Demir-Çelik sektörü, Ortadoğu, Irak ve Suriye’de yaşanan iç çatışmalar nedeniyle zor günler yaşarken, Yemen’deki son gelişmeler sonrasında ihracatta ciddi daralma yaşıyor. Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Halil Şahin, “uluslararası alanda yaşanan gelişmeler Türk demir-çelik sektörü açısından maalesef hiç umut vaat etmiyor. Irak ve Suriye’de yaşanan iç çatışmalar sebebiyle ihracatımızda yaşanan gerileme, diğer Körfez ülkelerince Yemen’e yönelik başlatılan askeri operasyonla daha büyüyecek gibi görünüyor. Talep azalması ve mamul fiyatlarındaki düşüşle, sektörümüzü çok zor bir yıl bekliyor” diye yorumladı.
22-24 Mart 2015 tarihlerinde Paris’te düzenlenen 72. Uluslararası İnşaat Demiri İhracatçıları ve Üreticileri Birliği (IREPAS) toplantısı ve SteelOrbis Bahar Konferansı’nda dünya demir-çelik piyasasının tüm çevrelerinden aktörleriyle bir araya gelen Halil Şahin Türk demir-çelik sektörünün son dönem gelişmeleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Petrol fiyatlarındaki düşüş sebebiyle, Körfez ülkelerinin yatırımlarını bir süre askıya alacakları ve bu süreçte demir-çelik ithalatlarını asgariye indireceklerini vurgulayan Halil Şahin, “Ortadoğu’da hem petrol fiyatlarındaki gerileme, hem de bölgenin savaş haline girmesi, 2015 yılı için bizi umutsuzluğa sevk ediyor. İhracatımızı olumsuz etkileyen bu gelişmeler yılın ilk çeyreğinde ihracatımızın yüzde 20 seviyesinde düşmesine yol açtı” dedi.
Çin’de inşaat sektöründeki gerileme bizi tehdit ediyor.
2014 yılında, Çin’de konut arzı fazlası sebebiyle inşaat sektörünün yavaşladığını, bu gelişmenin Çin’de inşaat çeliğine olan iç talebin de gerilemesine sebep olduğunu anlatan Şahin, şöyle devam etti: “Bir yandan çelik üretimi aynı hızla devam ederken, bir yandan iç talebin gerilemesi, ihraç edilmeyi bekleyen yüksek tonajda üretim fazlasına sebep oldu. 2015 yılında ihracata ayrılacak bu kısmın yaklaşık 82 milyon ton olması bekleniyor. Bizim 2014 yılı ham çelik üretimimizin 34 milyon ton, mamul ihracatımızın da 18 milyon ton olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu rakamın büyüklüğünü daha iyi anlayabiliriz. Doğal olarak, bu durum Çin’in bizim halihazırda ihracat gerçekleştirdiğimiz pazarlarımızda daha saldırgan bir strateji izleyerek rekabet yeteneğimizi önemli ölçüde kısıtlamasına neden olacak. Ayrıca, her ne kadar vergisel önlemler alsak da, bu çeliğin bir kısmının ülkemizce ithal edileceğini de öngörmek yanlış olmaz.”
Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışmaların ucu bize de dokunuyor.
Ukrayna’da çatışmaların yaşandığı bölgede yer alan 4 çelikhane üretimini durdurmak zorunda kaldığı bilgisini veren Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Halil Şahin, “Ukrayna’daki toplam çelikhane sayısının 17 olduğu düşünüldüğünde bu önemli bir rakam. Ülkemizin en önemli kütük tedarikçisinde yaşanan sıkıntılar, bu ürünü girdi olarak kullanan Türk çelik endüstrisi için doğal olarak maliyet artışlarına, hammadde temininde zorluklara sebep olabilecektir. Rusya ise rublenin hızla değer kaybetmesiyle potansiyel bir ihracatçı konumuna gelerek, mevcut pazarlarımızda bize nazaran rekabet avantajı yakalayacak bir pozisyon edindi” şeklinde konuştu.
Umudumuz Amerika ama…
Ortadoğu, Çin, Ukrayna ve Rusya’da yaşanan bu olumsuz tabloya karşın Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinde canlanma yaşandığını kaydeden Şahin, “Bu canlanma doğal olarak inşaat sektörüne de yansımış durumda ve bu ülkeye olan inşaat çeliği ihracatımız da sevindirici bir şekilde artış gösteriyor. Ne var ki, Paris’te yaptığımız son temaslarda edindiğimiz bilgiye göre, Amerikalı yerli üreticiler, geçen yıl ABD Ticaret Bakanlığı tarafından ülkemiz menşeli inşaat çeliğine karşı yürütülen ve önlemsiz sonuçlanan anti-damping soruşturmasından tatmin olmadıkları için yeni bir başvuruda bulunacaklarmış. Geçen yıl sunduğumuz her türlü bilgi ve belgeyle, ABD Ticaret Bakanlığı’nı ikna etmişken, maalesef Amerikalı meslektaşlarımızı bir türlü anti-damping yapmadığımıza ikna edemedik. Görünüşe göre de, ülkemiz menşeli ürünlere ilave vergi koyulana kadar bu mücadelelerini bırakmayacaklar. Önümüzdeki günlerde böyle bir soruşturma açılması ve önlemle sonuçlanması durumunda, elbette bu ülkeye olan ihracatımıza da yeniden olumsuz yansımalar olabilecek” dedi.
Rekabet edebilmek için maliyetlerimiz düşürülmeli
Halil Şahin “Dışarda tüm bu olumsuz şartlar mevcutken, girdi maliyetlerimizi düşürerek rekabet avantajı sağlamamız gerekiyor. Ancak, yıllardır dile getirdiğimiz, elektrik kullanımında TRT payı tahsilatı uygulamasına hala devam ediliyor. Bizim en büyük girdilerimizden biri elektrik enerjisi, bundan kaçışımız yok ve yüzde 2’lik bu pay yıllık bazda önemli bir maliyet oluşturuyor. Sektörümüzün yine ana girdilerinden biri olan hurdanın ithalinde uygulanmakta olan çevre katkı payı başta Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) ile ülkemiz arasındaki anlaşmaya olmak üzere ülkemizin uluslararası taahhütlerine aykırılık teşkil ediyor. Bu nedenle çevre katkı payı uygulamasına da son verilmesini bekliyoruz.
Sektör AKÇT anlaşması çerçevesinde devlet desteği ve teşvik alamıyor
Son olarak AKÇT anlaşmasına de değinen Şahin, konuşmasını şöyle tamamladı. “AKÇT anlaşması kapsamında sektörde belli başlı ürünlere ilişkin yapılacak üretim yatırımlarında devlet yardımından faydalanılamıyor. Bu durumda; kapasite artışı, ülkemize olmayan bir ürünün üretimi ya da yüksek katma değerli ürün üretimine yönelik kurulacak yeni tesisler için firmalarımız rekabet gücünden kalıyor. Bu nedenle, söz konusu anlaşmanın devlet yardımlarını kısıtlayan bölümlerinde revizyon yapılması gerekmektedir. Gerek çevre katkı payı, gerekse AKÇT kapsamında devlet yardımları hususları, 2012 yılsonunda yürürlüğe giren “Türkiye Demir-Çelik ve Demir Dışı Metaller Strateji Belgesi ve Eylem Planı”nda yer alarak, açıkça devlet politikası haline gelmiştir. Başta Sayın Başbakanımızdan olmak üzere ilgili tüm Bakanlarımızdan sektörümüzün tüm önemli pazarlarında yaşadığı bu sorunlarla baş edebilmesi için yurtiçinde önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz.”