1940 yılında kurulan Türkiye’nin en eski ihracatçı birliği, İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği ve Şekerli Mamuller Tanıtım Grubu, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’i ağırladı.
Dış Ticaret Kompleksi Konferans Salonu’nda düzenlenen ihracatçıların yurtdışı pazarlarda marka hukuku ile ilgili yaşadığı sorunlara çözüm getirmeye yönelik olarak Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit öncülüğünde düzenlenen “İhracatın Önünde Marka ve Tasarım Hukuku Kaynaklı Engeller” sempozyumun da bir araya geldi. İhracatçıların marka ve tasarım konularında yaşadığı hukuki sıkıntıları aşmak için “İhracatın Önünde Marka ve Tasarım Hukuku Kaynaklı Engeller” konulu sempozyumun da konuşan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit “Son dönemde ihracatta inanılmaz başarılar sağlandı” diyen Cirit, şunları söyledi:”150 milyar dolar civarında bir ihracatımız oldu ama geleneksel üretim teknikleriyle yapılan bu ihracatı Almanya ile kıyasladığımızda, onlara aynı ölçüde bir ihracatımız olmasına rağmen, onların ödediği nakliye parası bizden daha az. Demek ki biz yükte ağır pahada hafif şeyler satıyoruz. Demek ki bu geleneksel üretim teknikleriyle, varılacak yer belli bir noktaya kadardır. Burada marka meselesini korumamız gerekir. Bir çok markamız uluslararası arenada rekabet eder durumda. Bunları, milli duruş sergileme adına korumak gerekir.”
Yabancı yatırımcının bir yere yatırım yapmak için en çok dikkat ettiği hususun ‘Hukuk sisteminin doğru ve düzgün işlemesi’ olduğu değerlendirmesinde bulunan Cirit, “Biz de sistemin düzgün işlemesi için elimizden gelen gayreti sağlamaktayız. Ar-Ge’ye ayırdığımız pay batı ülkelerine nazaran son derece azken, son zamanlarda burada önemli gelişme sağladık. Bilgi teknolojilerine geçmemiz gerek. Bununla ilgili gerekli atakları yapıp dünyadaki yerimizi almalıyız. Bunlarla ilgili her türlü çaba ve gayretin yanında olacağız” diye konuştu.
2023 Hedefleri için markalaşma şart
“İhracatın Önünde Marka ve Tasarım Hukuku Kaynaklı Engeller” konulu sempozyumun açılış konuşmasını yapan İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkan’ı Zekeriya Mete “ İhracatın önünde ki en büyük sıkıntılardan biride marka ve tasarım konusu. Sanayicilerimiz marka ve patent konusunda eskisi gibi bilinçsiz bir şekilde hareket etmiyor. Fakat son dönemlerde marka ve patent tescili olan firmalarımızda bu konuda sıkıntılar yaşamaya başladı. Marka ve patent belgesi olan bir firma ihracat yapmaya başladığı zaman illaki yabancı bir firmanın dikkatini çekiyor ve bu firma Türk ihracatçısından rahatsızlık duymaya başlıyor. Yabancı firma haklı veya haksızda olsa kendi hukukunu da yanına alarak bin bir zorlukla ihracat yapan firmamızı cezalandırıyor. Bizler 2023 hedeflerimize ulaşmak istiyorsak markalaşmamız şart. Ve markalaşma yolunda önümüze çıkacak her zorluğu aşmamız lazım. Sanayici, işadamı, ihracatçı sıfatıyla ülke menfaatine iş yapan insanlara daha olumlu yaklaşımlar içerisinde olmak lazım. Kanunları bir tarafa bırakın hukuksuz iş yapılsın, pozitif ayrımcılık yapılsın demiyoruz fakat önceliğin milli menfaatlerde olması gerekiyor” diye söyledi. Markalaşma ile ilgili davaların uzunluğuna vurgu yapan Mete “Konuya bakan hakim değiştiği zaman yerine eğer bu alan da ihtisaslaşmamış bir hakim gelirse dava yeniden başlamış gibi oluyor. Buda zamanla yarışan ihracatçıyı geri plana atıyor” dedi.
Orantısız güç şımarıklığı ile karşı karşıyayız
2023 hedeflerine ulaşmak için markalaşmanın önemine değinen Şekerli Mamuller Tanıtım Grubu Başkan’ı Hidayet Kadiroğlu “İhracatımızın gelip 150 milyar dolarlarda patinaja takılması da bize bir şey anlatmaktadır. Demek ki artık markalaşma yolunda çok daha ileriye gitmemiz gerekiyor. Marka ekonomisi ile üretimimizi değerli hale getirebilir, 10 bin dolar seviyesinde takılan kişi başına milli geliri 30 bin dolarlara çıkarabiliriz” dedi. Global firmalar ile girdikleri hukuk mücadelesinde orantısız güç ile karşılaştıklarına da vurgu yapan Kadiroğlu “Yurtdışı fuarlarda standlarımızı basan polisin, olayı inceleyen savcının ve kararı veren yargıcın ülkesinin marka ekonomisi için nasıl milli davrandığını yaşadık. Söz konusu ülkelerde hemen her marka davasının nasıl da o ülke markaları lehine sonuçlandığına şahitlik yaptık. Açıkçası adı konulmamış bir korumacılıkla karşı karşıyayız. Ambalajdaki renk benzerliğini bile edip olmadık gerekçelerle tacizde bulunan küresel markalar, hakim konumlarını ülkemizde de sürdürme gayretindeler. Orantısız güç kullanma şımarıklığındalar” diye konuştu.