Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından her yıl düzenlenen IICEC Uluslararası Enerji ve İklim Forumu’nun 8’incisi bu yıl “Global enerji yatırımları? Sırada ne var?” temasıyla yapılıyor.
Forumun açılış konuşmasını yapan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı; IICEC 8. Uluslararası Enerji ve İklim Forumu’nda enerji sektörüne global mesajlar verdi. Foruma ev sahipliği yapan IICEC’in “Küresel enerjinin birleştiği yer” mottosu ile küresel olarak tanınmış bir merkez olmasından mutluluk duyduğunu belirten Güler Sabancı, şunları söyledi:
“Hepinizin bildiği gibi, enerji sektörü ekonomik büyüme ve teknolojik gelişimin belkemiği; toplumların yaşamı sürdürülebilir kılması için kilit rolde. Enerji, küresel emtialar, bir çok endüstri alanı, jeopolitik ve toplumların günlük yaşamsal ihtiyaçlarıyla olan bağı ile küresel alanda en stratejik sektörlerden biri. Sürdürülebilir enerji çözümleri geliştirmediğimiz sürece, toplumların refah içerisinde sağlıklı büyümesini başaramayız. Geçen yıl düzenlenen IICEC Forumu’nda “küresel enerji sisteminin sunduğu önemli fırsatların yanı sıra çeşitli zorlukları da beraberinde getirdiğinin” altını çizmiştim. Bu zorluk ve fırsatlar bugünün dinamik dünyasında bazı farklı önemli küresel trendler çerçevesinde gelişiyor: Kentleşme, dijitalleşme, enerji güvenliği, elektrikleştirme ve iklim değişmini hafifletme. Bunların herbiri bugünün enerji sektörünün kendini nasıl ve hangi yönde dönüştüreceğine yeni bir boyut kazandırıyor. İşte tam da bu bakış açısıyla bugünün temasını “Küresel Enerji Yatırımları: Sırada Ne Var?” şeklinde belirledik.”
KÜRESEL ENERJİ YATIRIMLARININ %90’INDAN FAZLASI ÖZEL SEKTÖRÜN
Küresel anlamda enerji yatırımlarının %90’ından fazlası özel sektör yatırımcıları tarafından finanse edildiğini hatırlatan Güler Sabancı, şöyle konuştu:
“Bu durum sürdürülebilir endüstri kazanımlarının enerji sektörünü finanse etmesinin önemini vurguluyor. İşte tam da bu noktada endüstri eğilimleri, enerji piyasaları, düzenleme ve politikalar kilit rol oynuyor. Burada anahtar kelimenin “optimizasyon” olduğunu düşünüyorum. Enerji sektörünün çeşitli stratejik öncelikler, finansal kısıtlamalar, çeşitlendirilmiş enerji piyasası modellemeleri ve sahip olunan en gelişmiş enerji teknolojileri kapsamında optimize edilmesi gerekiyor. Bu bağlamda enerji arz güvenliği, rekabet ile ekonomik verimlilik ve sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik konularına eşit ağırlık verilmeli.”
Enerji Bakanlğı’nın elektrik tedarik ağının daha fazla çeşitililiği amaçlayan yerel ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanan stratejisİ ve doğal gaz tedariğinin gelişmiş güvenliği ve esnekliği konusunda attığı kritik adımların sektör için çok önemli olduğunu belirten Güler Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yerel ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artması için son zamanlarda atılan adımların bir yandan tedarik güvenliğini artırırken bir yandan da cari açığın azaltılması için büyük önem taşıyor. İlaveten Türkiye’nin mevcut üretim kapasitesinin etkin kullanımı ve yerli linyit kaynaklarımızı modern bir tarzda kullanma çabaları da enerji tedariği güvenliği için kritik öneme sahiptir. Yine son dönemde atılan FSRU ve depolama yatırımları gibi adımlar elektrik tedariğinin güvenliğini oluşturan doğal gaz tedariği güvenlik ve esnekliğinin iyileştirilmesi için doğru zamanda atıldı. Bu kıymetli girişimleri ilerletmek için şunları beslemeliyiz: Doğal gaz piyasasının serbestleşmesi, ön görülebilir doğal gaz fiyatlaması ve küresel ve bölgesel LNG gelişmeleri ile nisbeten avantajlı fiyatların çeşitliliği artırması. Özetle, Türkiye’nin bölgesel doğalgaz dinamiğinde oynadığı rolü büyütme vizyonunu kuvvetle destekliyoruz.”
15 YILDA 90 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM
Türkiye enerji sektörünün rekabet odaklı enerji politikalarının yanı sıra, verimlilik, şeffaflık ve enerji sektöründe rekabetçiliğe ilişkin özel sektörün tabloya ve geleceğe olan güveni neticesindeki 90 milyar doları bulan yatırımı sayesinde geçtiğimiz 15 yılda göze çarpan bir büyüme gerçekleştirdiğini vurgulayan Güler Sabancı, şunları söyledi:
“Enerji Bakanlığı’nın liderliği ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun sürekli çabalarının Türkiye’de rekabet odaklı enerji piyasalarının gelişmesinde etkili birer enstrüman olduğu ifade etmekten memnuniyet duyuyorum. Bunların hepsi harika gelişmeler. Finansal sürdürülebilirliği sağlamak ve bu stratejik sektörün yaşaması ve Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesine katma değer sağlaması için öngörülebilir, rekabetçi ve geleceğe dönük bir enerji piyasasını geliştirmeliyiz. Tüm Ekonominin ve enerji müşterilerinin çıkarlarını destekleyecek şekilde enerji piyasamızın öngörülebilirliği, rekabetçiliği ve verimliliği yönünde pozitif adımlar atılmaya devam edilmelidir. Bu bağlamda “öngörülebilir enerji piyasası”nın ilan edilen 3 enerji politikasından biri olmasından dolayı memnunum.”
Bu konudaki önerilerini sıralayan Güler Sabancı, şunları söyledi: “Linyit Santralleri için uzun dönem Enerji Satınalma Antlaşmaları projenin finansmanını sağlamayı mümkün kılar. Rekabetçiliği olumsuz etkilemeyecek şekilde, farklı ülkelerde kullanılan kapasite mekanizmalarının kullanımı finansman sağlar. Her iki öneri de doğası gereği uzun vadeli olan enerji yatırımlarının finansal sürdürülebilirliği açısından kritik rol oynamakta.Bu tüm dünyada yaygın ve IEA istatistikleri geçtiğimiz yıl üretim yatırımlarının %94’ünün benzer mekanizmalar sayesinde kapsandığını gösteriyor. Üçüncü önerim ise, arz, talep, maliyet, verimlilik ve teknoloji gibi piyasa dinamiklerine dayalı piyasa fiyatlandırma mekanizmasını kurmalıyız.Bu bağlamda düzenlenmiş enerji tarifelerini kaldırmayı göz önüne almalıyız. Bu, hem rekabeti hem de ülkemizin kuvvetli enerji verimliliği potansiyelini kullanımını sağlayacaktır.”
Enerjiye bağlı problemleri de sadece arza odaklanacak şekilde sınırlandırmamak gerektiğini dile getiren Güler Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Enerji verimliliği çoğunlukla ilk yakıt olarak kote edilmekte. IEA’ya göre enerji verimliliği aynı zamanda dünyanın ısı artışını 2 derece ile sınırlandırmak için en önemli strateji. Maliyetlerin altında fiyatlandırmanın enerji verimliliğinin düşmanı olduğunu unutmamalıyız. Sonuç olarak enerji verimlilik potansiyelinden ancak işleyen, rekabetçi enerji piyasaları ve herhangi bir sübvansiyon veya sağlıksız fiyat sınırlarının uygulanmaması sayesinde tam olarak istifade edebiliriz.Yeni teknolojiler ve inovatif işletme modelleri gibi geleceğe dönük eğilimler Türkiye için önemli verimlilik ve sürdürülebilirlik kazanımları sunabilir. Bu çözümler daha güvenli, verimli ve rekabetçi enerji geleceği için katkı sağlayabilir. Bu alanlardaki potansiyelimizin daha etkin kullanılması için çaba ve işbirliğimizi yoğunlaştırabiliriz.”