Son yılların en büyük teknolojik devrimlerinden biri sayılan ve tekstil, otomotiv ve uzay sanayi başta olmak üzere birçok alanda etkin şekilde kullanılan nanoteknoloji, saç ve cilt sağlığı ürünlerinin de etkinliğini ve başarısını artırıyor.
Milimetrenin milyonda biri ölçekte büyüklükteki alanlar üzerinde, kontrollü madde üretimi olarak tanımlanan ve birçok alanda büyük bir teknolojik devrim yaratan nanoteknoloji, son dönemde yapılan araştırmalarla dermatoloji ve kozmetik alanında da yenilikçi ürünler sunmaya başladı. Savunma sanayiinden tekstile, otomotivden inşaata, yeni tedavi yöntemlerinden ilaç sektörüne kadar geniş bir sahada kullanılan nanoteknolojik ürünler, yapılan yeni araştırmalar ışığında, özellikle saç ve cilt sağlığı ürünlerinin etki ve salınım sürelerini uzatarak, tedavinin etkinliğini artırıyor. ABD’li saç ve cilt bakımı markası DS Laboratories’in Türkiye Yöneticisi Engin Ulutan birçok bilim dalına ışık tutan nanoteknolojinin, saç sağlığı için önemli bir tedavi alternatifi sunan topikal solüsyolardaki kullanımının, eski üretim teknolojilerine göre büyük farklılık yarattığını belirtiyor.
Etki süresi uzuyor, dayanıklılık artıyor
Ortalama bir insan saç telinin 80 binde biri büyüklüğündeki küçük partiküllerin üzerinde kapsüllü ilaç taşınmasına imkan veren nanoteknoloji, dermatoloji ve kozmetik alanlarında koruma, teşhis ve tedavi amaçlı olarak kullanılıyor. Büyük oranda küçültülmüş bu partiküllerin üzerine yüklenmiş aktif etken maddeler, istenilen bölgeye daha rahat ulaşıyor, o bölgede daha uzun süre kalıyor ve etki gösteriyorlar. Ulutan, eski üretim teknolojilerine oranla büyük yenilikler sunan nanoteknolojik topikal solüsyon ürünlerinin, saç bakımı ve sağlığında önemli bir değişim yarattığını ifade ediyor: “Vücudun sahip olduğu en büyük organ olan deri, aynı zamanda dış dünya ile aramızdaki iletişimde büyük rol oynuyor. Derimize temas eden maddeler, içeriklerine göre karşılanarak ya içeri alınıyor ya da alınmıyor. Burada, derinin en dış yüzeylerinden birini oluşturan Stratum Corneum bu önemli bir noktada yer alıyor. Bu katman, vücut için yararlı olan ya da olmayan maddeleri ayrıştırarak etkili bir bariyer görevi de görüyor.”
Geçmiş yıllarda üretilen ve saç/cilt sağlığı alanında kullanılan ürünlerin, sahip oldukları kısıtlı teknoloji nedeniyle bu katmandan geçişlerinde etkilerini büyük ölçüde yitirdiğini ifade eden Ulutan, nanoteknoloji ile aktif etken maddelerin geçişlerinde ve hedeflenen bölgeye etkilerinde önemli ilerlemeler kaydedildiğini ifade etti.
Nanoteknoloji yeni saç oluşumunu destekliyor
Nanoteknoloji kullanılarak üretilen saç sağlığı ürünleri, çok küçük yapıları nedeniyle saç kökü hücrelerinden çok daha rahat geçerek, hedeflenen bölgeye ulaşıyor ve tedavi sürecini başlatıyor. Milimetrenin milyonda biri boyutundaki bu nanoteknolojik kesecikler (nanozom) depolama özellikleriyle deride daha uzun süre salınım yapma olanağı veriyorlar. Bu sayede yan etkileri de en aza indirgeyerek, tedavinin daha etkin şekilde ilerlemesini sağlıyorlar.
Nanoteknolojiye sahip saç ve cilt sağlığı ürünlerinin, doğrudan hedeflenen bölgeye nüfuz ettiklerinden vücudun başka bir bölgesinde toksit etkiye neden olmadıklarının da altını çizen Ulutan, bu teknoloji ile üretilmiş topikal solüsyonların, derinin bariyer özelliklerini de azalttığını, bu yolla da kökü devam eden saç tellerini yeniden canlandırarak, yeni saç oluşumuna da destek verdiğini belirtiyor.
Ulutan, nanoteknolojinin saç ve cilt sağlığı ürünlerinde getirdiği yenilikleri ise şöyle sıralıyor;
– Kozmesötik maddelerin ciltten geçişinin arttırılması,
– Aktif maddelerin hedeflenen deri tabakalarına taşınmalarının sağlanması,
– Kozmetik aktif maddelerin kontrollü salınımlarının gerçekleştirilmesi,
– Tahriş edici özellikteki aktif maddelerin taşıyıcı sistem içinde enkapsülasyonu ile derideki zararın en aza indirilmesi,
– Titanyum dioksit (TiO2) ve çinko oksit (ZnO) gibi ultraviyole filtrelerinin deri yüzeyindeki etkinlik ve toleransının arttırılması.
Reklam