Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin “Yükselen Piyasalarda Bankacılık: Başarı İçin Yatırım” başlıklı raporuna göre, Türkiye’nin de dâhil olduğu 11 hızlı büyüyen piyasa gelecek on yılda küresel büyümenin itici gücü olacak. Rapordaki tahminlere göre gelecek 5 sene içerisinde bu ülkelerde özel sektöre yönelik banka kredilerinin miktarı 3.5 trilyon dolardan 5.1 trilyon dolara ulaşacak.
Raporda ayrıca Türkiye’deki yıllık geliri 35 bin dolardan fazla olan 8 milyon hane sayısının, 2022 yılı itibarıyla 12 milyona yükseleceği tespitlerine de yer verilirken, yeni oyuncular açısından bu durumun büyük bir potansiyel taşıdığına vurgu yapılıyor.
EY’nin 9 bin bireysel bankacılık müşterisi ve finansal hizmetler alanında önde gelen 50 kurumla bankacılık üzerine yaptığı araştırma, hızlı gelişen piyasalarda faaliyet gösteren bankalara fırsatlar ve zorluklar karşısında hangi stratejileri izlemeleri gerektiği konusunda önemli öngörüler ortaya koyuyor. Rapor, hızlı gelişen pazarları bankacılık açısından üç aşamada inceliyor. Kenya, Nijerya ve Vietnam “yerleşmemiş”; Kolombiya, Mısır ve Endonezya “geçiş dönemindeki”; Şili, Malezya, Meksika, Güney Afrika ve Türkiye ise “yerleşmiş” pazarlar olarak tanımlanıyor.
Türkiye’de orta sınıfın büyümesi tüm sektörlerdeki talebi artıracak
Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan EY Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Selim Elhadef, tahminlere göre, gelecek 5 sene içerisinde 11 hızlı gelişen piyasa ülkesindeki özel sektöre yönelik banka kredilerinin miktarının 3.5 trilyon dolardan 5.1 trilyon dolara ulaşması beklendiğini belirterek, “Bu fırsat karşısında yeni oyuncuların da belirtilen piyasalara dahil olacağı öngörülüyor” dedi.
Rapora göre 2022 itibarıyla Türkiye’de yıllık geliri 35 bin dolardan fazla olan 8 milyon hane sayısının 12 milyona yükseleceğine dikkat çeken Selim Elhadef, “Orta sınıfın büyümesinin de bankacılık dâhil tüm sektörlerde mal ve hizmet talebini de sürüklemesi bekleniyor” diye konuştu.
Cari açık ve dış finansmana bağlılık alarm veriyor
Raporda, ‘Kırılgan Beşli’ içerisinde yer alan Türkiye ve Güney Afrika, cari işlem açıklarındaki büyüklük ve dış finansmana bağımlılıkları dolayısıyla yatırım çıkışlarının potansiyel merkezi olarak konumlandırılıyor. Raporda ayrıca cari işlem açıkları ve hızlı kredi artışlarının bir sonucu olarak pazar yapısının savunmasız olması nedeniyle yerleşmiş yükselen piyasalardaki bankalara yönelik iyimserliğinin azaldığına da yer veriliyor.
Türkiye raporda, KOBİ’ler ve tüketici kredilerindeki (kredi kartı dâhil) hızlı artışla öne çıkıyor. Türkiye’deki geri dönmeyen krediler yüzde 3’ten az olsa da parasal sıkılaştırmanın borç alanları baskı altında tutacağı ve kredilerde bozulmalar yaşanabileceği tahminlerine yer veriliyor. Bu durumun ise, küresel finansal kriz yaşandığında, Türkiye’de geri dönmeyen KOBİ kredilerinin oranının yükseldiği dönemi anımsatabileceğine işaret ediliyor.
Büyük altyapı projelerinin finansmanı zorlaşabilir
2013 yılında her ne kadar sosyal ve politik endişeler düşük seviyelerde aşılmış olsa da rapora göre, hızlı büyüyen piyasalar 2014 yılında parasal sıkılaştırmanın gölgesi altında kalacak. Bu durumun da, parasal genişlemenin zayıflamasının ekonomik büyümeye sekte vurduğu bir dönemde yatırım akışlarını şekillendireceği ve hızlı büyüyen pazarların büyüme oranlarını etkileyeceği tahmin ediliyor. Raporda 2013 yılının tamamında 29.2 milyar dolar, 2014 yılının ilk altı haftasında ise 29.7 milyar dolarlık çıkış yaşandığına vurgu yapılıyor. Raporda ayrıca son dönemde Türkiye gibi ülkelerde görülen para çıkışı ve piyasa dalgalanmalarının da büyük altyapı projelerinin uzun vadeli finansmanını zorlaştırabileceği yorumlarına yer veriliyor. ABD’nin tahvil alımlarında azaltmaya gitme kararının, tahmin edilen ekonomik durgunluğun ve yüksek faiz oranlarının borçlular üzerinde baskı yarattığı bir dönemde özellikle hızlı kredi artışlarının yaşandığı piyasalarda faaliyet gösteren bankalar için zorlayıcı olacağına değiniliyor.
Raporda öne çıkan diğer başlıklar ise şöyle;
• Malezya ve Türk bankaları, hem bireysel hem de kurumsal kredilerdeki fiyat rekabetinin sektör açısından gelecek yıl beklenen zorluklar arasında yer aldığı görüşünde birleşiyor.
• Kurumsal kredilere yönelik talep artışında geçen yıldan bu yana düşüş yaşandığı gözleniyor. Katılımcıların yüzde 78’inin beklentilerine göre ise bu yıl kurumsal kredilere yönelik talepte artış yaşanması bekleniyor. Türkiye ve Şili’deki katılımcılar ise talebin azalacağını düşünüyor.
• -Merkez bankaları para birimlerini korumak için faizleri yükseltirken ABD’de parasal genişlemenin yavaşlatılmasının fonlama maliyetini artırabileceği belirtiliyor. Ek olarak, bankalar kredilerini yeniden fiyatlandırmadıkça marjların baskı görebileceği düşünülüyor. Bunun, özellikle sabit faizli kredinin büyük oranda bulunduğu Türkiye gibi piyasalarda sorun yaratabileceği raporda belirtiliyor.