Stil ve iletişim danışmanı Sertaç Darcan imzalı bu özel ve keyifli röportajı sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.
Türkiye’nin başarılı bir gazetecisi olarak, oyuncusu olarak, yazarı olarak, televizyoncusu ve en önemlisi bir anne olarak bu kadar çoklu yeteneğe sahip olmak öncelikle nasıl bir duygu ve bu yolculuğa başlarken bu kadar çokluluğu hayal edebiliyor muydun gerçekten?
Elbette ki hayır… Ben çocukluğumdan beri yazıyordum… Ve oyuncu olmak istiyordum. Oyuncu olduğumda her şeyi olabileceğime inanıyordum. Kariyerimdeki bu yolculuk aslında bana sürpriz oldu. Ankara’dan Berlin’e uzanan oyunculuk yolculuğumu İstanbul’da devam etmek için geldiğimde hayat beni oyunculuktan sonra önce programcılığa oradan kitap yazma serüvenime ve daha sonra ise köşe yazmaya kadar getirdi…
Peki bir seçenek sunulsaydı sana içlerinden hangisi önceliğin olurdu?
Böyle bir seçeneğe gerek yok aslında. Yazı yazmayı ve oyunculuğu seviyorum… Öncelik ise insanın hayat koşullarına göre değişiyor sanırım.
Öncelikle son çıkan kitabınızla başlamak istiyorum ‘’ Bir Cihan Kafes ‘’ ilk romanınız nasıl bir duygu ilk roman çıkarmak ?
Heyecan verici… Çünkü tam 12 yıl sonra roman yazmaya cesaret edebildim. 12 yıl her şeyi biriktirdim ve sonunda yazdım…
Bu romanı yazmak için New York’a gittiniz? Tamam, anlıyorum sıyrılmak güzel bir duygu ama biraz uzak değil miydi sizin için ya da neden New York?
New York özel bir seçimdi. Zamanın tam tersine dönmesi gerekiyordu. Konsantre olabilmem için. İstanbul’dan, Türkiye’den, insanlardan ve olaylardan tam uzak kalmak için…
Son zamanlarda eski İclal Aydın’ı pek göremiyoruz gibi aktif , canlı günlerini sanki daha geri planda sanki biraz daha yorgunluk var gibi doğru mu ?
Ne açıdan baktığınıza bağlı…. Ben aslında halen aktif olarak çalışmalarıma devam ediyorum. Televizyon programım devam ediyor, yeni romanım üzerinde çalışıyorum ve birçok gerçekleşecek ama şimdilerde söyleyemeyeceğim projelerimiz var… Ama dizi olarak söylüyorsanız ve bu yeni projeleri gerçekleştirebilmem için setlerden biraz uzak kaldım… Ama tespitiniz gibi bir yorgunluk yok… 🙂
‘’ Bir Cihan Kafes’’ kitabınıza dönersek, siz kitap da gerçek anlamda ne anlatmak istediniz, okuyucu size nasıl bir geri dönüş sağladı?
Romanda farklı hikâyelere, farklı konumlara, farklı duruşlara sahip kadınlar var… Her üç kadına da “başarma” ödevi verilmiş. Doğurmak, öğrenmek, savaşmak hayatta kalmakla eş onlar için. Çoğumuz için. Zorba itaatkârın üzüntüsüyle besleniyor tamam da, zorba nasıl zorbalaşıyor? Yanıt aradığım sorulardan en büyüğü buydu aslında. Okuyuculardan ve çok önemli bazı eleştirmenlerden oldukça övgü aldım. Bu çok sevindirici elbette ki, yaptığınız bir işin takdir görmesi kimi sevindirmez ki…
Umduğunuz, hayal ettiğiniz ortaya çıktı mı peki?
Evet…
Mistik duygular içinde yazılan bir roman görüyoruz ve her telden kadınlar var bu romanda, kadınlar hayal gücünüzü ne kadar zorladı?
Bizim toplumumuzda rüyalar, fallar, olağan üstü güçleri olduğuna inanılan insanlar hep merak uyandırır. Ben kalabalık bir ailenin çocuğuyum. Birisi Doğu Anadolulu, birisi İç Anadolulu. Onların kendilerine ait farklı gelenekleri, görenekleri, inançları vardır. Rüyalar bizim ailemizde çok kıymetlidir çocukluğumdan beri. Biraz o motiflerin de etkisi var bu romanda. Birazcık da okuru meraklandırmak, bir sonraki bölüme hazırlamak için de çok severek kullandım diyebilirim.
Peki o kadınlar ne kadar sizden ?
Her yazar elbette kendinden bir şeyler isteyerek ya da farkında olmaksızın katıyor yazdıklarına. Muhakkak benden, tanıklıklarımdan izler vardır. Ama bir yüzde vermemi isteseniz yapamam.
Her kitabınız da içtenlik, samimiyet ve en önemlisi kıyısından , köşesinden yada tam ortasında Aşk var.Bu yaşanmışlık mı yoksa ilgi çekeceği için mi ?
Yaşanmışlık ve hayal gücü diyelim. İlgi çekecek diye yazılanlar içtenliliği kaybettiriyor ve doğal olarak okuyucuya çok yansıyor.
Bu hayat döngüsün de Aşk mı? Kariyer mi desek?
Benim hayatımda dönem dönem değişen olgulardı bunlar… Bilmem… Şu zaman diliminde kariyer derim…