Yazımı paylaşmadan önce herkese güzel bir hafta diliyorum. Önceki yazılarımda da belirttiğim üzere Nisan ayından itibaren yılsonuna kadar FED’in faiz artışı yapacağını düşünenlerdenim. Fakat bu yazımda artış olur mu olmaz mı yerine Türkiye’nin ekonomik fotoğrafını çekip neler yapması gerektiği konusu üzerinde duracağım.
Finansal piyasalar bir ülkenin ekonomik görünümünü yansıtırlar fakat tam anlamıyla da fotoğrafı çekemezler. Bu açıdan makro veriler çok büyük önem kazanmaktadır.
Makro verileri; Cari İşlemler ve Ödemeler Dengesi, İşsizlik Oranı, Enflasyon ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’dır. Türkiye gibi, gelişmekte olan ülkelerde, cari işlemler açığının artması ekonomik büyümenin artışına işaret edebilir. Fakat cari açığın artması devletin giderek borçlandığını gösterir ve enflasyonu arttırıcı bir unsurdur. Bu nokta da mali disiplin çok önemlidir. Önceki yazımda da belirttiğim üzere AKP milletvekili, olası ekonomi yönetiminde olmasını beklediğim, Berat Albayrak’ın, Ak Parti vaatleri için “Bunun arkasında bir matematik var. 13 yıldır nasıl bir bütçe disiplini varsa bundan sonra da öyle olacak” demesi şahsım adına çok sevindiricidir. Bu noktada ülkemizin cari açık problemini kademeli olarak kontrol edebileceğini düşünmekteyim. Kamu harcamalarının etkin kullanımıyla, bütçenin denk olmasını sadece vergiler ve harçlarla sağlamak yerine özel sektörün önünü açan yapısal reformların hızla devam edeceğini düşünüyorum. Beni asıl düşündüren geriye kalan 3 makro veridir.
Seçimlerde de gördüğümüz üzere yeni 18 yaşını doldurmuş seçmenin ve birçok lise ve üniversite mezunun verdiği oylarla, AKP oylarındaki artışın sebeplerinden biri olarak gözükmektedir. Bu genç kuşak istikrar anlamında AKP’ye büyük bir görev yüklemişlerdir. Bu nokta, seçmenin AKP’nin en yakın rakibine 2 kat fark atmasının nedenlerini araştırırken genç kuşak seçmenden gelen bu güven duygusun neden kendilerine yönelmediğini de araştırmalarında kendi amaçları için fayda oluşturacağını düşünmekteyim.
Bu noktada, hükümetin gelecek kuşakları inşa ederken genç nesli iş gücü piyasasına katacak projeler üretmelidir. İşsizlik Oranı Ağustos ayında %9.3, Eylül ayında 9.6, Ekim ayında %9.8’dir. Bu artma eğilimini derhal durduracak projelere imza atılmalıdır. Enflasyon tarafında da sıkıntı devam etmektedir. Düşen emtia fiyatlarına rağmen bu fiyat hareketlerine yansımamaktadır. Ağustos ayında %7.14, Eylül ayında %7.95, Ekim ayında %7.58’dir. Ana ithalat ürünümüz olan petrol fiyatlarındaki düşüşe rağmen bu azalma enflasyona yansımamıştır. Bu konuda enflasyon yapısal bir sorun olmuştur. Ve bu sorunun özellikle kavramasında bazı sıkıntılar karşımıza çıkmaktadır. Serbest piyasa ekonomisinde rekabet ucuz mal ve hizmeti getirir oysaki Türkiye’de devletin özelleştirdiği tekeller, özel sektör tekeli oldu. Fiyatları bu tekeller ve karteller tayin ediyor. Tarlada x kuruş olan domatesi eğer biz 100x kuruşa yiyorsak, bunun tek nedeni kartellerdir. Bu probleme hükümetin derhal çözümler araması gerekmektedir.
GSYH artışında özellikle dolar karşısında azalış ve artışın sanayi tarafından değil, kısıtlı mal ve hizmetler tarafından gelmesi düşündürücüdür. Ülkemizin özellikle orta gelir tuzağından kurtulma adıma özel sektörün teknolojisi eksi, kapasite kullanım oranı düşük ve işçi verimliliğini gelişen ülkelere kıyasla çok düşük düzeyde kalmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, AKP hükümetinin ekonomiye odaklanması sorunların nedenlerini yapısal reformlarla çözmesi gerekmektedir. FED’in faiz arttırma ihtimali bir fırsat olabilir. Bu gerçekle yüzleşen Gelişmekte Olan Ülkeler reformlarını süratle yapması durumunda rahat nefes alabileceklerdir.
Herkese tekrardan iyi hafta sonları dilemekteyim.
Mustafa Ataç
LinkedIn profili: https://www.linkedin.com/pub/mustafa-ataç/100/b36/781