazımda değinmek istediğim konu, kavramsal olarak bilinen Tedarik Zinciri ve yönetiminin Ankara’daki mevcut durumudur. Bilinen tanımıyla tedarik zinciri, ürünler ya da hizmetlerin tedarikçiden müşteriye doğru hareketlerini kapsayan ve bu süreç içerisindeki örgütler, insanlar, teknoloji, faaliyetler, ve kaynaklar sistemlerinin bütününe verilen isimdir. Tedarik zinciri faaliyetleri sürecinde, doğal kaynaklar, hammaddeler, ve bileşenler, nihai ürün haline getirilir ve son müşteriye teslim edilir.
Tedarik zinciri içerisindeki değişimlerin birçoğu farklı şirketler arasında gerçekleşir. Bu şirketler, aynı sınıfa ait şirketler arasında kendi gelirlerini en üst düzeye çıkarmaya gayret gösterirler fakat tedarik zincirlerinde var olan diğer oyunculardan pek haberleri bulunmaz. Yakın zamanlarda, hizmet sunmak ve ürün sağlamak için işbirliği yapmış olan, gevşekçe eşleştirilmiş, kendi kendine örgütlenmiş bu iş ağı “Genişlemiş Girişim” olarak adlandırılmaya başlanmıştır.
Ankara iş hayatında tedarik zinciri ise holding ve grup şirketleri bünyesinde, aynı zamanda Ostim, Siteler, İvedik organize sanayi bölgesi vb. gibi diğer kümelenme bölgelerinde görülmektedir. Aynı şirket alyansında bulunan farklı şirketlerin birbirleriyle olan tedarik zinciri, piyasa koşullarının kendi çerçevelerinde oluşmasını sağlarken, kümelenme bölgelerindeki tedarik zincirleri ise serbest piyasa ekonomisi ile rekabetçi olarak yürümektedir.
İstanbul piyasasındaki finansal hareketin, Ankara’ya göre çok daha hacimli ve etkin olmasının bir nedeni de işletme sayılarının çokluğu ve çeşitliliğinin yanında, holding ve grup şirketlerinin birbirleriyle yarattıkları makro seviyedeki tedarik zincirlerinin oluşumudur. Halbuki Ankara’da ise çoğunlukla her grup ya da holding kendi bünyelerindeki şirketlerinde tedarik zincirlerini tamamlayıp, rekabet ve yenilikçilik için kendi dinamiklerini bir süre sonra yaratma zorunluluklarını duymamaktadırlar.
Diğer yandan kamu politikalarımız ve AB müktesebatı gereği mesleki teknik eğitim, kümelenme, tedarik zinciri ve iş merkezleri alanlarında çıkan çoğu teknik yardım fonu ve eğitim çalışmaları için ayrılan finansman, yabancı uzmanların Türk uzmanlara yazdırdığı raporlarda kaybolup, işletmelere somut çıktı olacak aktivite ve eylemler sınırlı kalmaktadır.
Ankara gerek kaynakları gerekse potansiyeli ile sanayi ve ticaret alanlarında kendi yaratıcığını ortaya çıkarabilecek yeteneğe sahipken, kısa vadeli bakış açısı, gündelik heyecanı ve belki de memur zihniyeti ile kendi zincirini örememiş bir şehir kıvamındadır. Ankara iş hayatında kaynak ve piyasa yönetimini doğru şekilde kullanan herhangi bir işletmenin doğru finansman adımları ile farklı bir vizyon yakalayacağı aşikardır.
Ankara için önce zincirleri örelim, sonra birbirimizle paylaşalım, emin olun sonrasında bir çok kolyemiz olacaktır…
Tolga Kaskatı’yı Twitter’da @tolgakaskati hesabından takip edebilirsiniz.