Saxo Bank’ın Baş Ekonomisti ve CIO’su Steen Jakobsen, global piyasalarda yeni gündemi, politikacılar ile merkez bankalarının giderek birbirinden uzaklaşmasının belirleyeceğini söyledi. Tüm dünyada düşük faiz oranlarının ve değeri düşmüş dövizlerin eleştirilerin hedefinde olduğuna dikkat çeken Jakobsen, siyasi elitlerin bir varoluş krizine yaklaştığı tespitini yaparak; bankalar, ABD Doları, JPY, Çin ve petrol fiyatlarının global piyasaların ana katalizörleri olduğunu ifade etti.
Online yatırım kurumu Saxo Bank’ın Baş Ekonomisti CIO’su Steen Jakobsen, global piyasaları irdeleyen makalesinde, politika yapıcıların ve siyasi elitlerin, G20 Zirvesi’nde ittifak sağlanan noktalardan uzaklaşmaya başladıklarını belirtti. Bu zümrelerin konsensustan kopmalarına hangi korkuların neden olduğunu “Şu anda, hayal kırıklığı ve samimi inanç eksikliği dünya piyasalarındaki çoğu yatırımcı için iki ana sorun ve bunun haklı nedenleri var. 2013’ten beri S&P 500 1.800 ile 2.150 arasında geniş bir aralıkta işlem görüyor” sözleriyle açıklayan ünlü ekonomist, “Kuşkusuz, büyüme, reform, enflasyon olmaması ve merkez bankalarının faizleri daha da düşürme politikaları dikkate alındığında, bu pek de şaşırtıcı değil” dedi.
Siyasetçilerin perspektifinden bakıldığında, dünya ekonomisinin daha da durgunlaşmanın eşiğinde olduğunu vurgulayan Steen Jakobsen, bankacılık sektöründe bir kırılma daha beklediğini, artık G20 liderlerine göre her derde deva ilacın, daha güçsüz döviz kurları veya düşük faiz oranları olmadığının ortaya çıkmaya başladığını söyledi.
Global piyasaların üç katalizörü
Jakobsen bu dar boğazdan çıkışın çözümü ile ilgili görüşlerini de şu sözlerle açıkladı: “IMF’ye göre çözüm, düşük faiz oranlarını muhafaza ederken istihdam ve üretkenliği yükseltmek ve buna gücü yetmeyen ülkelerde kemer sıkmayı aşağıya doğru çekmek. Sonuçta bu, her zamanki ‘yarım gebelik’ yaklaşımıdır – bu şartlar altında üretkenlik ve istihdam nasıl canlandırılabilir?
“Benim bakış açıma göre; basitçe ‘aynısına devam’ uygulaması yapan dünya liderleri arasında arttığını gördüğümüz farkındalık, politik sistemi saf dışı bırakacaktır. Buradaki ‘değişim’ politika yapıcıların geçmişteki hataları kabul etmelerinde değil, fakat kendilerini ‘işlerin ve üretkenliğin %0’ını yaratan ekonominin %20’lik bölümüne yardımı’ durdurmak ve istihdama odaklanmak için “bozulan sosyal sözleşme” iddiasının saflarına geçmek gayesiyle neredeyse umutsuz bir ihtiyaç sergilemelerindedir.”
“Yeni paradigma” ne olursa olsun, siyasetçilerin ve başlıca G20 politika yapıcılarının kendi merkez bankaları ile aralarına mesafe koymakla meşgul olduklarını da belirten Steen Jakobsen, bunun piyasalar için kötü haber olduğuna değindi.
“Merkez bankaları imdada yetişsin” modelinin gücünü kaybediyor olmasının, yatırımcılar için de olumsuz bir gelişme olduğunu ifade eden Baş Ekonomist, dikkat edilmesi gereken üç ana katalizör olduğunu öne sürdü.
- Bankaların genel endekslere göre performansları (ABD, Avrupa ve Japonya).
- Kur riski açık/kapalı pozisyonu için ve ABD dolarının gücünü temsil için USDJPY.
- Global büyümenin kendisini temsil için Çin/petrol.
Bu global risklerin, Suriyeli sığınmacı krizinden Brezilya’da Dilma Rousseff hükümetinin düşmesine, Güney Afrika’dan Brexit’e, “merkez bankaları imdada yetişsin” modelinden daha az merkez bankası kaldıracına kadar her yerde bulunduğunu da belirten Jakobsen, bunun belirsizliği daha da artırdığını ifade etti.
Bankalar, USDJPY, Çin ve Petrol
Global piyasaların üç katalizöründen biri olarak nitelendirdiği bankaların şimdilik iyi gittiğini söyleyen Steen Jakobsen, “Fakat hâlâ ana endekslerin altında bulunuyorlar. ZIRP (sıfır faiz politikası), düzden geri dönen getiri eğrileri ve artan düzenlemeler nedeniyle haklılar da… Ne var ki, sonuçta ABD bankaları enerji yatırımlarında nihayet daha yüksek zararlar yazmaya başlamışken, İtalya, Yunanistan ve Portekiz’de çatlaklar giderek büyüyor. Bakalım daha fazlası da gelecek mi?” dedi.
İkinci katalizörü de “ USDJPY baskı altında kalmaya devam ederken deneyimli FX yatırımcılarının kurallarından biri olan 12 aylık ortalamalara itibar etme stratejisi trendi yakalamakta da oldukça işe yarıyor. Bu ikilide, daha güçlü JPY görünüyor” diye değerlendiren ünlü ekonomist, buna karşın yatırımcıların, Japonya Merkez Bankası’nın 28 Nisan’daki para politikası toplantısından çıkacak kararları da göz önüne almaları gerektiğini vurguladı.
Piyasalar ne derse desin, geçen hafta sonunda Doha zirvesindeki üretimi dondurma pazarlığının büyük bir fiyasko olduğunu da söyleyen Jakobsen, son katalizör olarak dikkat çektiği Çin ve Petrol konusunun global piyasalara etkisini de şöyle değerlendirdi: “Enflasyon ve petrol boğalarının mühimmatı bitiyor ve Kuveyt’teki petrol grevi olmasaydı petrol piyasaları bugün varil başına 3-4 Dolar zarar görecekti.
“Çin’in teşvik edici çabaları iyi gidiyor, fakat bu yine esas olarak krediye dayalı ve Çin’de bile paranızı sadece bir kere harcayabilirsiniz. Tabii, bunun anlamı daha fazla harcamanın gelecekte daha az harcama olacağıdır… Fakat trend açıktır. Çin kararlı bir şekilde daha az büyümeye doğru giderken tahminlerde –şimdilik- global talebi önemli ölçüde canlandıracak hiçbir şey bırakmıyor.”
Steen Jakobsen’in makalesinin orijinaline aşağıdaki linkten ulaşılabilir