Son günlerde en çok konuşulan konulardan biri “Endüstri 4.0”. Sürekli bir yerlerde bununla ilgili toplantılar yapılıyor, nedir bu Endüstri 4.0?
Sanayi, iş dünyası, yazılım dünyası başta olmak üzere bir çok kesimde dediğiniz gibi Endüstri 4.0 sıklıkla konuşulmaya başladı. Hatta en basitinden google trendlerine baktığınızda Endüstri 4.0 aramalarının gün geçtikçe arttığını rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Sıklıkla konuşulan, tartışılan bu kavramı biraz anlar gibi olduk ama neresinden, nasıl başlayacağız sorularıyla karşılaşmaya başladık. Endüstri 4.0’a girdik diyelim peki bundan sonrası ne olacak, işin ticari boyutu nereye dayanacak soruları da kafamızda uçuşan sorular arasında. En kolay şekliyle sanayinin tamamıyla dijitalleşmesi diye anlatabiliriz Endüstri 4.0 kavramını.
Detaylandıracak olursak neler söylersiniz, dünyada endüstri devrimleri nasıl gelişmiş?
Hepimizin bildiği gibi kumaş tezgahlarında insan kolu yerine su buharı kullanılmasıyla 1784 yılında Endüstri 1.0 devrimi başladı. 1877’de Amerika’da insanların sabit durup bir üretim hattının devreye girmesiyle ikinci sanayi devrimi ardından da 1969 yılında elektronik kartların devreye girmesiyle 3.sanayi devrimi başlıyor ve bu günlere kadar geliyor. Peki, fabrikalar tıkır tıkır çalışırken, refah seviyesi yükselmişken neden endüstri 4.0’a ihtiyaç duyuldu?
Dediğiniz gibi neden Endüstri 4.0’a ihtiyaç duyuldu?
Sanayi devriminin en başından beri güçler batının elindeydi. 3. Sanayi devrimi ile birlikte doğunun elinde bulunan ucuz insan gücü sayesinde sanayi bu ülkelere kaydı. Batı elindeki gücü tekrar kazanmak ve iktidar olmak istiyordu. Çünkü bu çok büyük bir tehdit ve tehlike anlamına geliyordu. Bunun içinde rüzgarı tekrar döndürmek gerekiyordu. Doğunun taklitçiliğinin önüne geçmek gerekiyordu. İnovasyon, prototip, pazara çıkış hızını hızlandırdığınız vakit doğunun pekala önüne geçileceği ise aşikardı. İşte bu noktada Endüstri 4.0’ın temelleri atıldı. Tabi burada Türkiye’yi konumlandıracağımız yer hiç şüphesiz batı ülkeleri.
Peki, fark yaratmak için neler yapıldı?
Mesela esnek üretim hatları doğuyu altetmenin bir yoluydu. Doğuda insan gücüyle aynı üründen aralıksız binlerce yapılan bir ürün hepsinin aynısı olarak üretim bantından çıkıyor. Düşünün ki aynı anda binlerce üretilen siyah araba içinde sizin istediğiniz yeşil arabanın da içinde olduğunu. Üretim bandı ara vermeden kişiye özel bir ürün yapıldığını. Kendinizi daha özel hisseder ve bu ürüne istenilen parayı rahatlıkla verirsiniz. İşte farkınızı ortaya koydunuz demektir.
Ürünler daha mı pahalı olacak peki?
Burada mantık öylesine ucuza üretebilmeliyim ki Çinden ucuza maledebilmeliyim ürünü diye düşünmekte. Peki, bu mümkün mü? Elbette mümkün. Buna en güzel örnek ipad artık Çin’de değil Avrupa’da üretiliyor. Öyle bir üretim bandı düşünün ki içinde insan yok.
Türkiye’de durum ne?
Türkiye şu an 2.0 ile 3.0 arasında bir yerde konumlanmış durumda olmasına rağmen 2011’de Almanya’da başlayan Endüstri 4.0 söylemlerine aslında çok yakın. Diğer sanayi devrimleriyle yüzlerce yıl aramızda olmasına rağmen 4.0 ile aramızdaki fark 3.5 yıl kadar. Birçok sanayicimiz aslında kendi çaplarında bir takım yatırımlar yapmış ama kavramı tam olarak anlayamadıkları için eksiklikleri kalmış durumda. Aslında bir çoğu küçük yatırımlarla Endüstri 4.0’ı yakalayacak konumda.
Bu 4.0’a yakın olan fabrikalar ne yapmalı ki yakalayabilmeli günü?
Şu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Artık her nesnenin bir ikizi olacak. Biri gerçek dünyada diğeri ise sanal alemde bilgisayarlarımızın similasyon programlarında. Yani bir ürün üretilmeden önce bilgisayarlarda tasarlanacak, simule edilecek, optimizasyonu yapılacak, hataları varsa düzeltilecek, tamam bu üretilebilir dendiği noktada gerçek dünyaya yolculuğu başlayacak ve seri üretime geçilecek. Düşünsenize zamandan ettiğiniz tasarrufu. Bunu gerçekleştiremeyenlerin ise endüstri 4.0 yolculuğu maalesef başlamadan bitecek.
HERŞEY DİJİTAL OLARAK İZLENEBİLMELİ, HABERLEŞEBİLMELİ…
Cihazlar gerçek zamanlı olarak birbiriyle konuşabiliyor olmalı. Şu anda işlerimizde günlük, haftalık, aylık planlar yapıyoruz. Oysa gerçek zamanlı, anlık raporlar, anlık ölçümler yapmaktan bahsediyor olacağız. Eğer bunu da gerçekleştiremezsek başarısız olmuşuz demektir.
Artık herşey internete bağlanıyor ve akıllanıyor. Robotların yeri neresi peki?
Robotlarda artık akıllanmaya başladı. Birçok şeyi öğrenebiliyor, robot robotla haberleşebiliyor, robot insandan öğrenebiliyor veya başka bir makineden öğrenebiliyor hatta öğretebiliyor olacak. Makineden makineye öğrenme devri başladı diyebiliriz. Robotlar, sanayinin vazgeçilmezi haline geliyor artık. Yine gözünüze takacağınız bir gözlükle yapacağınız her işi kolaylıkla yapabiliyor olacaksınız.
Herşey bu kadar makineye ve robota bağlıyken insanlar ne yapacak?
Aslında yeni sanayi çağıyla beraber bir çok meslek yok oluyor ama aynı zamanda yeni yeni mesleklerde yerlerini hızla alıyor. Önümüzdeki dönemde 300 kadar mesleğin tamamen yok olacağı futuristler tarafından konuşulan bir konu. Sayısala dayanan mesleklerin geleceği ise ön sıralarda şimdiden yerini almış durumda.
Herşey bu kadar sayısallaşmışken datalar nasıl korunacak, nerede saklanacak?
Son yıllarda yine sıkça duyduğumuz bir kavram “bulut”. En güvenilir veri saklama yerlerinden birisi. Eğer yerinizi almadıysanız bir an önce buluta geçmeyi ihmal etmeyin derim.
Güvenlik için ne diyebilirsiniz?
Artık hırsızlığın şekli de değişiyor diyebiliriz. Evimizden, işimizden çalınan eşyaların yerini verilerimizin çalınması alacak gibi. Hatta şimdilerde bile bilgisayarlarımızdaki bilgilerin ele geçirildiği ve bir ücret karşılığında bize geri satıldığı günlerin içerisindeyiz. Yani çalmakta artık dijitalleşti diyebiliriz. Bilgi güvenliği yine bu dönemde en çok konuşacağımız konular arasında olacak. Bu da yeni bir meslek diyebiliriz aslında.
Türkiye olarak ne yapmalıyız?
Yazımın başında da dediğim gibi 2.0 ile 3.0 arasında gidip gelen konumdayız. Ama 4.0’ı yakalamakta bizim için hayal değil. Sadece 3,5 yıllık bir farkı kapatabilmeyi başarabilirsek Türkiye’nin milli gelirinde artış hiç şüphesiz kat be kat artacaktır. Hem sanayicimiz hem de hükümetimiz bunun bilincinde ve gereken çalışmalar hızla yapılmaya başladı. Komşularımızın endüstri 4.0’dan bizden daha uzak olduğunu düşünürsek ve ülkemizin coğrafi konumunu da artı hanemize yazarsak ülkemiz ve sanayimiz için güzel günler yakında diyebiliriz.