10 Aralık 2018 – İstanbul/ Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, üçüncü çeyrek büyüme rakamına ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Ağustos, eylül aylarında TL’de yaşanan değer kaybı, özellikle inşaat ve makine yatırımlarındaki daralma ve sanayi üretimindeki yavaşlama ile birlikte yüzde 1.6 olarak gerçekleşen üçüncü çeyrek büyüme verisi, uzun süredir sürdürülebilirliği tartışılan ekonomik büyüme modelinde değişiklik işaretleri göstermesi açısından oldukça dikkat çekici. Büyümenin itici gücünün iç tüketim değil; net ihracat verileri olması önemli. Beklentilerin altında gerçekleşen bu büyüme oranı ile Türkiye’nin yılı artık %3’ün altında bir büyüme ile kapatacağını söyleyebiliriz. Yaşanan tüm gelişmeler gösteriyor ki Türkiye’nin, uzun vadeli rekabetçilik için, yatırımlarını en verimli olduğu alanlara kaydırması ve yatırımcı güvenini hem bugün hem de yarınlar adına sağlaması kritik.
TÜRKONFED olarak, Türkiye ekonomisinin geçmişte olduğu gibi, yüzde 5 ve üstünde büyüme oranlarına imza atabilecek nitelik ve güçte olduğunu biliyoruz. Enflasyondan büyümeye, şu an yaşamakta olduğumuz ve ara sıra ateşimizi de yükselten kronik hastalığımızın dermanının ise doğru teşhis ve doğru tedavi olduğunu düşünüyoruz. Ekonomide “geçici pansumanlara değil” aksine “kalıcı tedaviye” ihtiyacımız var. Tüketim odaklı değil kalkınma odaklı sürdürülebilir büyümenin yolu, hem ekonomik hem de demokratik alanda yapısal reformlara imza atabilmekten geçiyor. Zira artık tek başına ekonomik göstergeleri, ekonomik tedbirlerle güçlendirmek mümkün görünmüyor. Çıpalara ihtiyaç duyduğumuz bu süreçte, ekonomi için bu çıpa reformlardır.
Ekonomide yavaşlama sinyalinin en çok KOBİ’lerimizi etkileyeceği de açıktır. Ülkenin can damarları olan KOBİ’lerimizin kırılgan yapılarını güçlendirecek adımlar atılması hayati önemdedir. Finansmana erişimde sıkıntı yaşayan; yüksek teknoloji kullanımı, yüksek katma değerli üretim ve ihracat gücü sınırlı olan KOBİ’ler için nakit akışının devamlılığı oldukça kritiktir. KOBİ’lerimizin nakit akışı devamlılığının sağlanması, bu işletmelerimizin finansal yapılarını güçlendirmenin yanı sıra piyasada güven ortamını artıracak ve risk primi ile finansal dalgalanmaların boyutunu da azaltacaktır.”