Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) tarafından yılda bir defa EFPIA ve PhRMA ile birlikte düzenlenen yüksek düzeyli stratejik toplantı PharmaVision Turkey, bu sene AK Parti Ekonomik İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Eski Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı Başkanı Hakan Yurdakul ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Hakkı Gürsöz gibi önemli isimlerin katılımıyla Ankara’da gerçekleştirildi. Toplantıda bu sene Türkiye’nin coğrafi konumu sayesinde ilaç sektöründe bir yönetim üssü olabileceği ve Ar-Ge fonlarını çekebileceği vurgulandı.
AİFD’nin çatı kuruluşu Avrupa İlaç Sanayi ve Dernekleri Federasyonu (EFPIA) ve dünyada söz sahibi Amerika sektör kuruluşu PhRMA‘dan üst düzey temsilcilerin de katıldığı toplantıda Türkiye vatandaşlarının yenilikçi ilaçlara erişim süresi, Türkiye’nin küresel rekabette söz sahibi olması için yapması gerekenler ve AR-GE ve klinik araştırmalar konusundaki gelişmeler gibi önemli konular masaya yatırıldı.
“Önceliklerimiz yenilikçiliğe erişim, sağlığın finansmanı ve küresel rekabetçilik”
AİFD’in ve üyelerinin varlık sebebinin, dünyada yenilikçi ilaçları geliştiren firmalar olarak Türk toplumunun bu ilaçlara en erken şekilde erişimi için çalışmak olduğunu belirten AİFD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Hüsemoğlu toplantıda: “Temel hedefimiz araştırma, yenilikçilik ve inovasyondur. Bu hedeflerimizi ise üç farklı öncelik alanımıza göre şekillendiriyoruz: Birinci önceliğimiz yenilikçiliğe erişim, ikinci önceliğimiz sağlığın ve ilacın finansmanı, üçüncü önceliğimiz ise Türkiye’nin ilaçta global rekabetçiliğidir. Yenilikçi ilaçlar insanın yaşamına hem süre olarak hem de kalite olarak değer katan ilaçlardır. Dünyada Ar-Ge faaliyetleri giderek daha karmaşık ve zorlu hastalıklara odaklanıyor. Türkiye’nin ise çok organize ve iyi bir sağlık sistemi var. AİFD üyesi şirketler olarak yenilikçi ilaçların bu sistem içinde daha fazla yer bulabileceğine inanıyoruz.
Türkiye nüfusunun nerdeyse tamamı sosyal güvenlik şemsiyesi altında ve vatandaş olmayanlara da sağlık hizmeti sunan cömertlikte bir sistemimiz var. Dünyada benzer ülkelere örnek olabilecek nitelikteki sağlıkta dönüşüm programımızın ikinci fazında, özellikle yenilikçi ilacın sistemde yer bulması açısından sağlık finansmanının yeniden değerlendirilmesinin faydalı olacağını düşünüyor, yenilikçi ilaçlara daha fazla kaynak ayrılabileceğine inanıyoruz. Üçüncü önceliğimiz olan global rekabetçilik konusunda ise hükümetimizle aynı vizyonu paylaşıyor ve AİFD üye şirketlerinin her yıl yaptığı 160 milyar doların üzerindeki Ar-Ge yatırımıyla, bu vizyonu gerçekleştirmek için elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
Türkiye ilaç sektöründeki istihdamın %33’ünü AİFD üyesi şirketler sağlıyor
Türkiye ve dünya ilaç sektöründeki son gelişmelerin ele alınarak bir yol haritası belirlenen bu toplantıda AİFD’nin ve üye şirketlerinin Türkiye ilaç sektörüne yönelik katkıları vurgulandı. Bu katkılar rakamsal değerlerle şöyle özetlendi: AİFD üye şirketleri son 15 yılda Türkiye’de yerli üretime yönelik toplam 2,5 milyar dolarlık yatırım yaptı. Türkiye’deki ilaç sektöründeki toplam istihdamın %33’ünün AİFD üyesi şirketler tarafından sağlandığı vurgulandı.
Küresel rekabetçilik için sanayide yapısal dönüşüm ve niteliksel değişim vazgeçilmez
Dr. Mete Hüsemoğlu Türkiye’nin ilaçla ilgili üç temel ihtiyacının; Türkiye’deki hastaların en iyi tedavilere erişiminin sağlanması, sağlık hizmetlerinin en uygun maliyetlerle karşılanabilmesi ve ülke ekonomisi için katma değer oluşturarak ekonomik büyüme ve dış ticaret dengesine katkı sunulması olduğunu belirtti. Küresel rekabetçiliği yakalayabilmek için sanayide yapısal dönüşüm ve niteliksel değişimin vazgeçilmez olduğunu altını çizen Mete Hüsemoğlu, “Bugün, düşük katma değerli ürünler ile yerel pazar ihtiyacını karşılamaya odaklı mevcut yapının desteklenmesinden ziyade, küresel pazarları hedefleyen katma değeri yüksek ürünlere odaklı ve ilaç Ar-Ge ekosistemini geliştirmeyi amaçlayan bir dönüşüme ihtiyaç vardır. Ülkemizin 2023 vizyonu ile ortaya koyduğu hedeflere ulaşması, şeffaf, küresel anlamda rekabetçi, sürdürülebilir çözüm önerileri ile mümkün olacaktır.” dedi. Türkiye’nin coğrafi konumu, gelişmiş sağlık sistemi, nüfusu ve coğrafi çeşitliliğinin, küresel ilaç sektöründe rekabetçi olmak için çok uygun olduğunu vurgulayarak “Türkiye coğrafi konumu sayesinde birçok şirketin yönetim üssü haline gelebilir. Gelişmiş sağlık sistemi ve eğitimli ve genç nüfusuyla dünyadaki yıllık 160 milyar dolarlık Ar-Ge yatırımlarını çekebilir.” dedi.
“Güçlü bir ilaç sektörü için, ileri teknoloji tıbbi ürünleri üretebilmeliyiz”
AİFD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Hüsemoğlu şöyle devam etti: “AİFD’in ve üyelerinin varlık sebebi, dünyada yenilikçi ilaçları geliştiren firmalar olarak Türk toplumunun bu ilaçlara en erken şekilde erişimi için çalışmaktır. Bu bağlamda ülkemizin ilaç sektöründeki dışa bağımlılığını azaltabilmek için, üyemiz olan çok uluslu şirketlere düşen en önemli rol AR-GE ve yerel üretim faaliyetlerini, katma değer sağlayan ürünler etrafında artırmaları olacaktır. Türkiye’nin güçlü bir ilaç sektörüne sahip olması, bu tür ileri teknoloji ilaç ürünlerini üretebilmesi ve küresel anlamda rekabetçi olabilmesinden geçmektedir. Uzun beklemelerden sonra geçen yıl yasalaşan Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması Kanunu, kısa adıyla patent yasası ile ülkemiz büyük oranda AB müktesebatı ile uyumlu, modern bir fikri mülkiyet koruma kanuna sonunda kavuşmuştur. Ayrıca, Türkiye’nin ilaç otoritesi olan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) uzun uğraşlardan sonra PIC/S diye bildiğimiz, Farmasötik Denetim İşbirliği Konvansiyonuna tam üye olarak kabulü bu noktada çok büyük önem taşımaktadır. 1 Ocak 2018 itibariyle Türkiye, bir anlamda ilacın şampiyonlar ligi diyebileceğimiz bu önemli uluslararası platforma üye olmuştur ve bu, Türkiye ilaç sektörünün dünyaya açılması adına son derece stratejik bir adımdır.”