Uluslararası tasarım ve marka deneyim ajansı I-AM, 20 yıllık deneyimi ile markaların 2017 yılında iş sonuçlarına etki edecek tüketici trendlerini açıkladı. Servis araştırmaları doğrultusunda fiziksel ve dijital alanda kullanıcı odaklı tasarımlar üreten I-AM, markaların insanı merkeze alan ve gerçek etkileşim yaratan ortamlar sunmaları gerektiğini vurguladı.
Uluslararası tasarım ve marka deneyim ajansı I-AM’in 2017 yılı öngörülerine göre; tüketicilerin kişiselleştirilmiş marka deneyimlerine her zamankinden daha fazla önem verdiği bir döneme giriyoruz.
Araştırmalar, günümüzde, tüketicilerin yaklaşık %70’inin memnun kalmadıkları durumda hızla yeni bir markaya geçiş yapabildiğini gösteriyor. Marka geçişkenliğinin bu denli hızlı artmasında tüketicinin bir yandan bilgiye çok kolay ve hızlı erişebilmesi bir yandan da çok az zamanı olması etki ediyor.
Müşterilerin %73’ü bireysel bilgilerine dayanarak onlara özel kurgulanan ürün ve hizmetleri tercih ettiğini belirtirken, %81’i daha iyi bir deneyim için daha fazla para ödemeye hazır olduklarını vurguluyor. Tasarım, çalışan memnuniyetine de etki ediyor. İyi tasarlanmış ofisler, çalışan memnuniyetini ve verimliliğini %88’e kadar artırabiliyor.
Tüm bu verilere dayanarak, bugünün dünyasında yeme-içmeden ofis deneyimine kadar içinde insanın olduğu her alanda ideal deneyimler kurgulanması gerektiğini belirten I-AM Kurucu Ortağı Ertuğrul Yurdakul; “Günümüzde bir markanın yaptığı, ürettiği, sattığı her şey, tüm söylemleri, kültürü, görüntüsü ve aksiyonları, kimliğinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Kullanıcı odaklığının yükselişi ile birlikte marka kimliği çalışmalarının da ana belirleyicisi artık ‘tüketici’ oldu. Örneğin bankadan para çekiyor, o parayla bir mağazaya girip kendinize ayakkabı alıyor, mobil uygulama üzerinden çağırdığınız taksiye binip evinize gidiyor ve yolda da online market alışverişinizi yapabiliyorsunuz. Tüm bu ekosistemin veri ile desteklenmiş ve insan odaklı tasarlanmış olması iş sonuçlarına bire bir etki ediyor. İnsanı odağa alan çözümler, kullanıcı memnuniyetini ve tavsiye skorlarını pozitif yönde etkiliyor. Markanın stratejisi doğrultusunda hedef kitleye özel deneyimler yaşatan projeler büyük başarılar doğuruyor. Uzun süredir farklı projelerde birlikte çalıştığımız Turkcell ile hayata geçirdiğimiz Turkcell Diyalog Müzesi projesi bunun bir örneği. Bu proje ile kullanıcı odaklı tasarım sayesinde engelli bireylerin hayatını ne kadar kolaylaştırabileceğimizi göstermiş olduk” dedi.
Bankacılık sektörü insan odaklı tasarımda bir adım önde
İnsan odaklı tasarımda bankacılık sektörü yenilikleri daha hızlı hayata geçirebilme özelliğiyle bir adım önde. Bankacılık müşterilerinin de %69’u danışmanlık alabileceklerine inandıkları noktada, bankalarıyla tüm kaynaklarını paylaşmaya hazır olduklarını ifade ediyor. Ancak, araştırmalara göre müşterilerin %77’si bankalarının beklentilerini karşılayamadığını söylüyor.
Bankacılıkta farklı temas noktalarında insan odaklı olarak geliştirilecek pek çok tasarım alanı olduğuna değinen I-AM Kurucu Ortağı Emre Kuzlu; “Bankacılık sektörü özellikle yeni nesil müşterileri kazanabilmek için dinamizm ve yenilikçilik sergileyen tasarımlara ihtiyaç duyuyor. Bu anlayışla şube konseptlerini tasarladığımız Odeabank’ın Suadiye şubesi önemli bir örnek teşkil ediyor. Bu projede bir yandan teknoloji ve interaktivite aracılığıyla çekim gücü oluşturmayı hedefledik; öte yandan da iç mimaride kurguladığımız modelle banka şubesi gibi olmayan, müşterilerini ‘ağırlamayı’ hedefleyen bir kurgu ortaya koyduk” şeklinde konuştu.
Milenyum kuşağı, sosyalleşebilecekleri tasarımlar istiyor
Yaşları 20-35 arasında değişen Milenyum kuşağının alım gücü hızla artıyor ve bu nedenle pazarlama stratejilerinin temel belirleyicisi haline dönüşüyorlar. Milenyum kuşağının en önemli etkisi ise esnek, bireysel ve özgür olma ihtiyaçları doğrultusunda kolektif ve paylaşımcı çalışma ve yaşam alanlarının yaratılmasını talep etmeleri oldu.
Milenyum kuşağının yüksek bir sosyalleşme ihtiyacı olduğunu dile getiren Kuzlu; “2017 yılının en önemli gündem maddelerinden biri deneyim meraklısı Milenyum kuşağı için yaratıcı alanlar tasarlamak olacak. 2016 yılında gerçekleştirdiğimiz Cloud 7 ve Ouspace bunun en yeni örnekleri oldu. Cloud 7 projesi ile otellerin yalnızca insanların gidip konakladıkları bir yer olmaktan çıkıp zengin bir deneyim alanına dönüşebileceklerini kanıtladık. Ouspace projesini ise yeni fikirlerin ve iş birliklerinin yaratılabileceği bir alan sunmak amacıyla hayata geçirdik. 2017’nin tüm bu trendler doğrultusunda çok farklı sektörlerden yeni deneyim tasarımları ile markalar ve kullanıcıları arasında güçlü bağlar kurmaya devam edeceğimiz bir sene olacağına inanıyoruz” dedi.