Yemekte doymama ve çabuk acıkma hissi, sürekli tatlı yeme ve gece yemek yeme isteği, terleme, baygınlık hissi ve kilo verememe gibi yakınmalarınız varsa derhal hekime başvurun. Dr. Dyt. Evrim Güngör, bu belirtilerin insülin direncinin habercisi olabileceğini söylüyor.
Özel Ankara Güven Hastanesi Tıbbi Diyet Hizmetleri Bölümü uzmanlarından Dr. Dyt. Evrim Güngör, Dünya Diyabet Günü’nde, Türkiye’de oranı giderek artan insülin direncine dikkat çekti. Kişilerde kilo sorununun beslenme kadar, vücuttaki bazı fizyolojik olaylarla ilgili olduğunu ifade eden Güngör, “Bu etkenlerden biri insülin direncidir. İnsülin her insanın pankreasından salınan ve kan şekerinin düşürülmesinden sorumlu bir hormondur. İnsülin yemek yedikten sonra kandaki şekeri vücuttaki hücre ve dokulara taşıma görevini üstlenir. Çeşitli sebeplerden dolayı insülin görevini yerine getiremediğinde insülin direnci denilen durum ortaya çıkmaktadır” dedi. Hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve trigliserit yüksekliğinin, obezite ve insülin direnci ile ilişkili hastalıklardan bazıları olduğunu vurgulayan Dr. Dyt. Evrim Güngör, şöyle devam etti:
– BU ŞİKAYETLERİNİZ VARSA HEKİME BAŞVURUN
“Kanda bakılan, açlık şekeri ve açlık insülini kullanılarak HOMA-IR değeri hesaplanır ve kişide insülin direncinin olup olmadığı hakkında bilgi verir. HOMA-IR değeri 2,7’den küçük olması insülin direncinin olmadığını, 2.7’den büyük olması ise insülin direncinin varlığını gösterir. Yemekte doymama ve çabuk acıkma hissi, sürekli tatlı yeme ve gece yemek yeme isteği, terleme, baygınlık hissi ve kilo verememe gibi yakınmalarınız varsa ve bel çevresi kadınlarda 88, erkeklerde 102 santimetre üzerinde ise ilk olarak bir endokrin uzmanına görünmeniz ve insülin direncinizin olup olmadığını öğrenmeniz gerekmektedir.” Dr. Dyt. Evrim Güngör, insülin direncine karşı beslenmede dikkat edilmesi gereken önemli noktalara da işaret etti. Güngör, şu uyarılarda bulundu:
– REÇEL, BAL YERİNE SEBZE-MEYVE TÜKETİN
“İnsülin direncinde diyette esas olan doğru besin seçimidir. Glisemik indeksi yüksek (kan şekerini hızlı yükseltebilen) basit karbonhidratlardan olan şeker, bal, reçel ve pekmez, şekerleme, rafine edilmiş besinler, fruktoz şurubu içeren içecekler ve hazır gıdalar yerine glisemik indeksi düşük (kan şekerini yavaş yükseltebilen) olan tam tahıllı besinler, posa içeriği yüksek olan sebze ve meyveler, kurubaklagil yemekleri tercih edilmelidir.
Posa içeren besinler aynı zamanda diyetin enerji yoğunluğunu azaltarak tokluk duygusu yaratır ve şişmanlığın ve şişmanlığa bağlı oluşabilecek olan insülin direncinin önlenmesine yardımcı olur. Şeker içeriği yüksek olan muz, incir, karpuz, üzüm gibi meyveler tercihlerin dışında tutulması insülin direncinin kırılmasına yardımcı olacaktır. Öğün saatlerine dikkat ediniz. İnsülin direnci olan hastalarda tek öğünde çok yemek yemek kan şekerinin yükselmesine sebep olacaktır. Bu yüzden günde 3 ana ve 3 ara öğün olmak üzere 6 öğün beslenmek kan şekerinin daha düzenli olmasını sağlayacaktır. 4 saatten daha uzun süre aç kalmadan ara öğünlerinizde meyve; yanında ikinci bir besin olan süt grubundan süt, yoğurt veya ayran tercih edebilirsiniz. Unutulmamalıdır ki yanlış yapılan ara öğünler kilo almanıza, vücut yağ dokusunun artmasına ve insülin direncinizin daha da güçlenmesine sebep olacaktır
Alkol tüketimine dikkat ediniz. Alkol, yüksek miktarda kalori içerir ve kilo kontrolünüzün bozulmasına ve sonucunda insülin direncinizin artmasına sebep olur. İdeal kilonuzu koruyunuz. İdeal kiloda olmanız insülin direncinizin ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır.
İnsülin direnci kırıldığında tatlı krizleri, açlık nöbetleri ve hipoglisemi sorunları ortadan kalkar, kan şekeri yüksekliğinin devamlılığı sonucunda oluşabilecek olan şeker hastalığının önüne geçilmiş olur. Dengeli ve düzenli beslenme ile var olan insülin direncini kırıp hedeflenen ağırlığa ulaşmış olacaksınız.”