Teknoloji; bir amaca yönelik olarak kaynakları, bilim ve mühendislik bilgisini ürünlere ve/veya hizmetlere dönüştürmeye yarayan araçtır. Teknoloji aynı zamanda yeni bilginin keşfedilmesinde de kullanılır.
Teknoloji; endüstriyel, kültürel ve sosyal gelişimin en önemli temel taşıdır. Ülkelerin kalkınmasında ve büyümesinde ana kaynaktır. Günümüzde özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler milli kalkınma politikalarını destekleyici teknoloji ve yenilik geliştirme politikalarını oluşturmaktadırlar.
Ulusal Kapasite; bilim, teknoloji ve üretim/hizmet kabiliyetlerinin bütününden oluşur. Ulusal kapasitesi yüksek olan gelişmiş ülkeler ekonomik refaha ve sosyal kalkınmışlığa sahiptir. Bu gerçeği gözönüne aldığımızda bilim ve teknolojinin ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma üzerinde stratejik önemi olduğunu anlayabiliriz. Bilim, teknoloji ve üretim/hizmet kabiliyetlerinin arttırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması ancak yenilikçilik yeteneği (innovative capability) ile mümkündür. Yenilikçilik Yeteneği ise büyük hacimli Ar-Ge Yatırımlarına, yüksek Ar-Ge Harcaması ve Ar-Ge Personeli oranlarına bağlıdır.
Teknolojinin işçi gücünün yerini aldığı veya iş yapış şekillerini/iş bilgisini değiştirdiği çok uzun zamandır bilinmektedir. Öyle ki 1990’lardan itibaren artık teknoloji; yapay zeka ve mekatroniğin gelişmesi ile bir noktaya kadar beyin gücünün de yerini alabilmektedir. Teknolojinin, Beyin Gücünün yerine alma süreci, nanoteknoloji, biomekanik ve ileri malzeme teknolojilerindeki gelişmelerle daha da artacaktır.
Artık teknoloji lideri olan ülkeler; sanayi, üretim, servis, ihracat, rekabet ve en önemlisi ekonomik alanlarda ve ekonomik kazanımlarda diğer ülkeleri domine etmektedir. Teknoloji ileri ülkeler, toplam ihracatlarındaki teknolojik ürünlerin payı oranlarına ve teknoloji endekslerine üstünlüklerini yansıtmaktadırlar. Bu oran ve endeks listelerinde üst sıradadırlar. Teknolojik üstünlükleri, “ekonomisi en büyük ülkeler” konumlarına da yansımaktadır.
Günümüzde hayatımızın her alanına etkisi olan teknolojinin yönetilmesi ve geliştirilebilmesi için; Teknoloji Farkındalığı, Teknolojinin Temini (ToT veya R&D), Teknolojinin Uygulanması, Teknolojinin İyileştirilmesi, Teknolojinin Kullanımdan Kaldırılması safhalarından oluşan Teknoloji Yaşam Döngüsü’nün (Technology Life Cycle) her safhasına hakim olmak, bu döngüyü kopukluklar yaşanmadan takip edebilmek Sürdürülebilir Teknoloji-Sanayi Gelişimi, Teknolojik Kalkınma ve Ekonomik Büyüme için çok önemlidir.
Özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler kalkınma ve ekonomik büyüme hedeflerini destekleyen bu hedeflerle paralel politikalar geliştirmekte ve geliştirilen politikaları takip etmektedirler. Günümüzde 3 temel teknoloji politika modeli çevresinde ülkeler konumlarını belirlemektedirler. A.B.D , Fransa, İngiltere ve Rusya gibi bazı ülkeler “Misyon Odaklı” (mission oriented) teknoloji politikaları belirlerken, Almanya, İsviçre, Finlandiya, İsviçre gibi ülkeler “Yayılım Odaklı” (diffusion oriented) teknoloji politikalarını benimsemektedirler. Çin ve Japonya gibi ülkeler ise her iki politika modelinin karması bir politikayı sürdürmektedirler. Ülkeler kendilerine uygun teknoloji politika modelini belirlerken; hangi teknoloji ve sektörlerde üstün oldukları, ürünlerinin dünya pazarındaki algısı ve pazar payları, Kalkınma ve Ekonomik Büyüme Planlarındaki hedefleri vb… bilgiler belirleyici rol oynamaktadır.
Yazımızı bazı sayılar ve oranlarla renklendirmemizde fayda var düşüncesi ile Siz Değerli Okuyucular ile bazı istatistiksel verileri paylaşacağım. İstatistiksel verileri paylaşırken 1970li hatta 1960lı yıllara da göz atacağız.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları; Teknoloji ve Sanayi üstünlüğünün çok önemli olduğunu birkez daha çok açık bir şekilde gözler önüne sermiş oldu. Sayısal üstünlüğün sağlanabilmesinin artık kısa sürede çok sayıda aynı kalitede üretebilme kabiliyetine bağlı olduğu, bunun ise ancak Teknoloji ve Sanayi üstünlüğü ile mümkün olabileceği anlaşıldı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında ortaya çıkan yukarıda bahsettiğim bu somut gerçekler; ülkelerin sosyal, ekonomi, kalkınma ve teknoloji politikalarını şekillendirmiş, değişen politikaların neticeleri istatistiksel verilere olumlu bir şekilde yansımıştır.
Ocak-Eylül 2014 dönemi TÜİK istatistiksel verilerine göre;
Toplam İhracatımız: $118,5 Milyar / İmalat Sanayi İhracatımız: $111,1 Milyar (%93.7)
Yüksek Teknoloji Ürünler İhracatı: $3,6 Milyar (%3) / Orta Yüksek Teknoloji Ürünler İhracatı: $35,1 (%29.6)
Düşük Teknoloji Ürünler İhracatı: $39,2 Milyar (%33.1)
Toplam İthalatımız: $179,7 Milyar / İmalat Sanayi İthalatımız: $139 Milyar (%77.4)
Yüksek Tekno. Ürünler İthalatı: $19.1 Milyar (%10.6) / Orta Yüksek Tekno. Ürünler İthalatı: $58.4 Milyar (%32.5)
Düşük Teknoloji Ürünler İthalatı: $19,4 Milyar (%10.8)
Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı %3,4; ithalatı içindeki payı ise %14’dür.
Gelişmiş ülkelerde yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı %15 – %30 aralığındadır.
Özellikle 1990lı yılların sonlarından itibaren Türkiye’de makina imalatı sektörü gelişme göstermiştir. İthalatımızda makine imalatının payı 1990lı yıllarda %16’dan günümüzde %11 mertebelerine gerilemiştir. Aynı dönemde ihracatımızdaki durum %5’den %9’a yükseliş göstermiştir. Bu olumu gelişmeye rağmen; 2013 yılı ithalat ($243 Milyar) ve ihracat ($168 Milyar) rakamlarımız değerlendirildiğinde makina ithalat ve ihracat parasal değerleri sırası ile $27 Milyar ve $15 Milyar, fark ithalat yönünde $12 Milyardır, Türkiye; net makina ithalatçı ülke konumundadır.
2012 yılı sonu itibari ile Türkiye genelinde Ar-Ge harcaması $7.4 Milyar’dır. (13.062.263.394 TL, kur = 1,78) Aynı yıl ekonomimizin büyüklüğü (GDP) $820,3 Milyar’dır (Dünya Bankası). Ar-Ge’ye harcanan para ekonomik büyüklüğümüzün sadece %0,91’dir.
Türkiye’de Ar-Ge Harcamaları / GDP oranları; %0.32 (1990), %0.63 (2000), %0.91 (2012) iken G.Kore’de Ar-Ge Harcamaları / GDP oranları; %0.38 (1970), %0.77 (1980), %1.87 (1990), %2.39 (2000) %3.4 (2012)dır.
Özellikle 1995 yılından bu yana ABD ve Almanya %2.8, İsveç ve Japonya %3.3-3.5, İsrail %4, İngiltere, Hollanda ve Norveç %1.8, Singapur ise %2 civarında Ar-Ge harcama yüzdelerini koruyabilmişlerdir. Ar-Ge harcaöa yüzdeleri ile doğru orantılı olarak yukarıda saymaktya olduğum ülkelerin GDP değerleri de 1990 – 2013 yılları arasında krizler haricinde sürekli yükseliş göstermiştir. (İsrail: 52 – 291, G.Kore: 264 – 1305, Norveç: 118 – 513, isveç: 244 – 559, Almanya: 1714 – 3635, Singapur: 36 – 298, Hollanda: 295 – 800, İngiltere: 1019 – 2521, ABD: 5751 – 16800, milyar$)
Türkiye’nin GDP değerleri 1995 için: 170, 2013 için: 820 milyar$’dır.
OECD 2013 Factbook verilerine göre; 2009 yılında (bu yıldaki PPP bazında birçok veri mevcut); Türkiye $7.1 Milyar Ar-Ge harcaması yapmıştır. Aynı yıl; İsrail 1.25 kat, İsveç ve Hollanda 1.5 kat, İspanya 2.5 kat, İtalya ve Kanada 3 kat, Rusya 3.5 kat, İngiltere 5 kat, Fransa ve G.Kore 6 kat, Almanya 10 kat, Japonya 18 kat, Çin 20 kat ve ABD 52 kat Ar-Ge harcaması yapmıştır. Avusturya, Belçika ve Finlandiya; Türkiye ile hemen hemen aynı parasal değerlere sahiptir. Ancak Ar-Ge harcamalarının Ekonomik Büyüklüğe (GDP) oranı gözönüne alındığında Türkiye yukarıda saydığımız tüm ülkelerin gerisindedir. OECD ülkelerinden Şili, Slovakya, Yunanistan ve Polonya’yı geçebilmektedir.
1981 yılına kadar kişi başına düşen milli gelir bakımından geri olan G.Kore, Türkiye’yi geçmiş, özellikle 1990’dan sonra Ar-Ge ve Sanayi yatırımlarına daha da ağırlık vermesi ile aradaki farkı hızla artmıştır. Bugün Türkiye $10.000 seviyelerinde bir gelire sahipken G.Kore $25.000 seviyelerindedir. Benzerlik, İspanya’nın ve Portekiz’in gelişiminde de gözlemlenmekte, 1960 yılında kişi başı milli geliri Türkiye’den az olan bu 2 ülke bugün Türkiye’nin önündedir.
Avrupa Birliği EU27 2010 istatistiksel verilerine göre; Türkiye’de yüksek teknoloji imalat sektöründe çalışan oranı toplam çalışan sayısının sadece %0.3’üdür. Bu oran EU 27 ülkeleri arasındaki en düşük orandır. Bu oran Almanya’da %1.6, Çek Cum. ve Danimarka’da %1.8, İsviçre’de %2.5 ve İrlanda’da %3’dür.
Günümüzde G.Kore, ABD, İsrail, Fransa, Almanya, İspanya, İtalya, Kanada, Çin, İsveç, İsviçre, Norveç ve Hollanda gibi gelişmiş ülkelerin; ar-geye, teknolojiye, teknolojik ürün/hizmet imalatına yatırım yaparak, ileri teknoloji sektöründe çalışan ve araştırmacı/ar-ge personeli sayısını arttırarak bugün geldikleri gelişmişlik noktasına ulaştıkları yukarıda bir kısmını paylaştığım bilgiler ışığında çok açıktır. Bu ülkeler; bilime, teknolojiye, yeniliğe, eğitime, teknolojik hizmet/ürün imalatına yatırım yapmış, kaynak ayırmış, emek sarfetmiş ve karşılığını almışlardır.
Türkiye, son 20 yılda çok ciddi bir ekonomik büyümeyi başarmıştır. Özellikle 2000 – 2013 yılları arasında GDP değerinde adeta bir zıplama yaşanmıştır. 2000 yılında $267 milyar olan GDP; 2013 yılında $820 milyara çıkmıştır. Yukarıda bahsettiğim teknoloji, yenilik ve ar-ge ile ilgili veriler ışığında; bilimsel/teknolojik gelişim ve teknolojik hizmet/ürün imalatı ile veya farklı başka kaynaklarla bu kıskandırıcı büyümenin sağlandığının değerlendirme sonucu; gelecekteki kalkınma planlarına ve paralelinde yenilik-teknoloji politikalarına yön verecektir.
Türkiye UN, WB ve CIA verilerine göre nominal bazda $820 Milyarlık GDP ile Dünyanın 17nci büyük ekonomisidir. Bu durum gurur vericidir. Ancak; Türkiye; 1995 yılından bu yana GDP’sinin %1.8i ile ar-ge yapmış, 1990 yılındaki $295 Milyarlık GDPsini 2013 yılında $800 Milyara çıkarmış halen 18 sıradaki Hollanda’ya yerini vermek üzeredir.
2023 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin 100ncu kuruluş yılı olması ve 2023 yılı için çok büyük hedeflerin konulduğu da dikkate alındığında; 2023 yılına kadar kalan 8-9 yıl içinde ekonomik büyüklük olarak arkamızda yeralan ülkelere de bir bakmakta fayda vardır. 19ncu ve 20nci sırada Suudi Arabistan ve İsviçre yeralmaktadır. Suudi Arabistan, petrol fiyatlarının da sürekli artmasının etkisi ile 2004 yılında $250 milyar olan GDPsini 2013 yılında $745 milyara çıkarmıştır. Petrolün fiyatının bir süre daha artması muhtemeldir. Enazından 2008 yılındaki en yüksek değeri olan $140 seviyelerine ulaşma potansiyeli vardır. Suudi Arabistan özellikle 2010 yılından itibaren gelecek vaad eden Photovoltaics ve Solar Polysilicon teknolojilerine yatırım yapmaktadır. Bu durum Suudi Arabistan’ın petrol dışındaki bir başka kaynaktan daha gelir elde etmesini sağlayacaktır. Güneş ve çöl kumu; Suudi Arabistan’da nerede ise sınırsızdır. İsviçre, 1990 yılında $244 Milyar olan GDPsini 2013 yılında $650 Milyara çıkarmıştır. İsviçre %2.5-3 seviyesinde Ar-Ge harcama oranına sahiptir ve özellikle sağlık, kimya, gıda, makina ve hassas ölçüm cihazları sektörlerinde ileri teknolojiye hakimdir. Suudi Arabistan’ın ve İsviçre’nin sahip olduğu kaynaklar, ar-ge harcamaları, ekonomik büyüme performansları gözönüne alındığında; Türkiye’nin mevcut ekonomik büyüme performansını sürdürememesi durumunda yerini bu ülkelere vererek 20nciliğe oturması ihtimal dahilindedir.
Dünyanın en büyük ekonomileri olan 20 ülke içerisinde Global Innovation Indexe göre; Brezilya, Hindistan, Meksika ve Endonezya, Türkiye’nin gerisindedir. Brezilya, Hindistan ve Meksika ile aramızda büyük fark olduğundan Türkiye’nin bu ülkeleri geride bırakması pek mümkün görünmemektedir.
Teknoloji, orta ve uzun vadede başta kalkınma ve ekonomi olmak üzere hayatımızın tüm faktörlerini etkilemektedir. İşte bundandır ki Teknoloji; şirket/kurum, bölge, ülke ve uluslararası seviyelerde tam tanımlı ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmelidir. Teknoloji Politikaları, Milli Kalkınma Stratejilerinin en önemli bileşenidir.
Teknolojili, huzurlu ve refah içinde günler dilekleriyle, saygılar ve selamlar…
M. Serdar DURGUN, MIPM, Mentor
Kurucu ve Şirket Müdürü
EYDEM Entegre Yönetim Danışmanlık Eğitim Merkezi
www.eydem.com
www.imcen.com