İstanbul – Dünya genelinde sayısı 430’u aşan nükleer santrallerin yılda 2 milyar tondan fazla karbondioksit salımını engellediği belirtildi. Bu, bir nükleer santralin yılda 14 milyon ağacın engellediği karbon salımına eşdeğer olduğu anlamına geliyor.
30-31 Mayıs tarihinde İstanbul’da düzenlenecek “Nükleer Santraller Zirvesi” komite başkanlığını da yürüten Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Ergün, ekonomik büyüme hedefleyen ülkelerin ekonomik büyümeleri destekleyecek enerji kaynaklarına ihtiyaçlarının olduğunu belirtti. Türkiye’nin enerji kaynaklarına bakıldığında yüzde 72 oranında ithal enerji bağımlılığı olduğunun altını çizen Doç. Dr. Ergün, ekonominin verimli kaynaklar ile sağlanabilecek büyük enerji projelerine ihtiyacı olduğunu belirtti.
Türkiye’de elektrik enerjisinin yüzde 70’inin çevre kirliliği yaratan ve küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtlar ve ithal kaynaklardan üretildiğini aktaran Doç. Dr. Ergün, fosil yakıtlı termik santrallerin çevresel etkileri ile şunları kaydetti:
“Soğutma suyu gereksinimi sebebiyle genellikle nehir, göl veya deniz gibi soğutma suyu olarak kullanılabilecek kaynaklara yakın yerde kurulan termik santrallerde, sorumsuz atık yöntemi ile atık salımı bu kaynaklara yapılabilmekte. 1000 MW gücündeki bir kömür santralinden, her yıl atmosfere, 6,5 milyon ton karbondioksit, 8 bin ton kükürtdioksit ve 4,5 bin ton zehirli partikül salınmakta. Bu salım çevre bitki örtüsünde ani ölümcül etkilere sebep olabildiği gibi zamana yaygın bozulmalara da neden olmaktadır. Kurulum maliyetlerinin düşük olması sebebiyle tercih edilen termik santraller verimli üretim sağlayabilmek için işletme maliyetlerine ciddi yatırımlar yapmak gerekmektedir.”
-“Yenilenebilir ve temiz kaynaklı enerji santralleri tercih edilmeli”
1 kilogram uranyum ile sağlanacak enerjinin ancak 25 ton kömürün yanmasıyla elde edilebileceğini ifade eden Doç. Dr. Ergün, kısıtlı verimsiz ve pahalı kaynakların kullanımı temeline dayandırılmış enerji politikalarının ülkeleri yarı yolda bırakacağını, bu nedenle yüksek verimlilik sağlayan nükleer enerji santralleri ile nükleerin rakibi değil tamamlayıcısı niteliğindeki yenilenebilir enerji kaynaklarının tercih edilmesi gerektiğini belirtti.
Ergün, dünyada işletme haline 430’dan fazla nükleer santral bulunduğunun altını çizerek, Türkiye’de nükleer santraller ile ilgili bilgi eksikliklerinden kaynaklanan kaygıların, nükleer sistemler ile ilgili doğru ve bilimsel verilere ulaşılarak aydınlanabileceğini söyledi.
Nükleer santrallerin sıfıra yakın karbon salımı ile enerji ürettiklerini ve dünyada işler haldeki nükleer santrallerin yılda 2 milyar tondan fazla karbondioksit salımını engellediğini belirten Doç. Dr. Ergün, “En temiz enerji kaynağı olan nükleer santraller doğada yılda 14 milyon ağacın engellediği kadar karbon salımının önüne geçiyor.
Türkiye enerji üretimine bir nükleer santral eklenmesi durumunda karbondioksit salım değerlerinde yüzde 9 ile 17 arasında düşüş öngörülüyor” dedi.
-Zirvenin önemi-
Ergün, nükleer santraller ile ilgili karşı çıkışların bilimsel temeli olmayan verilerden ve ihmal sebepli yaşanan nükleer kazalardan beslendiğini belirterek, başkanlık ettiği Nükleer Santraller Zirvesi ile konunun uzmanları olan tüm tarafların bir araya gelmesini ve kamuoyunun da nükleer santraller ile ilgili doğru bilgilere ulaşabilmesini amaçladıklarını ifade etti.
Zirvenin en önemli farkının ilk kez akademisyenlerin önderliğinde, nükleer santraller ve nükleer teknoloji konusunda ilgili tüm paydaşların bir araya gelerek, ülkemiz için çok önemli konuları herhangi bir amacın propagandasına maruz kalmadan, doğru ve güncel bilgiler ışığında değerlendirecekleri olduğunu belirten Doç. Dr. Ergün, Uluslararası katılımlı Zirve’nin, nükleer santral projeleri ile ilgili bilimsel ve tüm paydaşlar için doyurucu bir etkinlik olacağını belirtti.