Türkiye’nin üçüncü çeyrekte beklentilerin üzerinde gerçekleşen büyüme rakamının, ilk iki çeyrekte olduğu gibi iş dünyası açısından son derece olumlu olduğunu ve büyümede yılsonunda belirlenen hedeflerin aşılacağını gösterdiğini ifade eden TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu: “Kredi Garanti Fonu başta olmak üzere, hükümet teşviklerinin reel sektörde yarattığı canlanmanın büyümede ana faktör olduğunu görüyoruz. Diğer yandan merkezi yönetim bütçe açığı, cari açık ve enflasyonun çift haneli rakamlara yükselmesi gibi gelişmeler; Türkiye ekonomisinde odaklanmamız gereken en önemli alanın, büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliği olduğunu ortaya koyuyor. Dijitalleşme ekseninde yeni bir reform haritası, ülkemizi 2018 yılında küresel ekonomik risklerden ve finansal piyasa oynaklığından koruyacaktır” dedi.
11 Aralık 2017 / İstanbul – Küresel ekonomilerin geçmiş döneme kıyasla daha olumlu bir ortam içinde olduğunu ve bu ılımlı küresel büyüme ortamında Türkiye’nin büyüme rakamlarının ayrıca önem taşıdığını belirten TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Gelişmiş ülkelerde görülen güçlü ve istikrarlı büyüme oranları, düşük finansal oynaklık, bütün gelişmekte olan ülkelerdeki görünümü iyileştiriyor. İlk 2 çeyrekte yüzde 5’in üzerinde gelen büyüme rakamları iş dünyasında büyük bir moral ve motivasyon yaratırken; 3. çeyrekte yüzde 11’lik büyüme performansımızla tüm dünya ülkelerini geride bırakarak ilk sırada yer aldık. Bu rakamlardan hareketle, yılsonunu yüzde 6 ve üzerinde düzeyinde bir büyüme ile kapatacağımızı söyleyebiliriz” dedi.
Kredi Garanti Fonu (KGF) başta olmak üzere, hükümet teşviklerinin reel sektörde yarattığı canlanmanın büyümede ana faktör olduğunun altını çizen Kadooğlu, şunları söyledi: “KGF, özel tüketim vergisindeki indirimler, teşvik ve desteklerin, büyüme rakamlarına çok önemli bir katkı yaptığı görülüyor. KOBİ odaklı politikaların büyüme üzerinde çarpan etkisi yarattığını söylemek mümkün. Üçüncü çeyrekte hane halkı tüketim harcamaları yüzde 11,7, kamu harcamaları ise yüzde 2,8 büyüdü. Sabit sermaye oluşumundaki yüzde 12,8 oranındaki artış da göz önüne alındığında; üçüncü çeyrekte büyüme hem tüketim harcamaları hem de imalat sanayi ile ivme kazandı. Büyümeye tüketimin katkısı yüzde 7 olurken, sabit sermayenin katkısı yüzde 3,6 ve net ihracatın katkısı ise yüzde 0,4 oldu.”
İnşaat sektöründe yüzde 12’lik büyümenin yanı sıra ilk iki çeyrekte gerileyen makine ve teçhizat yatırımlarının yüzde 15,3’lük bir artış sergilemesinin önemli bir gelişme olduğunu kaydeden Kadooğlu, “2016’nın ilk yarısından bu yana makine ve teçhizat yatırımları gerilerken bu dönem tekrar artışa geçti. Dolayısıyla büyümede tahmin edilemeyen bu ivmelenmede makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış ve ihracat performansı (yani dış talep artışı) etkili görünüyor. Hem KGF destekleri hem de iç ve dış talep destekli olarak Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrekte göz kamaştıran bir büyüme performansı ortaya koymasını sağladı. TÜRKONFED olarak ilk iki çeyrekteki rakamları sonrasında dile getirdiğimiz sanayi ile makine teçhizat yatırımı odaklı büyümenin sürdürülebilirliğinin, bu çeyrekte makine-teçhizat tarafında karşılanmasını önemli buluyoruz. Şimdi hedef, bu yatırımların ve büyümenin devamlılığını sağlayacak adımlar atılmasındadır. Odaklanmamız gereken ana alan burasıdır.”
“Teşvik ve desteklerin hedef yatırımlara dönüşmesi için denetim mekanizmaları kurulmalı”
2018’in ekonomik politikalar ve sonuçları açısından, birden fazla dengeye dikkat edilmesi gereken hassas bir yıl olacağını söyleyen Kadooğlu, şöyle devam etti: “Kredi Garanti Fonu gibi kamu destekli politikalar, kısa vadede büyüme üzerinde olumlu katkılar yaratsa da, maliyet açısından elbette bir bedeli olacaktır. Büyümenin devamlılığı, maliye ve para politikası hedeflerinden uzaklaşmadan, finansal piyasalarda oynaklık yaratmayacak bir hareket alanı açmasından geçmektedir. Önceliği doğru belirlenen, iyi anlatılmış, uygulama kararlığını ispat eden bir reform haritası, ülkemizi 2018 yılında küresel ekonomik risklerden ve finansal piyasa oynaklığından koruyacaktır. Yeni dünya düzeninde artık geçmişin geleneksel reformları ile teşvik ve destekleri miadını kaybetmiştir. Dijitalleşme ile birlikte başlayan yeni bir yol haritası ve reform ihtiyacı her zamankinden daha da önemli hale gelmiştir. Devlet teşviklerinde en önemli eksiklik denetim noktasında yaşanmaktadır. Ölçülmeyen hiçbir teşvik amacına ulaşmış bir teşvik değildir. İlk iki çeyrekte makina-ekipman yatırımlarında aşağı yönlü gidişin üçüncü çeyrekte tersine çevrilmesinin yanı sıra yüksek katma değer yaratacak sanayi odaklı büyümeye odaklanmak önem kazanmaktadır. İşte bu noktada teşvik çok önemli bir kaldıraçtır. Odak sektörlerin tespit edilmesi, gerçekten teknoloji getirecek, verimlilik ve kapasite artıracak yatırımların teşvik edilmesi; sonuçlarının da ölçülmesi gerekmektedir. Teşvik ve desteklerin hedef yatırımlara dönüşmesi için, kontrol ve denetimler noktasında bir mekanizma kurulması, Türkiye’nin sanayide kalkınma ve dönüşümüne büyük destek sağlayacaktır.”