Aon’un ülkemizin de içinde bulunduğu EMEA Ülkeleri Sağlık Araştırması yayınlandı. Araştırma, pek çok işverenin çalışanlarının sağlığı ve iş performansları arasında güçlü bir ilişki olduğuna ve çalışan sağlığını iyileştirmede kendilerinin de önemli bir rol oynadıklarına dair farkındalık sahibi olduklarını ortaya koydu. Ancak pek çok işverenin çalışan sağlığı için oluşturulmuş bir stratejisinin bulunmadığı da araştırmanın önemli bulguları arasında yer alıyor.
Aon’un ilkini 2016 yılında, ikincisini de 2018’in ilk çeyreğinde gerçekleştirdiği EMEA (Avrupa, Orta Doğu ve Afrika) Ülkeleri Sağlık Araştırması’nda, Türkiye’nin de dahil olduğu 35 ülkeden 2,7 milyon çalışan, 25’ten fazla sektör ve 913 İK uzmanı yer aldı. Araştırma, şirketlerin risk stratejilerini oluştururken karşılaştıkları temel sağlık sorunlarını tespit etmeyi amaçlıyor.
Sağlık stratejisine sahip kurumların sayısı iki yıl öncesinden daha az
Çalışan sağlığının önemine dair bu farkındalığa rağmen araştırmanın genel sonuçları bunun kurumlara yansımadığını gösteriyor. Araştırmaya göre kurumların yüzde 95’inin sağlık ve çalışan performansı arasında bir korelasyon olduğunu düşünmesine rağmen yalnızca yüzde 40’ının tanımlanmış bir sağlık stratejisi var. 2016’daki araştırmaya kıyasla bu yıl sağlık stratejisi kurmuş olan kurum sayısı oranı daha düşük. Araştırmanın diğer önemli bulgularına göre ise stres ve ruh sağlığıyla ilgili konular yüzde 65’lik bir oranla en önemli sağlık sorunlarını oluşturuyor.
Türk şirketleri sigortalanabilir çalışan yan haklarını sağlık stratejilerine bağlamayı düşünüyor
Türkiye’ye ilişkin elde edilen veriler araştırma genelinden önemli ölçüde farklılıklar içeriyor. Sağlık stratejileri oluşturma konusunda Türkiye’den araştırmaya katılan katılımcıların yüzde 100’ü sağlık ve çalışan performansı arasında bir ilişki olduğunu düşünüyor. Araştırma genelinde bu rakam yüzde 95. Benzer şekilde Türkiye araştırmada kurumsal sosyal sorumluluğu en önemli konu olarak gösteren tek ülke.
Diğer yandan, Türk şirketlerinin sigortalanabilir çalışan yan haklarını sağlık stratejilerine bağlama ihtimali araştırmanın genelinden çok daha yüksek. Türk katılımcıların yüzde 82’si bu uygulamaya geçmeyi düşünürken, araştırma genelindeki katılımcıların yalnızca yüzde 52’si bu uygulamayı başlatmayı planlıyor. Aslında sigorta şirketleri, Türk şirketlerin çalışan sağlığı programlarında araştırma geneline kıyasla daha önemli bir rol oynuyor. Türk işverenler sigorta şirketlerinin sunduğu ücretsiz ek hizmetlerden ve ürünlerden daha çok faydalanıyor. Tüm bunlar sağlık girişimleri için sınırlı bütçeler ve kaynaklarla mücadele eden işverenler için iyi gelişmeler. Ancak bu durum işverenlerin, odaklanılması gereken asıl noktaları tespit etmeyi hedeflemek yerine yaklaşımlarını desteklemek için sadece hazır ve mevcut uygulamalara bel bağladığını da gösteriyor. Öte yandan bu olumlu tablo tanımlanmış bir sağlık stratejisi oluşturma konusunda da geçerli değil. Türk şirketlerinin yalnızca yüzde 36’sının (araştırma genelinde bu rakam yüzde 40) tanımlanmış bir sağlık stratejisi var. Ayrıca Türkiye’deki şirketlerin yalnızca yüzde 19’u sağlık stratejisi yaklaşımlarında iş verilerini kullanıyor. Bu rakam da araştırma genelinde yüzde 22 olarak tespit edilmiş.
Türk şirketleri çalışan sağlığını iyileştirmedeki görevlerinin farkında
Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 92’si çalışanlarıyla sağlık ve yan haklar konusundaki iletişimlerini iyi ve orta olarak değerlendirirken, yüzde 4’ü bunun yetersiz ve etkili olmadığı görüşünde. Türk şirketleri sağlık stratejileri ve uygulamaları konusunda karşılaştıkları en büyük engelin kısıtlı bütçeler olduğunu düşünüyor. Araştırma genelinde bu rakam yüzde 69 olarak tespit edilmiş. Katılımcı şirketlerin yüzde 72’si de ikinci engel olarak kaynak eksikliğini göstermiş.
Günümüzde, çalışanların sağlığı ve refahı pek çok işverenin gündeminde en üst sıralarda yer alıyor. Gitgide daha da zorlu bir hal alan iş dünyasında çalışan sağlığı kaynaklı risklerin tespit edilmesi ve en aza indirilmesi işverenler için büyük önem arz ediyor.