Türk plastik sektörü, son on yıllık sürece bakıldığında en büyük gelişim gösteren sektörler arasında yer alıyor. Üretim kapasitesi ile Avrupa’nın ikinci, dünyanın ise yedinci büyük üreticisi konumundaki sektör, buna rağmen sahip olduğu potansiyeli tam olarak değerlendiremiyor. Bugün Avrupa lideri Almanya yaklaşık 15,3 milyon ton üretim kapasitesi ile Türkiye’nin yaklaşık iki katı üretim yaparken Türk plastik sektöründen 4,5-5 kat daha fazlası ile 27 milyar dolarlık ihracata ulaşıyor. Üretim değeri olarak ve ihracatta Almanya gibi ülkelerle aynı seviyeye ulaşmanın yolu ise katma değeri yüksek ürünlerden geçiyor. PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu Kimya Sektör Platformu Kimya Endüstrisi Gelişim Şurasında yaptığı konuşmada yüksek katma değerli plastik üretimi için stratejik öneme sahip yatırımların desteklenmesi gerektiğine dikkat çekti.
Türk plastik sektörünün üretimi ve ihracatı her geçen gün artsa da değer bazında sahip olduğu potansiyel ile doğru orantılı bir seviyeye ulaşamıyor. Bunun en önemli sebebi ise sektörün katma değeri yüksek olmayan ürünler üretmesi. Örneğin; Türkiye’de bir ton mamul plastiğin birim fiyatı 3 bin 600 dolar iken, Avrupa üçüncüsü İtalya’da bu rakam 6 bin dolara kadar yükseliyor. Bu nedenle İtalya, Türkiye’ye ile aynı üretimi yapmasına rağmen ihracatta yaklaşık iki kat ile 10 milyar dolarlık ihracata ulaşıyor. Bugün plastik sektörünün direkt ve diğer sektörler aracılığı ile gerçekleştirdiği endirekt plastik mamul ihracatının yaklaşık 12 milyar dolar seviyelerinde olduğu düşünülürse, katma değer artışıyla bu değerin ilk planda 20 milyar dolara çıkabileceği ön görülüyor.
Plastik sektörünün rakipleri ile aynı seviyelere ulaşabilmesi ve dünya sıralamasında daha üst basamaklara çıkabilmesi için inovatif ürünlere yönelmesi gerekiyor. Katma değeri yüksek plastiklerin üretilmesinin anahtarı ise ülkemizde stratejik önem arz eden; savunma, otomotiv ve uçak/uzay gibi büyük sanayi yatırımlarının desteklenmesi.
Katma değeri yüksek plastikler denildiğinde ilk akla gelen ürünler arasında; namlu hariç silahın her parçası için kullanılabilen mühendislik plastikleri (metal yerine geçen plastikler), otomotiv plastikleri (ki bugün motor dahil tüm parçalar plastikten üretilebiliyor), medikal plastikleri (örneğin sonsuz ömürlü kemikler gibi), cep telefonu teknolojisi için özel iletkenlik sağlayan plastikler, uzay mekiklerinde kullanılan plastikler ile bioplastikler sayılabilir.
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu konuyla ilgili Kimya Sektör Platformu Kimya Endüstrisi Gelişim Şurasında yaptığı konuşmada “sektörümüzün gelişimi için katma değeri yüksek ürünlere yönelmemiz gerektiği bir gerçek. Ancak bu ürünleri sadece üretmek de yeterli değil. Ürünlerimizi satacak pazarımızın da olması gerekli. Dolayısıyla öncelikle ülkemizde yerli savunma sanayinden uçak ve otomotiv endüstrisine, yerli biyoteknoloji sektörlerine kadar stratejik öneme sahip yatırımların yapılması gerekiyor. Zira bu yatırımlar yapılmadığı takdirde ürünlerimize satabileceğimiz bir pazar oluşmaz” dedi.
Söz konusu sektörlere yönelik üretilecek ürünlerin ihracatının da zor olduğunu belirten Yavuz Eroğlu, “Çünkü stratejik sektörler ihtiyaç duydukları ürünleri kendi ülkelerinde oluşturdukları kümelerden alıyorlar. İthal ürünlere karşı ise başta sertifikasyon olmak üzere çeşitli koruma önlemleri ve engellemeler uyguluyorlar” diyerek sözlerine devam etti.
PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu son olarak “savunma, uçak/uzay ve otomotiv sanayileri bizim katma değerli ürünlerimize ihtiyaç duyan endüstriler. Bu sanayilerin kurulması, teşvik edilmesi katma değerli plastik üretimine sebep olacaktır. Bu yüzden hükümetimizin bu yöndeki politikalarının artarak devamı çok önemli. Teşvikler artırılmalı, kurulacak tesislere uzun yılları kapsayan alım garantisi verilmeli, ofset anlaşmalar ve yerlileşme çabaları hız kesmemelidir. Zincirin ilk halkasını takiben; bu sektörler ile birlikte katma değerli ürünler üreten bir yan sanayi de oluşacaktır. Bu sanayi ürünleri geliştirmek için AR-GE yapılacak ve hatta üniversitelerle işbirliğine ihtiyaç daha da yoğunlaşacaktır. Yüksek katma değerli üretime geçen sektörler, çalışanlarını daha yetkin seçecek ve elinde tutmak için daha yüksek ücretler verecektir. Böylece katma değer zincirinin halkaları üretimden, eğitime, istihdama kadar artacaktır. Sistem bir kez kurulup çalışmaya başladığında kendi kendini yenileyen ve sürekli gelişim içinde bir yapıya dönüşecektir” dedi.