KPMG Türkiye Vergi Bölüm Başkanı Abdulkadir Kahraman, 2015 ve 2016 içinde bin civarında iflas erteleme talebinin kabul edildiğine dikkat çekti. Kahraman, iflas ertelemenin bir iyileştirme ve şirketlerin ekonomiye kazandırılması için verilen bir hak olduğuna dikkat çekerek, söz konusu hakkın suiistimalinin, aynı ekosistemde bulunan alacaklı şirketlerin de nakit akışını bozacağını ve piyasada domino etkisi yaratacağını söyledi. Kahraman, “Hatta bu şirketlerden devletin vergi alacaklarının tahsili de riske girecektir” dedi.
KPMG Türkiye Vergi Bölüm Başkanı Abdulkadir Kahraman, son zamanlarda çok tartışılan “iflas erteleme” kurumunun amacı dışında kullanıldığına dair kaygıların kamuoyunda ciddi seviyelere ulaştığını hatırlattı. Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) konu ile ilgili olarak; “iflas ertelemede yeterli inceleme yapılmadan ve başvurudan sonraki 1 gün içinde karar alındığı” eleştirilerinde bulunduğuna dikkat çeken Kahraman, şöyle dedi:
“İflas erteleme kurumunun kötüye kullanımının çeşitli çevrelerde, piyasada topyekûn krize yol açabileceği eleştirileri gelmektedir. Zira artan iflas erteleme başvuruları gereği gibi yönetilmediği takdirde durumu iyi şirketlerin de nakit akışını bozarak piyasada bir domino etkisi yaratması kaçınılmaz olacaktır.
Ayrıca, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre, erteleme kararı ile borçlu nezdinde 6183 sayılı Kanuna göre yapılan yasal takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamamaktadır. Hatta daha önce başlamış takipler durmaktadır. Bu durumda tahsil zamanaşımı vergi idaresi lehine dursa da, vergi idaresinin borçludan tahsil kabiliyeti ortadan kalkabilecektir. Özellikle kötüye kullanım hallinde, iflas ertelemesi kararı olan şirkette vergi borcunu karşılayacak bir varlık kalmayacaktır.
2015 ve 2016 yılında bin civarında şirket iflas erteleme talebinde bulunmuştur. TBB’nin açıklamasına göre başvuru yapan bazı şirketler hakkında takip eden 1 günde süreç başlatılıyor.”
Kahraman “iflasın ertelenmesi” kurumu hakkında mevcut güncel sorunları ve çözüm önerilerine de değindi. Kahraman, “İflasın ertelenmesi borca batık ancak bir plan çerçevesinde mali durumunu düzeltebilecek bir sermaye şirketine bunun için son bir fırsat verilmesini sağlamak üzere tesis edilmiş kurumdur. Amacı bu durumdaki şirketleri iyileştirme ve ekonomiye kazandırılmasıdır. İflasın ertelenmesi bir araç olup; iyileşmeye, iflasa, konkordatoya veya uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılmasına götüren bir süreçtir. ” dedi.
Ertelemeye kim onay eriyor?
Amacı bakımından iflasın erteleme yalnızca borçlunun menfaatlerini korumak için var olan bir kurum değildir. Öngörülemeyen bir anda şirketin ticari hayattaki varlığının sona ermesiyle alacakların tahsil kabiliyetinin de azalacağını belirten Kahraman, “Ticari işletmenin münferit malvarlıklarının bağımsız bir biçimde ve bu sebeple düşük bedelle satılması ilgili ticari işletmenin olduğu kadar alacaklıların da zararınadır. Fakat yalnızca borca batıklığın tespiti ile yetinilerek iflasın ertelenmesine karar verilmesi halinde bu alacaklıların aleyhine dönmektedir. Bu durumun sebeplerinden biri olarak sürece dahil olan ve karar verecek mahkemeye süreçte kılavuzluk etmesi gereken bilirkişi ve kayyumların yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmaması, işletmenin faaliyet gösterdiği piyasayı tanımaması gösterilebilir. Gerçekten de uygulamada mahkemelerin çok hızlı iflas erteleme kararı verdiği gözlemlenmektedir. Şirketi yalnızca mali olarak değerlendiren bilirkişiler borca batıklığın tespitini iflas erteleme kararı verilmesi için yeterli görebilmektedir. Halbuki iflasın ertelenmesine karar verilebilmesi için ayrıca gerçekleştirilebilir bir iyileştirme planının mevcudiyeti aranmalıdır ” şeklinde konuştu.
Deneyimli bilirkişi ve kayyum atanmalı
Kahraman şöyle devam etti: “Yine uygulamada kayyum olarak atanan kimselerin bu görevi üstlenecek bilgi ve tecrübeye sahip olmaması, sektörü tanımaması iflasın ertelenmesi kararından sonraki süreçte aksaklıklara yol açmaktadır. Bu sakıncaları önlemek bakımından iflasın ertelenmesi süreçlerinde deneyimli bilirkişi ve kayyumların atanmaları sağlanmalıdır. Örneğin İngiltere’deki yeniden yapılandırma süreçlerinde atanan kayyumların lisanslı uzmanlar olmaları aranmaktadır. İflas erteleme sürecinin alacaklılar, borçlular ve kamu menfaati bakımından arz ettiği önem gözetilerek Türkiye’de de kayyum olabilecek kişiler bakımından böyle bir düzenleme yapılması düşünülebilir. Benzer bir düzenlemenin bilirkişiler bakımından da yapılması uygun olacaktır.”
Diğer kurumlar işlevsiz kalmaktadır
Bunun da temelinde esasen iflasın ertelenmesine çok kolay karar verilmesinin yattığına dikkat çeken Kahraman, “İyileştirme projelerinin daha sıkı bir denetime tabi tutulması halinde borçlular alacaklıların da sürece müdahil olduğu uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması ve konkordato imkanlarına daha sık başvurma ihtiyacı duyacaklardır. Zira bu durumda iflasın ertelenmesi talebinin mahkemece samimi görülmesi ihtimalinin arttırılması ihtiyacı doğacaktır” dedi.
Günümüz ihtiyaçlarına göre yeniden düzenleme şart
Kahraman şunları ekledi: “Bütün bunlara ilave olarak, iflas erteleme süresi mevzuatımızda kötüye kullanıma imkan verecek biçimde uzun olarak düzenlendiği kanaatindeyiz. Hem alacaklıların hem de borçluların menfaatlerini eşit biçimde koruyan bir iflas önleme mekanizmasının tesisi bakımından; iflas ertelemenin süresine ilişkin sınırlamalar getirilmesi, sürece dahil olan ve karar verecek mahkemeye süreçte teknik destek verecek kayyum ve bilirkişilerin ilgili iflas ertelemesi istenen şirketin faaliyet gösterdiği sektöre aşina, mümkünse özel bir lisansa sahip kişiler arasından seçilmesi, iflası önlemeye yönelik diğer kurumların (mesela konkordato) etkin hale getirilmesi ile mümkün olacaktır. İyileştirme projeleri için gelecek yıllara ilişkin detaylı iş planları, nakit akım tabloları gibi detaylı çalışmalar erteleme talep eden şirketlerden istenmelidir. Bu da diğer hukuk sistemlerindeki iflası önleyen tedbirler de dikkate alınarak hukukumuzdaki iflasın ertelenmesi kurumunun günümüzün ekonomik şartları ve ihtiyaçları kapsamında yeniden ele alınması ve buna uygun düzenlemelerin yapılmasını gerekli kılmaktadır. Aksi takdirde bu şirketlerin vergi borçları da tahsil edilemeyecektir.”