Saxo Bank’ın stratejistlerinin yaptığı 2016’nın ikinci çeyreğine ilişkin değerlendirmeye göre, dünya genelinde siyasi ve sosyal dalgalanmalar nedeniyle ortaya çıkan risk artışı, finans piyasalarının karşı karşıya olduğu en büyük zorluk!
Online yatırım bankacılığı uzmanı Saxo Bank, bugün 2016’nın ikinci çeyreğine ilişkin global piyasalarda genel görünüm ve ana işlem fikirlerinin yer aldığı üç aylık Dünya Piyasaları Görünüm Raporu’nu yayınladı. Saxo Bank’ın uzman analistlerine göre, ABD başkanlık seçimleri ve Haziran ayındaki Brexit oylaması nedeniyle ortaya çıkan siyasal belirsizlik ve yükselen düzen karşıtı hareketler, 2016 ikinci çeyreğinde finans piyasalarını bekleyen iki temel risk. Bunların önemi, bütün dünyada elit kesimin ve statükoyu kökten reddeden benzer güçlerin yakınlaşmasıyla daha da artıyor.
Piyasalarda aşırı uçlar
Saxo Bank Kurucu Ortağı ve CEO Kim Fournais’e göre tüm dünya, özellikle de Avrupa, çok önemli bir çeyrekle karşı karşıya. Fournais konuya ilişkin şu analizi yapyor: “Angela Merkel’in göç politikası, haziran ayında yapılacak Brexit oylaması ve ABD seçim kampanyasındaki gidişat, mevcut dengeleri yerinden oynattı ve Batı dünyasının temel aldığı toplumsal sözleşmenin bozulmasına neden oldu. Parça parça olmuş bir sosyal sözleşme ise düzen karşıtı sesleri ve dalgalanmayı körüklüyor. Piyasalar petrolün, altının ve son zamanlarda doların fiyatlarında yılın birinci çeyreğinde böylesine büyük dalgalanmaların yaşandığı değişken bir dünya için daha farklı bir çözüm arayışında.”
Yeni paradigma
Saxo Bank Baş Ekonomisti Steen Jakobsen, bu koşulların önümüzdeki aylarda daha fazla dalgalanmaya neden olmasına rağmen, bir yandan da, sakinliğini koruyabilenlere birçok yatırım fırsatı sunacağını belirtiyor.
Jakobsen konuya ilişkin görüşlerini şöyle açıklıyor: “Finansal krizin sekizinci yılında, çalışanlar GSYİH’ye oranla tarihteki en düşük maaş çeklerini alırken, şirketler GSYİH’ye kıyasla şimdiye kadarki en yüksek vergi öncesi kazançların keyfini çıkarıyorlar. Ayrıca, tarihteki en düşük yatırım harcamaları ile en düşük üretkenlik seviyesi de var. Bu nahoş üçlü, siyasi elitlerle araya koyabileceğiniz en büyük mesafeyi temsil ettikleri için, aşırı solun ve aşırı sağın yükselişini açıklıyor. Seçmenler kaosun, ‘aynı şeylerin devamından’ çok daha iyi olduğunu düşünüyor olmalılar. Bu yeni paradigmaya ‘sosyal sözleşmenin çöküşü’ diyoruz.”
Planlamayı merkez bankasının yaptığı günlerin sonuna gelindiğini de belirten Jakobsen, dolar hakkında da şunları söylüyor: “Daha güçlü bir ABD doları finansal şartların fiili olarak sıkışması anlamına gelir; enflasyonu, büyümeyi, küresel şirketlerin ABD borçlarını kapatma olanağını, S&P-500 şirketlerinin öngörülen kazançlarını düşürür ve emtialar ile gelişmekte olan piyasa ekonomilerini zor durumda bırakır. Çözüm mü? Bunun tam tersi!”
Bu değerlendirmelerin ışığında, Saxo Bank stratejistlerinin ana varlık sınıfları için 2016 ikinci çeyreğine bakışı
İkinci çeyreğe girerken, UK bütün hızıyla olası bir Brexit’e doğru gitmekte olduğu için, çökmüş sosyal sözleşme konusunun en yoğun şekilde sterlinde hissedilmesi bekleniyor. Bunun pratikte ne anlama geldiği kesinlikten uzak, ancak şu andaki döviz fiyatları yönünden, özellikle de sterlin kurlarının dalgalanmasıyla ilgili büyük sonuçları olması kuvvetle muhtemel.
Diğer yandan ikinci çeyrek, piyasanın Trump’ın olası başkanlığını ve bunun ABD ekonomisi ve özellikle dolar için ne anlama geleceğini ölçüp biçmeye başladığı bir zaman dilimi olabilirmiş gibi görünüyor. Eğer anketler, yalnızca Trump’ın bilinmeyen bir çoğunluğu tanımladığı gerçeği nedeniyle, kazanma olasılığının çok güçlü olduğunu gösterirse, ABD dolarının seçimlere zayıf şekilde girme riski çok yüksek ve dalgalanma neredeyse kaçınılmaz.
Bunun yanı sıra dikkat çekilen sosyal sözleşme, bundan sonra Japonya’da da bozulabilir. Japonya Merkez Bankası Başkanı Haruhiko Kuroda %2’lik enflasyon hedefine kolayca ulaşacak, fakat gerçek koşullarda bu eksi %2 veya daha kötü olabilir.
Bonolar
Eli kulağındaki sorunlardan bazılarını çözmek için Avrupa üzerinde oluşan baskı, Brexit endişeleri ve Avrupa’nın çevresindeki kemer sıkma karşıtı hareketlerin piyasada kaygıya yol açmasıyla, bir kez daha kolaylıkla bonolara yığılabilir. İkinci çeyreğe çok düşük getiriler, artan / hâlâ belirsizlik taşıyan düzenlemeler, daha yüksek ödenmeyen kredi oranları ve hepsinden önemlisi, düşük teknolojili iş modelleri ile giren finans piyasalarına karşı temkinli olmaya devam edilmeli.
Emtialar
Son birkaç yıldır yaşanan sert satışlardan sonra altın ve petrolün başı çektiği emtialar, nihayet istikrar belirtileri gösteriyor. İlk çeyrekte hedge fonların rekor düzeyde kısa pozisyonlardan 13 ayın en yüksek net uzun pozisyonlara geçişiyle altın alımı neredeyse aralıksız devam etti. Güçlü momentum ile altın ons fiyatı $1.310’a kadar yükselebilir ama bunu geçemez.
Bir çeyrek ileri gidersek, Brent ham petrolün son 12 yılın en düşük seviyelerine gerilediği ocak ayı ortalarındaki kara günlerden bu yana duyarlılık da iyiye gitti. Önümüzdeki çeyrek için tercih ettiğimiz aralık 1. çeyrekteki $35-40/b ile aynı kalıyor ama risk eğrisi artık aşağıya doğru değil.
Hisseler
2016’nın dalgalı başlangıcı global hisse senedi piyasalarını olumsuz etkiledi ve bazı sektörleri, MSCI dünya sektör endeksleri için yeni değerleme modelimize dayanarak ucuz bölgeye itti. Sonuç olarak, ihtiyari tüketici malları, ara mallar ve finans gibi konjonktürel sektörler standartlaştırılmış değerleme ölçütlerine göre ucuzladılar. İkinci çeyreğe girerken bu sektörlere ağırlık verilmeli.
Makro
Makro anlamda, ikinci çeyrekte 15 Haziran’daki Federal Açık Pazar Komitesi toplantısı, 23 Haziran’daki Brexit referandumu ve İspanya’da yeni bir genel seçimi de içeren, birçok önemli ve riskli gelişmeler var. Bununla birlikte, 2. çeyrekte yapılması beklenen faiz artırımında yolumuza sorunsuz bir şekilde devam etsek bile, gelişmiş ülke piyasalarının hisse senetleri şu anda pek ucuz görünmüyor. Gelişmiş ülke piyasaları hisse senetlerinde şubat ayının dip noktasından gerçekleşen kabaca %10’luk sıçrama değerlemeye yansıyor.
Finans sektörünün toparlanarak %3,5 civarında temettü dağıttığı İtalya’da, kazançlarda büyük bir sıçrama yaşanmasını bekliyoruz. Öteki uçta ise, konut sektörünün rüzgârı zayıflarken Birleşik Krallık aşırı değerli kalmaya devam ediyor.