Karaman’ı Anadolu’nun ticaret merkezi yapacak ve ihracatını katlayacak yol haritası belirlendi. 16 Ekim’de düzenlenen Karaman Serbest Bölge Çalıştayı ve Ekonomik Vizyon Toplantısı’nda ‘serbest bölge’, ‘gıda vadisi’ ve ‘marka birliği’ konu başlıkları ele alındı.
80’li yıllarda başlayan yatırımlarla 90’lı yıllarda bisküvi, kek, gofret gibi atıştırmalık sektöründe atılım yapan Karaman, gıda sanayinde ikinci sıçramayı gerçekleştirmek amacıyla gıda vadisi, serbest bölge ve markalaşmayı da içeren entegre bir proje için harekete geçti. Bu hareketin ilk adımı, Karaman’da düzenlenen Serbest Bölge Çalıştayı ve Ekonomik Vizyon Toplantısı ile atıldı.
Ekonomi Bakanlığı’nın himayesinde Karaman Valiliği, Karaman Belediye Başkanlığı ve MEVKA’nın ev sahipliğiyle gerçekleştirilen Karaman Serbest Bölge Çalıştayı ve Ekonomik Vizyon Toplantısı önceki gün tamamlandı.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, AK Parti Karaman Milletvekilleri Recep Konuk ve Recep Şeker’in katılımıyla gerçekleştirilen toplantının ev sahipliğini Karaman Valisi Murat Koca, Karaman Belediye Başkanı Ertuğrul Çalışkan ve MEVKA Genel Sekreteri Ahmet Akman yaptı. Çalıştay bölgedeki sanayicileri bir araya getirdi. Serbest bölge, gıda vadisi ve marka birliği konu başlıklarının Türkiye’den ve yurtdışından başarılı örneklerle anlatıldığı çalıştay, Karaman’ın iç ve dış pazarlardaki payını büyütecek yeni sanayileşme hamlesinde izlenecek yolları belirledi.
Toplantının açış konuşmasını yapan AK Parti Karaman Milletvekili Recep Konuk, değişen dünyaya ayak uyduramayanların rekabet etme şansı bulamadığını söyledi. Toplantının, büyük işlerin başarılmasında kilometre taşı olacağını ifade eden Konuk, değişimde ilk adımın öngörü olduğunu vurguladı. Konuk şöyle konuştu:
“Yenilenirsek, yeneceğiz”
“Benim çok sevdiğim bir söz var. Yenilenmezseniz yenilirsiniz. Bu çok önemli bir söz. Dünya hızlı değişiyor. Dünyada her dönem bazı ülkelerin yıldızı parlıyor. Ülkelerin içinde de bazı bölgeler, iller, şirketler, markalar bir döneme damga vuruyor. Mesela,bizim neslimiz Almanya’nın başarı hikâyesi ile büyüdü. Gençliğimiz Japon mucizesine düzülen övgüleri dinlemek, gazete sayfalarında Japon Modeli tartışmalarını takip etmekle geçti. Gençliğimizin son demlerine Güney Kore Modeli yetişti. Sadece ülkeler mi belli dönemlere damga vurdu bizim şahit olduğumuz dönemde? Hayır, bazı bölgeler ve şirketlerde başarılarıyla öne fırladı. Mesela yüzyılımızın son çeyreğine bilişim şirketleri damga vurdu. Hemen hepsi ABD kökenli bu şirketler birden bire nasıl oldu da dünyanın en değerli şirketleri ve markaları oldular? Cevap basit, değişimi önceden okudular ve hazırlandılar.”
Lokal bir ticari işletmeden küresel marka haline dönüşen bazı şirketlerin öngörü ve dünyadaki değişimi okuyarak nasıl başarılı olduklarını anlatan Recep Konuk konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dünyanın en büyük şirketlerine bakın hepsinin kökü ya bir esnaf girişimidir, ya küçük bir atölyedir ya da yerel ölçekli bir fabrikadır. Hiç birisi ilk kurulduğunda küresel ölçekli bir şirket olarak kurulmamıştır. Uygun zaman, doğru yönetim, pazarlardaki boşluklara hitap etme becerisi, gerektiğinde doğru organizasyonları geliştirme kabiliyeti onları bugünkü pozisyonlarına zaman içinde taşımıştır. Yenilenmek için yapmamız gerekenleri üç başlıkta toplayabiliriz. Birincisi dünyanın geleceği ile ilgili bir tahayyülümüz olmalı, dünyada neye ihtiyaç olacak bir öngörümüz olmalı ve o öngörüye göre hem hedeflerimiz olmalı hem de pozisyon almalıyız. İkincisi; değişime cevap üretmeliyiz. Üçüncüsü; değişime ve gelişmeye göre yeniden ve süratle organize olabilmeliyiz.”
Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda tarım ve gıda sektörünün 2.5 kat daha büyümesi gerektiğini belirten Recep Konuk, şunları söyledi:
“Öngörü yani dünyanın geleceğinde neyle öne çıkarız da hem fikiriz, hedef konusunda da problem yok herkes daha çok üretip, daha çok kazanmak istiyor ve gıda sektörünü Karaman’da büyütme hedefini benimsiyor. Başarıya giden yol, organize olmaktan ve bir proje dahilinde ilerlemekten geçiyor. Bugün bu toplantıda bunun yollarını tartışıp, dünyadaki başarılı örnekleri dinleyeceğiz. Yarın ise Karaman modelini düşünmeye başlayacağız. Hep birlikte akıl terleteceğiz ve bir yol bulacağız. Bugün konuşacağımız ve bugün konuşmasak da inceleyeceğimiz modellerden Karaman’ın potansiyeline uygun, Karaman’a özgü ve özgün Karaman modelini kendimiz bulacağız.Bunu bulmak zorundayız. Dünya’da yarın 9-10 milyar nüfus olacak. Bizim bugün atacağımız adımlar o pazardaki konumumuzu belirleyecek. Gelecekte pazar haline mi geleceğiz, pazarlara hakim olmaya mı gideceğiz. Yani müşteri mi, satıcı mı olacağız? Bu sorunun cevabını bugün atacağımız adımlar belirleyecek. Büyüyen dünya nüfusu ve gıdaya artan bir talep var. Bu bir fırsat. 10 milyarlık bir pazar orada olacak. Biz doğru organizasyonu kurup ticaret yollarında bizi bir adım öne çıkaracak yapılanmayı başarabilir, doğru alanlarda nitelikli üretim yapıp küresel rekabette bir adım öne çıkacağımız pazarlama metotlarını geliştirebilirsek emin olun ki bir 5-10 sene sonra dünya Türk mucizesini, Türkiye’de Karaman modelini konuşuyor olacak.”
Çalıştayda Serbest Bölgeler Genel Müdürü Uğur Öztürk, serbest bölge sistemini ve Karaman için alternatifleri değerlendirirken, Ege Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi Yürütme Kurulu Başkanı Dr. Faruk Güler ile Mersin Serbest Müdürü Edvar Mum uygulamadaki deneyimlerini paylaştılar. İkinci oturumda ise EurosisConsulting İtalya Ülke Müdürü Giuseppe Reggia küresel rekabette yeni trend ‘Marka Birlikleri’ni, IlBiologica İşbirliği Organizasyonu Pazarlama Başkanı Davide Pierloni İtalya’daki marka birliği başarı hikayesini ve Prof. Dr. Johan Wissema da gıda vadisi organizasyonun en başarılı örneklerden Hollanda Wageningen Gıda Vadisi konularında yaşanmış örnekleri aktardılar, soruları yanıtladılar.
Paydaşlar güç birliği yapmalı
Çalıştayda, ‘Tarımda İnovasyon: Hollanda ve Hollanda Gıda Vadisi Örneği’ başlıklı bir sunum yapan Prof. Dr. JohanWissema, “Hollanda Gıda Vadisi’nin başarılı olmasının temelinde güçbirliği, çalışma etiği ve inovasyona verilen önem var. Tarımın farklı alanlarında büyük etkisi olan inovasyon, bir sistem gerektiriyor. Merkezinde tarım üniversitesi olan ve üniversiteyle üreticileri bir araya getiren, birlikte çalışma imkanı sağlayan bir sistem. Örneğin; daha lezzetli bir domates üretmek amacıyla yola çıkıyorsunuz. Bunu daha az su kullanarak, daha az çaba ve maliyetle başarmanız gerektiğini biliyorsunuz. Bunun için üniversite, çiftçi, kamu, sanayi güç birliği yaparsanız sonuca ulaşabilirsiniz. Gıda Vadisi’nin de temelinde bu paydaşlar yer alır; kamu, tarım üniversitesi, sanayi ve kooperatif kültürü” dedi.
İtalya’da toplam pazarlama ve satış giderleri marka ittifakı ile azalıyor
Prof. Dr. Johan Wissema’nın ardından “Marka Birliği’nde İtalya’dan bir Başarı Hikayesi” başlıklı sunumu için söz alan Il Biologica İşbirliği Organizasyonu Pazarlama Başkanı Davide Pierloni de, 1988 yılında kurulan Il Biologica’nın organik ürünlere odaklanan ve İtalya’nın önemli gıda şirketlerinden oluşan 158 üyeli bir marka birliği olduğunu söyledi. Organik tarım ürünlerinin yetiştirilmesinden tüketiciye ulaştırılmasına kadar uzanan zincirin tüm halkalarından üyeleri olduğunu belirten Davide Pierloni “Organizasyonumuzun hedefi üyelerimizin daha çok satmasını ve bu satışı yaparken de giderlerini azaltmak. Bu çerçevede biz organik ürünlerin tüketimini artırmaya çalışıyoruz. Organik üretim tarımın çok küçük bir bölümünü oluşturuyor. Biz bunu büyütmeyi hedefliyoruz. Bunun için de marka birliğinin imkanlarıyla güçlü bir iletişim çalışması yapıyoruz. Pazarlamada, tanıtımda, lojistikte ortak hareket ediyoruz ve toplam gideri azaltırken toplam geliri arttırıyoruz. Birliğimizin içinde sadece çiftçiler yok şirketler, gıda sanayicileri de var. Mesela bunlardan 9’u, bir araya gelip bir çatı marka oluşturdular ve ürün çeşitliliğini ile pazara arz ettikleri ürün hacmini arttırarak pazarda önemli bir etkinlik sağladılar” dedi.
Marka ittifakında strateji
Çalıştayın son sunumunu da EurosisConsulting İtalya Ülke Müdürü Giuseppe Reggia yaptı. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin küresel rekabette başarılı olmaları için yeni trend olarak yükselen ‘Marka Birlikleri’ne genel bir bakış sunan Giuseppe Reggia konuşmasında, savunma sanayinden, moda ve gıdaya farklı alanlardaki Marka Birlikleri ile ilgili bilgiler verdi. Marka ittifakı olarak adlandırdığı marka birliklerinin özellikle pazarlama giderlerini azaltarak mevcut bütçenin verimliliğini arttırdığını vurgulayan Giuseppe Reggia, “Burada altın kural; hedeflerin ve yazılı hale getirilen kuralların tek olmasıdır. Marka ittifakı havacılık ve savunma sanayinde olduğu gibi hem tek sektörde bir birini tamamlayacak şekilde işletmeler arasında kurulabilir, hem de özellikle İtalya’nın kuzey bölgelerinde şarapçılık, peynir gibi alanlarda üretim yapan küçük işletmeleri veya kooperatif yapıları bir araya getirecek şekilde aynı üretim alanında küçük işletmeler arasında kurulabilir. İtalya’da marka ittifakları kamu tarafından destekleniyor. Devlet marka ittifaklarını desteklemek için kanun çıkardı. Marka ittifakının içinde yer alan şirketler bazı vergilerden muaf tutuluyorlar” dedi.