HSBC Türkiye, bu kapsamda hayata geçirdiği ‘HSBC Premier Ekonomi Sohbetleri’ etkinliklerine devam ediyor. Premier müşterilerine özel düzenlenen ve bu yıl beşincisi Ankara’da gerçekleştirilen seminerde, HSBC Türkiye Portföy Yönetimi Genel Müdürü Namık Aksel, HSBC Türkiye Portföy Yönetimi Stratejisti İbrahim Aksoy ve Ekonomist Dr. Murat Üçer ekonominin gündemi ve finansal piyasalarla ilgili değerlendirmelerini paylaştı.
“Çoklu varlık tipi fonlar uzun vadeli yatırımlar için uygun araçlar olmaya devam ediyor”
Konuşmasında; “Küresel ekonomilerin 2016 yılında kırılgan bir dengede seyredeceği ve ekonomilerde toparlamanın yavaş ve kademeli olacağına dair görüşümüzü koruyoruz” diyen HSBC Türkiye Portföy Yönetimi Genel Müdürü Namık Aksel, “Mayıs sonunda yaptığımız toplantıda hisse senedi piyasası ile ilgili “olumlu” görüşümüzü hala korumakla beraber enflasyon tarafındaki sürpriz iyileşme ile ilgili iyimser fiyatlamanın da gerçekleşmesi sonrasında Nisan ayında tahvil faizleri ile ilgili görüşümüzü olumlu’dan nötr’e çekmiştik. Ayrıca kısa vadede TL’deki değerlenmenin 2.80’lerde sona erebileceğini vurgulamış ve Amerikan Merkez Bankası’nın faiz artırımı beklentilerinin geri gelmesi nedeni ile gelişmekte olan piyasalardan (GOP) çıkışların tekrardan başlaması ve Türkiye’nin iç siyasetine dair risklerin gündemi daha fazla meşgul etmesi nedeni ile belirsizlikler biraz daha netleşene kadar yatırımcıların temkinli portföy dağılımını tercih etmelerinin uygun olabileceğini belirtmiştik. Arada geçen dönemde beklediğimiz üzere gelişmiş ekonomilerdeki toparlanmanın gecikmesi dolayısıyla ABD, Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları’nın bol likiditeyi destekleyen politikalarının tekrardan hızlanması nedeni ile GOP’a olan sermaye akımlarında artış gözlemledik ancak Türkiye mali piyasaları bu dönemde diğer GOP’lar kadar iyi performans gösteremedi. Yurt dışındaki destekleyici havanın birkaç ay daha devam edebileceğini ancak özellikle Amerikan Merkez Bankası’nın faiz artırımı beklentisi ile yılsonuna doğru risk algısının tekrardan olumsuza kayabileceğini öngörüyoruz. Bu ortamda tahvil faizleri ile ilgili nötr, hissede pozitif görüşümüzü korurken, portföylerde kısmen döviz cinsi yatırımların da değerlendirilebileceğini düşünüyoruz. Belirsizliklerin devam ettiği yatırım ortamında, riski dağıtan ve getiriyi çeşitlendiren aktif yönetimli çoklu varlık tipi fonlar uzun vadeli yatırımlar için son derece uygun araçlar olmaya devam ediyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye’de nominal tahvil faizleri ortalamadan oldukça yüksek”
HSBC Türkiye Portföy Yönetimi Stratejisti İbrahim Aksoy da “Fed yetkililerinin ortalama faiz tahminlerini bir kez daha aşağı revize etmesi, son kararın küresel piyasalar için beklenenden daha yumuşak değerlendirilmesine oldu. Bununla birlikte karar, Aralık’ta faiz artışı yapılması ihtimalini gündemde tutabilecek görünüyor. Türkiye hisse senedi piyasaları fiyat/kar çarpanı açısından uzun vadeli bir bakış açısıyla gelişmekte olan piyasa ortalamasına göre önemli ölçüde iskontolu. Diğer yandan, 10-yıllık lira cinsi tahvil ile gelişmekte olan piyasa ortalama tahvil faizi farkı son yılların en yüksek seviyesinde. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de nominal tahvil faizleri ortalamadan oldukça yüksek. Fed kararı ve son açıklamayla Moody’s not indirimi beklentilerinin azalması çok kısa vadede Türkiye piyasalarını destekleyebilir. Fakat son dönem yurtiçi gündem nedeniyle, Türkiye piyasaları açısından yeni bir hikaye ortaya çıkana kadar borsa, tahvil ve lirada uzun süreli olumlu trend ihtimali zayıf görünüyor. Kısa vadeli bant hareketleri daha olası. BİST 100 endeksinde 80 bin üzeri seviyeler, 10-yıllık tahvil faizinde %9.50 seviyelerinin altı ve dolarda 2.90-2.93 bandı kar realizasyonu görülebilecek seviyeler. Ekonomik aktivitedeki yavaşlama yılın kalanında ve 2017 ilk çeyrekte para ve maliye politikalarının ana odağı olacak görünüyor. TCMB Para Politikası Kurulu’nun son açıklamasında finansal koşulların sıkı olduğunu belirtmesi önümüzdeki dönem faiz indirimlerinin süreceğine işaret ediyor. Para politikasına dair riskler 2015’in ilk yarısında olduğu gibi lira ve dolayısıyla enflasyonun seyri açısından izlenmeli” diye konuştu.
“Global ortam dalgalı da olsa, gelişmekte olan ülkeleri destekleyici nitelikte”
Ekonomist Dr. Murat Üçer ise şunları kaydetti: “Global ortam faiz oranlarının düşük seyretmesi nedeniyle dalgalı olsa da Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri destekleyici nitelikte olduğu söylenebilir. Dünya genelinde büyüme zayıf seyrini sürdürürken, merkez bankalarına olan aşırı bağımlılık devam ediyor ve bu da kendi içinde bazı riskleri beraberinde getiriyor. Ayrıca siyasi ve jeopolitik riskler ile birlikte globalleşme karşıtlığının belirgin şekilde artığı bir konjonktürdeyiz. Türkiye tarafında ise görece dirençli bir dönem sonrası büyümede belirgin bir yavaşlama olduğu görülüyor. Enflasyon ve cari açık gibi kırılganlıklarımız yüksek seyrediyor. Önümüzdeki dönemde yavaşlayan büyüme ve artan işsizlik makro politikalar üzerinde belirleyici olacak, faiz indirimleri piyasalar izin verdikçe devam edecektir. Bu çerçevede büyümede kamu harcamalarının oynadığı