İstanbul’da gökyüzü yüzyıllarca Sultanahmet Camii ile Ayasofya’nın hakimiyetindeydi. Bugün ise bu dini sembollere lüks yaşama adanmış bazı mabetler de eklenmiş durumda.
Yükselmekle beraber hala karşılanabilir fiyatların ve Suriye ile Irak’ın da aralarında bulunduğu komşularına kıyasla daha istikrarlı durumda olan Türkiye’nin cazibesine kapılan Orta Doğulu ve Asyalı alıcılar bu hızla gelişen ve Avrupa ile Asya sınırlarında yer alan şehre akın ediyor.
Açıklanan son Knight Frank küresel konut endeksi verilerine göre Türkiye’deki lüks mülklerin fiyatının 2013’ün ilk çeyreği geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,8 değer artışıyla ülkeyi Dubai, Çin ve Estonya’nın ardından dünyanın en iyi performans gösteren dördüncü konut piyasası haline getiriyor. Şirketin, bir konut piyasasının en üst yüzde 5’lik dilimini inceleyen küresel refah raporuna göre 1 milyon dolar ile İstanbul’da yaklaşık 100 metrekarelik lüks mülk almak mümkün. Söz konusu miktar ile Londra’da 25, Manhattan’da ise 40 metrekarelik alan alınabiliyor.
Yine de İstanbul’un bazı sorunları var: Şehrin bazı bölgeleri trafikle boğuşurken altyapı da nüfus büyümesini yakalamakta zorlanıyor. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen bir dizi hükümet karşıtı gösteri de İstanbul’un ‘Orta Doğu sınırında huzurlu bir vaha’ itibarını lekeledi.
Stirling Ackroyd direktörü Barış Süzme, artan fiyatları şehrin nüfusunun durmak bilmeden artmasına bağlıyor: “1960 yılında şehirde 2 milyon insan yaşıyordu bugün ise yaklaşık 15 milyon kişi yaşıyor.” Bir diğer neden ise kültürel. Süzme konu hakkında, “Türk insanı ev almayı seviyor. Her şeyden önce kendilerine bir ev alırlar,” yorumunda bulundu.
İstanbul’un büyüklüğü düşünüldüğünde lokasyon için çok sayıda seçenek bulunuyor. Birçok Batı şehrinin aksine refah seviyesi yüksek olan az sayıda insan şehrin Sultanahmet olarak bilinen tarihi bölgesinde yaşamak istiyor. Stirling Ackroyd ülke satış müdürü Yüksel Demir sahip olduğu atmosfere ve Osmanlı mimarisine rağmen bölgenin trafik ve park problemi nedeniyle yaşama alanı açısından rağbet görmediğini belirtti. Bunun yanı sıra bir de hükümetin Sultanahmet’teki 17. ve 18.yüzyıl evlerinde değişiklik yapılmasını yasaklamış olması da etkili bir faktör.
Sultanahmet’in yaklaşık 11 kilometre kuzeydoğusunda ise ünlülerin ve milyonlarca insanın Lucca Bar’da vakit geçirdiği Bebek yer alıyor. Bebek’in hemen güneyinde ise Kuruçeşme bulunuyor. Demir’e göre yamaçta yer alan ve Boğaz’ı gören 700-995 metrekarelik geniş bir evin fiyatı 15 milyon dolar ile 25 milyon dolar arasında değişiyor. Aynı ev hemen denizin kenarında yer alır ve kendi iskelesine sahip olursa fiyat 30 – 40 milyon dolara kadar yükselebiliyor. Yalıların fiyatı ise 100 milyon dolar ve üstüne tırmanıyor. Demir bölgenin popülerliği hakkında, “İnsanlar bu bölgeyi çok sayıda popüler restoran, bar ve mağaza olduğu için seviyor.
Londra’da Chelsea neyse İstanbul’da da Bebek o,” diye konuştu. Bebek’in haricinde insanların iki seçeneği var: Yüksek yapılarda yer alan bir apartman dairesi ya da şehir merkezinin dışında yer alan bir villa. Taksim’e yakın bir konumda bulunan Maçka Residansları Türk, Rus, Azeri, İtalyan, İngiliz ve Alman alıcılar arasında popüler.
Haberlere bakılırsa Galatasaraylı oyuncu Wesley Sneijder gibi bazı futbolcuların da tercihi. Maçka’da yer alan 327 metrekarelik bir teras katının fiyatı 25 milyon dolar.
Bir diğer lüks yapı ise Levent’te yer alan Sapphire. Levent; yeni ofis ve apartmanlar için anahtar bir konumda olsa da 52 katlı Sapphire Türkiye’nin en uzun binası olma özelliği ile ayrılıyor. Yaklaşık yüzde 40’ını yabancıların oluşturduğu alıcılar manzaranın yanı sıra bina içinde yer alan golf alanı, havuz, sauna ve salon gibi hizmetleri de cazip buluyor.
Universal 21 üst düzey yöneticisi Adil Yaman apartmanlar bekarlara, çiftlere ya da yatırımcılara uygun olsa da ailelerin güvenlik sağlayan, sessiz ve daha çocuk dostu olan şehir dışındaki konutları tercih ettiklerini belirtti.
Avrupa yakasında yer alan ve şehir merkezinin yaklaşık 53 kilometre batısında yer alan Büyükçekmece Gölü’ne bakan 188 çevre dostu evden oluşan Gol Mahal bunlardan biri. İlk etapta yer alan ahşap ve mermerden yapılan ve yağmur suyunun yeniden dağıtılması için obruklu çatılara sahip olan 38 ev henüz tamamlanmış ve şimdiye kadar 24 adedi satılmış.
İkinci etapta yer alan diğer 150 villaya ise yılın ilerleyen dönemlerinde başlanacak. Türk ve çoğunluğunu Orta Doğuluların oluşturduğu yabancı yatırımcılar özel havuzlu 532 metrekarelik evler için 1.7 ila 2 milyon dolar arasında bir rakam ödemiş. Sağlık kulübü ve restoranı da kullanabilen alıcıların ödeyeceği aylık hizmet bedeli ise 900 dolar civarında.
İstanbul’da yabancı alıcılara getirilen kısıtlamalar gözardı edilebilecek düzeyde. Yabancılara yapılacak satışların, söz konusu bölgenin stratejik açıdan önemli olup olmadığını kontrol eden ordu tarafından onaylanması gerekiyor. Buna ek olarak alıcının ülkesinde Türklerin alım yapmalarına kısıtlama getirilip getirilmediğine de bakılıyor. Bu iki sorunun da cevabı ‘hayır’ ise o zaman yaklaşık 40 gün süren bir süreç sonunda satış onaylanıyor.
Satış fiyatının yüzde 4’üne denk gelen vergi genellikle alıcı ve satıcı arasında bölüştürülse de pazarlık yapılabiliyor. Yeni inşa edilen evlerde yüzde 1 ile yüzde 18 arasında değişkenlik gösteren katma değer vergisi ise daha ciddi bir konu. Bu vergi, satış fiyatını yüzbinlerce dolar artırabiliyor.
Bu maliyetler şimdilik İstanbul’un lüks evlerine olan ilgiyi azaltmamış görünüyor. Yaman konu hakkında, “Orta Doğulu alıcılar bir sebepten dolayı başka bir yere giderse o zaman sorun yaşayacağımızı düşünüyorum,” yorumunda bulundu.
Yerel halk ise hükümetin okullarda dini eğitime giderek daha fazla önem veren politikalarının uzun vadeli etkilerinden endişeli. Ancak Spot Blue Overseas Property’den Fatih Tuna Türkiye’nin farklı kültürlere karşı uzun süredir sahip olduğu açık görüşlülüğün şiddetli dini gruplaşmayı önleyeceğini düşünüyor: “İstanbul’un yükselişte olduğuna inanıyorum. Avrupalı olduğumuz kadar Doğulu da olduğumuz gerçeğini satmalıyız. En önemli satış noktamız bu.”
Kaynak: http://www.wsj.com.tr/article/SB10001424052702304297104580053052311532616.html