Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın, Türkiye’nin ilk off-shore rüzgar santrali için bu yıl ihale planlandığını açıklaması sektörü hareketlendirdi. KPMG Türkiye Enerji Sektör Lideri Ümit Bilirgen, Türkiye’de kurulması olası deniz üstü rüzgar santrallerinin kapasite kullanım oranlarının yüzde 50 olarak hesaplandığını söyledi.
Bilirgen, dünyada ticari olarak 2000’lerin başında Danimarka’da kullanıma giren deniz üstü santrallerin yakında Türkiye’de de görülmesi olasılığının güçlendiğini kaydetti. Bilirgen, off-shore rüzgar santralleri ile ilgili şu bilgiyi verdi:
“Türkiye’de şu ana kadar inşa edilmiş rüzgar santrallerinin toplam kurulu gücü yaklaşık 8 GW’tır ve bunun tamamı kara üzerinde kurulu (on-shore) rüzgar santrallerdir. Off-shore rüzgar santralleri dünyada da pek yaygın değildir. Avrupa’da işletmede olan rüzgar santralleri kurulu gücünün sadece yüzde 8’i (15 GW) off-shore santrallerden oluşmaktadır ki Avrupa bu alanda dünyada öncü konumda bulunmaktadır, yani dünyanın geri kalanında bu oran yok denecek kadar azdır.”
Ege, Marmara, Trakya, Akdeniz
Off-shore rüzgar santrallerinin yaygınlaşamamasındaki temel nedenin, bu santrallerin on-shore rüzgar santrallerine göre daha yüksek inşa ve işletme maliyetleri olduğunu vurgulayan Bilirgen, “Bu nedenle dünyada öncelikle off-shore ile yakın verime sahip on-shore alanlarda rüzgar projeleri geliştirilmiştir. Yüksek inşaa ve işletme maliyetlerine karşın off-shore alanlar, ortalama on-shore alanlara göre daha çok elektrik üretme potansiyeline sahiptir. Türkiye’de şu ana kadar kapasite kullanım oranı yüzde 40 civarında olan, yani rüzgarın güçlü ve sürekli estiği karasal alanlar rüzgar projelerinin geliştirilmesi için kullanıldı” dedi.
Yüksek kapasite, yüksek gelir
Bu alanların İzmir ve Çanakkale arasındaki bölge, Trakya ve Hatay taraflarında olduğunu belirten Bilirgen, şöyle devam etti:
“Bu bölgelerin deniz taraflarında yapılan rüzgar ölçümlerinde kapasite kullanım oranlarının yüzde 50 civarında olabileceği hesaplanmaktadır. Bu, bölgede denize kurulacak rüzgar santrallerinin, karada kurulu olanlara göre yaklaşık yüzde 25 daha fazla elektrik üretebileceği anlamına gelmektedir. 1MW kurulu güce sahip bir rüzgar santralinin yüzde 40 kapasite kullanım oranı yerine yüzde 50 kapasite kullanım oranı ile çalışması santralin bugünkü piyasa fiyatları ile yıllık yaklaşık 40 bin ABD Doları daha fazla gelir elde edebileceği anlamına gelmektedir. Off-shore santrallerin yıllık yatırım ve işletme maliyeti farkı bu tutarın altında ise on-shore santraller yerine yapılmaları tercih edilebilir.”
On-shore’da alan azaldı
Ümit Bilirgen, Türkiye’nin rüzgar verimi yüksek karasal alanlarının hayli sınırlı olduğunu ve şu ana kadar alanların önemli kısmında proje geliştirildiğini hatırlatarak, “Rüzgar verimi düşük yani kapasite kullanım oranı yüzde 35’in altında olan karasal alanlarda proje geliştirmek ekonomik olarak mantıklı değil. Türkiye’de rüzgar verimi yüksek karasal alanların azaldığı göz önüne alındığında off-shore rüzgar santrali projelerinin hayata geçmesi yakın görünüyor” diye konuştu.
Yatırımcılar için ilgi çekici
2017’de ihalesi yapılan 1000 MW kurulu güce sahip rüzgar YEKA projesi ile aynı yapıda off-shore rüzgar YEKA ihalesinin piyasayı hareketlendireceğini ifade eden Bilirgen, “Bu projelerin geliştirilmesi için Türkiye’de bol miktarda alan bulunabilir. Bu ihale yatırımcılar için ilgi çekici olacaktır. Özellikle Marmara, Orta/Kuzey Ege ve Doğu Akdeniz kıyıları hem sanayii ve şehirleşme bölgelerine ve dolayısı ile de elektrik tüketimi yüksek bölgelere yakınlığı ile dikkat çekiyor hem de güçlü rüzgar alan bu bölgeler projeler için ideal” dedi.