Uzman Psikolog Ceyda Öztekin ile “İş Yerlerinde Yeni Nesil Psikolojik Eğitimler” den “Anne-Baba Eğitimi” ni konuştuk.
Anne-Baba Eğitimi Nedir?
Çalışmalar, akademik olarak başarılı, insan ilişkilerinde mutlu, ruh sağlığı yerinde olan çocukların anne-babalarının bazı ortak özellikleri olduğunu göstermiştir. Buna göre başarılı, sağlıklı, mutlu çocuklar yetiştirmenin şansla değil, anne-babaların belli başlı özelliklere, bilgi ve becerilere sahip olmalarıyla ilgili olduğu saptanmıştır.
“İyi anne-baba olarak doğulmaz, bilgi ve emekle iyi anne-baba olunur” noktasından hareketle anne-baba eğitimi kavramı ortaya çıkmış ve bu eğitimlerde anne-babalara yaş dönemlerinin gelişimsel özellikleri, çocuğu yönetebilme, çocukla sağlıklı iletişim kurabilme, her anne-babanın sıklıkla karşılaştığı sorunlar ve bunlarla etkili baş edebilme konularında bilgi ve beceriler edindirmek amaçlanmıştır.
Anne-Baba Eğitimi Ne Zaman ve Nasıl Başladı?
Amerika’da anne-baba eğitiminin sistematik anlamda 1960’lı yıllarda başladığı bilinmektedir. Çıkış noktası ise tamamen ekonomik nedenlerle ilgili… Kötü ailede yetişen çocukların akademik olarak başarılı olamaması, iyi işlere sahip olamaması, madde kullanımına ve şiddete daha yatkın olması, erken yaşta suça karışması gibi sonuçlara bakılarak, iyi anne-baba olamamanın ülke ekonomisine maliyetinin çok ağır olduğu düşünülmüştür. Bu araştırma sonuçlarının akabinde de anne-baba eğitimlerine, önce kiliselerde, sonra hastanelerde, sonra çeşitli eğitim kurumlarında ve son olarak da 1990’lı yıllarda işyerlerinde yer verilmeye başlanmıştır. Türkiye’de uygulaması daha çok yeni olan anne-baba eğitimi henüz istenilen yaygınlığa ve etkinliğe ulaşamamıştır.
Eskiden Anne-Baba Eğitimi Diye Bir Şey Yoktu, Şimdi Neden Gerekli Olsun?
Bu sorunun cevabını bulabilmek için belki de ilk önce yeni yüzyılda nelerin değiştiğine bakmamız gerekebilir:
– Kök ailelerle ilişkilerde değişim…
İnsanların kök ailelerine uzak yaşaması, çocuk yetiştirme konusunda destek alamaması, veya alabilseler bile eskilerin bilgilerinin hızla değişen dünyanın ihtiyaçlarına artık cevap veremiyor olması farklı çözüm yöntemleri gerektirmektedir..
– Bilgi kirliliği…
Kitaplardaki ve internetteki bilgilerin birbiriyle çelişmesi, hatta medyadaki uzmanların bile tutarsız söylemleri çocuk yetiştirmeye dair sağlıklı, güvenilir ve pratik bilgiye ulaşmayı zorlaştırmaktadır…
– Yeni yüzyılın değişen aile yapısı…
Yalnız çocuk büyüten anne ya da babalar, ikinci evlilikler, yeni evliliklerden gelen çocuklar ve tüm bunlar arasında kurulması gereken dengenin zorluğu söz konusudur…
– Çalışan anne-baba olmanın getirdiği zorluklar…
Çocuklara vakit ayırmak, günlük yaşantılarını takip etmek ve gelişimlerine özen gösterebilmek için vakit bulabilmek eskisinden çok daha zor hale gelmiştir…
– Çocuk büyütmenin artan maliyeti ve bu ihtiyaçları karşılayabilmek konusunda hissedilen baskı ve stres…
– Değişen dünyadaki güvenlik sorunu ve çocukları daha fazla takip ve kontrol etme ihtiyacı…
Kısacası artık; vakit az, stres çok, iyi anne-baba olmak için gereken beceri fazla, iyi çocuk yetiştirmek konusundaki beklenti hayli yüksek ve tüm bunlara rağmen anne-babaların sahip olduğu destek eskisinden çok daha sınırlıdır. Anne-baba olmak hiç 21. yüzyıldaki kadar zor olmamıştır ve anne-babalar hiç bu kadar desteğe ihtiyaç duymamıştır.
Neden İşyerlerinde Anne-Baba Eğitimi?
Öncelikle anne-baba eğitimi ve desteği zaten dünyanın geleceği için tartışmasız bir gereklilik haline geldiğinden, mümkün olan her yerde (hastanelerde, okullarda, iş yerlerinde) anne-babalara bu desteğin verilmesinin gerekliliği açıktır. Bunu yapan bir iş yeri, bir tür sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirmiş ve topluma çok değerli bir hizmet vermiş olacaktır.
İkinci ve belki de bir işyeri için en önemli pratik neden, bu tür eğitimlerin çalışanların iş yerindeki verimliliğine olan katkısıdır. Çalışmalar aile içinde yaşanan sorunların işyerine aktarıldığını ve çalışanın verimliliğini, konsantrasyonunu ve motivasyonunu belirgin ölçüde etkilediğini net bulgularla ifade etmektedir. Amerika’da 1996 yılında yapılan ulusal bir araştırmada aile içinde stres yaşayan çalışanlarda, fiziksel hastalanmanın daha fazla olduğu, buna bağlı olarak hastalık ve mazeret izinlerini daha sık aldıkları, her ay ortalama 1.34 daha fazla iş günü kaybettikleri, iş yerlerindeki genel konsantrasyon ve verimlilik düzeylerinin diğer çalışanlardan daha düşük olduğu, ve yine bu grupta iş kaybının ve iş değişikliğinin belirgin ölçüde daha fazla olduğu bulunmuştur. Tüm bu veriler göz önüne alındığında, çalışanların aile hayatlarına destek vermenin dolaylı olarak iş verimliliklerine ve başarılarına olumlu etkilerde bulunacağı açık olarak görünmektedir.
Bu tür eğitimlerin bir diğer olumlu yanı da çalışanın iş yerine bağlılığını arttırmasıdır. Hizmet içi eğitimlerde sadece direk olarak üretimi ve verimliliği hedeflemek yerine anne-baba eğitimleri gibi eğitimlerle çalışanın iş dışındaki hayatına bir destek verildiğinde, çalışan kendisini sadece çalışan olarak değil, insan olarak da değer verilmiş hissetmekte ve bu da kurumuna olan bağlılığını olumlu yönde etkilemektedir.
İşyerinde anne-baba eğitimlerine yer vermenin bir diğer olumlu etkisi de çalışanlar arasındaki ilişkiler üzerinde görülmektedir. Dönem dönem işyerlerinde yapılan sosyal etkinlikler gibi, anne-baba eğitimleri de çalışanların rekabetten uzaklaşarak birbirlerini insan olarak daha farklı yönleriyle görmelerini, tanımalarını sağlamakta, işyerinde farklı bir tonda iletişimin ve empatinin önünü açarak, iş ortamındaki atmosfere olumlu katkıda bulunmaktadır.
İş Yerinde Anne-Baba Eğitimi Maliyetli Bir Çalışma mıdır?
Maliyetin nasıl tanımlandığı önemlidir ve iş yeri bütçeleri farklılıklar gösterir; ancak anne-baba eğitimleri sıklıkla satın alınan kurumsal içerikli eğitimlerden çok daha düşük maliyetlidir ve kısa sürer. Sadece cuma akşamı mesainin son 1 saatini çalışanlara ayırarak, işyerinin atmosferine, çalışanların kuruma bağlılığına ve üretkenliğine belirgin fayda sağlayabilmek mümkündür. Veya Amerika’da sıklıkla uygulanan “lunch-and learn” (öğle yemeği ve öğrenme) konseptlerinde olduğu gibi, haftada 1 gün öğle arasında çalışanların öğle yemeği saatini böyle bir eğitimle değerlendirmek de bir seçenektir. Anne-baba eğitimleri sadece 1 oturumluk olabileceği gibi, 7-8 haftalık, birbirini takip eden oturumlar olarak da planlanabilmektedir.
Ankara’da Bir Pilot Çalışma
Yukarıda belirtilen türde bir “İş Yerinde Anne-Baba Eğitimi” çalışması, 2013 yılı içerisinde Ankara Botaş Genel Müdürlük çalışanlarına yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma, katılmak isteyen çalışanlara yönelik farklı konularda pratik bilgileri ve çözüm önerilerini içeren 8 haftalık bir program olarak hazırlanmış ve her cuma öğleden sonra (mesainin son 2 saatinde) uygulanmıştır.
Kurumun eğitim sonunda yaptığı değerlendirmelerde, program için verilen puanların oldukça yüksek olduğu ve eğitimlerin devamının istendiği belirlenmiştir. Bu ölçüde bir beğeninin sebebini araştırdığımızda çalışanların bize sözel olarak aktardıkları veriler şu şekilde örneklendirilerilebilir:
“İş ve aile dengesini kurmak zaten çok zor, iş yerinde aile hayatımıza böyle bir destek olması stresimizi azaltmaya yardımcı oldu…”,
“İş yerinin iş dışındaki hayatımızı da düşünen bir eğitim vermesi hoşumuza gitti…”
“İş yerinde çok farklı, keyifli bir vakit geçirmiş olduk bu eğitimler sayesinde…”
“Cuma günleri işe gelmek daha zevkli oldu…”
Son Olarak…
İş yerinde anne-baba eğitiminin Türkiye’de çok yeni ancak bir o kadar da önü açık bir alan olduğu düşünülmektedir. Amacımız, daha sağlıklı, mutlu ve başarılı yeni nesillerin yetişmesine sizlerle beraber katkıda bulunmaktır. Çocuklarımız ve gençlerimiz için harcadığınız emek ve anne-baba eğitimine verdiğiniz destek için yürekten teşekkürler…
Uzm. Psk. Ceyda Öztekin
(www.ceydaoztekin.com)
Boylam Psikiyatri Enstitüsü,
Karum İş Merkezi, A Blok, 4. Kat, Kavaklıdere, Ankara
0312 468 22 88