Gözde sulanma, iltihaplanma, gözyaşı kesesi bölgesinde şişlik, apse gibi belirtilerle ortaya çıkan gözyaşı kanal tıkanıklığı, göz sağlığını tehdit eden hastalıkların başında geliyor. Kanal tıkanıklığının çoğunlukla düşük düzeyde ama kalıcı enfeksiyonlarla kendini gösterdiğini ifade eden Dünyagöz Ankara’dan Doç. Dr. Altuğ Çetinkaya “Hastalığı yüzde 95 oranında başarı oranı sağlayan dakriyosistorinostomi (DSR) adlı ameliyat tekniğiyle tedavi edebiliyoruz” dedi
Gözyaşı, içerdiği enzimlerle gözün normal işlevini yerine getirmesi için oksijen transferinde önemli rol oynar. Tuzlu bir sıvı olan gözyaşı, toz, bakteri vb. yabancı cisimcikleri yanağa ya da gözyaşı kanalı yoluyla buruna sürükler. Enfeksiyonlara karşı direnç oluşturma görevine sahip olan gözyaşı, bir tıkanıklık sebebiyle “gözyaşı kanalı” vasıtasıyla göz çevresinden vaktinde ayrılamazsa, gözlerimiz dış etkenlere karşı savunmasız kalabilir.
En sık bebekler ve orta yaşlı kadınlarda görülüyor
Gözde sulanmaya ve enfeksiyonlara yol açan “gözyaşı kanal tıkanıklığının” en sık gözyaşı kanalının burunla kesiştiği noktada meydana geldiğini vurgulayan Dünyagöz Ankara’dan Doç. Dr. Altuğ Çetinkaya, hastalığın nadiren de olsa gözyaşı kanalının üst kısımlarında görülebileceğini söyledi.
Gözyaşı kanalı tıkanıklığının en sık ilk bir yaştaki bebeklerde, orta yaş ve sonrası kadınlarda, burun yapısı eğri olan bireylerde, uzun süren burun enfeksiyonu ve alerjiler yaşayan kişilerde görüldüğünü ifade eden Doç. Dr. Çetinkaya, hastalığın erkeklere kıyasla kadınları daha çok tehdit ettiğine dikkat çekti.
Erişkinlerde gözyaşı kanal tıkanıklığının büyük ölçüde sebepsiz olduğunu söyleyen Doç. Dr. Çetinkaya, burun kırıkları ve burun içi hastalıkları sonrasında da hastalığın oluşabileceğini belirtti.
Kalıcı enfeksiyon riski oluşturuyor
Gözyaşı kanal tıkanıklığının “gözde sulanma”, “gözyaşı kesesi bölgesinde şişlik”, “gözde iltihaplanma”, “apse” gibi belirtilerle ortaya çıkabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Çetinkaya, oluşabilecek enfeksiyon tehlikesiyle ilgili şunları söyledi:
“Kanal tıkanıklığında akım kesildiği zaman mikropların üreyeceği bir ortam oluşur. Buna bağlı olarak çoğunlukla düşük düzeyde ama kalıcı enfeksiyonlar kendini göstermeye başlar. Fakat bazı dönemlerde enfeksiyon apse haline gelebilir. Buna bağlı olarak çok ağrılı şişlik ortaya çıkabilir.”
Başlıca tedavisi ameliyat
Kanal tıkanıklığının çoğunlukla gözyaşı kanalının alt ucunda burun ile birleştiği yerde geliştiğini söyleyen Doç. Dr. Çetinkaya, hastalığın başlıca tedavisinin ameliyat olduğunun altını çizdi. Göz cerrahların en sık yüzde 95 oranında başarı oranı sağlayan “dakriyosistorinostomi” (DSR) adlı ameliyat tekniğini tercih ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Çetinkaya, çok eskiden beri uygulanan tedaviyi şu sözlerle anlattı:
“Tedavide kanalın tıkanık olan bölümü açılmaz. Bunun yerine gözyaşı kesesiyle burun arasında tıkanıklığın bulunduğu bölge bypass edilerek hemen üstte yeni kanal açılır. Buradaki en önemli nokta açılan yeni kanalın vücut iyileşmesiyle tıkanmamasıdır. Çünkü vücut ameliyatla açılan yeni kanalı kapamaya çalışır. Bu risk ameliyatı takip eden 3-6 ay arasında vardır. Ancak 6 ayı geçen vakalarda kanal tıkanma riski ortadan kalkar. Cerrahi müdahalenin mutlaka kanalın yeniden tıkanmayacak şekilde yapılması gerekir.”
Diğer yöntemlerde başarı şansı az
Erişkinlerde ayrıca silikon tüp yerleştirme ve sondalama yöntemlerinden de tedavide faydalanıldığını işaret eden Doç. Dr. Çetinkaya, ancak bu tedavilerin başarı oranının düşük olduğunu ve sadece bazı seçilmiş olgularda uygulanabildiğini sözlerine ekledi.