Klasikle moderni, geçmişle bugünü harmanlayan Acem-Blues ustası Mohsen Namjoo, müzikseverlerin yoğun ilgisi üzerine yeniden Türkiye turnesinde. İran müziğinin aykırı sesi Mohsen Namjoo; Ankara, Bursa, İzmir ve İstanbul konserleri ile müzikseverleri özgün tarzıyla selamlayacak.
Türkiye’de “Ey Sereban” şarkısı ile hafızalarda yer edinen İranlı efsanevi müzik adamı Mohsen Namjoo, 4 oktavlık sesiyle kulaklardaki pası silmek için geliyor. Sanatçı; Ankara, Bursa, İzmir ve İstanbul konserleriyle doyumsuz bir müzik ziyafeti sunacak.
İran’ın Bob Dylan’ın olarak nitelendirilen Acem-Blues Ustası Mohsen Namjoo’nun müzikseverlerin sabırsızlıkla beklediği Türkiye konserlerinin tarihleri açıklandı. Namjoo, 12 Aralık’ta Ankara Congresium’da, 16 Aralık’ta Bursa BAOB’da, 18 Aralık’ta İzmir Container Hall’da ve 19 Aralık’ta da İstanbul, Volkswagen Arena’da muhteşem sesi ve özgün tarzıyla müzikseverlerle buluşacak.
Hafız-ı Şirazi, Şems ve Mevlana’dan esintiler
Rock ve cazı geleneksel İran müziği ile yoğurarak günümüz gençliğinin ruhuna dokunan Mohsen Namjoo’nun şarkılarında zengin İran edebiyatının izlerini görmek mümkün… Hafız-ı Şirazi, Şems, Mevlana; Mohsen Namjoo için vazgeçilmez esin kaynağı. Sevgi, şefkat dolu şarkılarda sıklıkla karşımıza çıkan duygu ise hüzün.
Şarkılarında klasikle moderni, geçmişle bugünü ahenkle buluşturan ünlü müzisyen Mohsen Namjoo; Nobahari, Ey Sareban, Shekveh, Shirin Shirinam, Shiveve Nooshin Laba, Khan Baji, Yar Mara Ghar Mara gibi şarkıları ile geniş bir hayran kitlesine sahip.
Güçlü sesi; yanık ve içten ama olabildiğince özgür
Sesini adeta bir enstrüman gibi kullanabilen Mohsen Namjo, çok renkli bir müzikle baş başa bırakıyor dinleyenlerini. Underground ve alternatif müzik olarak nitelendirilebilecek bu tarz, kimi zaman dingin, kimi zaman coşkun. Güçlü sesi, yanık ve içten. Bazen sert, bazen yumuşak. Ama olabildiğince özgür…
“Sereban’da (Ey Kervancı) dinleyenlerini doğunun hüznüne ortak ederken, ayrılığı Farsça’nın o büyülü melodisiyle yaşatıyor. Hayatta hala güzel şeylerin olduğunu, yaşamaya devam etmek gerektiğini hatırlatıyor.
Nobahari’nin “Olur da olamazsam buralarda /Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum, /Uyumak…/ Yüzyıllarca uyumak…/İlla isim konulacaksa /Ben masal değil hayat demekten yanayım /Bu yolları yan yana yürümekten yanayım…” dizeleriyle dinleyenlerin ruhlarını alıp uzaklara ama çok uzaklara götürmesini biliyor.
2006’dan sonra müziğiyle geniş kitleleri etkiledi
İran müziğinin aykırı ismi Mohsen Namjoo, 2006 yılında özel konserler vermeye başladı. Yine aynı yıl, ilk kez İran dışına uzanarak, “Tehran Hotspot of the International Rotterdam Festival” inde solo bir performans sergiledi. Konser sonrası Hollanda radyosunun kendisiyle bir söyleşi yapmasıyla şarkıları daha geniş kitlelere ulaştı. “Sound of Silence (Sessizliğin Sesi)” isimli belgeselin müziklerini yapması sanatçının İran dışındaki tanınırlığını daha da artırdı. 2009 yılında İtalya’da piyasaya çıkan “Oy” albümü ile Avrupa müzik piyasasında kendine haklı bir yer edindi. 2010 yılına gelindiğinde ise Payam Entertainment’la ortak projesi “Namjoo in A Minor” ile yeni bir topluluk eşliğinde kendine ait şarkıları tekrar yorumladı.
Son albümünde Eric Clapton’un “Layla” şarkısını yeniden yorumladı
Los Angeles’ta Walt Disney Concert Hall ve Toronto’da Sony Center’da rüzgar gibi esti. 2011’de “Useless Kisses” ve 2012’de Stanford Üniversitesi performansının canlı kaydını içeren “Alaki” albümleri müzik marketlerde yerini aldı. Ünlü müzisyen geçtiğimiz yıl son albümü “Trust the Tangerine Peel” ile sevenlerini yeniden selamladı. Çağdaş ve klasik İran esintileri taşıyan albümde, özellikle Eric Clapton’un ünlü “Layla” şarkısının ezgilerinin kullanıldığı “Roo dast” ile müzikseverleri mest etti.