FED’in yeni başkanı Yellen ile ilgili PhillipCapital Araştırma Merkezi nin değerlendirmesi:
Bu hafta içinde yaşananları Yellen öncesi ve sonrası diye ayırmakta yarar var. Anlaşılan o ki; bizim içerideki piyasalar bile Yellen’in konuşmasını farklı algılamakta; zira döviz ve bono piyasaları hisse senedi piyasaları kadar aşırı bir tepki göstermedi. Gelelim konuşmanın esasına ve bundan sonra gerek içeride gerek dışarıda yansımaları neler olabileceğine. FED’in gelecekteki Başkanı Janet Yellen zaten içeride şu ana kadar başarı ile görev yapmış ve mevcut FED para politikalarını benimseyen bir üye, yani demem o ki, FED’in 22 Mayıs tarihinde yapmış olduğu açıklamanın, Eylül’de azaltmama kararının; Ekim’i pas geçen toplantının her birinin altında imzası var. Bu dönemde FED kişilere bağlı olmadan, ekonomik şartların gerektirdiği gibi hareket edecektir. 2001 yılını hatırlayanlar için bir benzetme bile yapılabilir, Kasım 2000, Şubat 2001’de yaşananların ön sinyalini verip piyasaları döviz pozisyonları hakkında uyarmıştı; bu uyarıyı dikkate alanlar daha az zarar görerek sıyrılırken, hadi canım sende diyenlerin ise kayıplarının boyutu hayal edilemeyecek kâbus noktalarına ulaşmıştı.
FED bu ince mesajları vererek ‘tapering’ denen varlık alım azaltmasının kaçınılmaz son olduğunu ima etmeye çalışmaktadır. İstihdama yönelik yeni 5,5% işsizlik hedefi dile getirilmesine rağmen benim burada iki çekincem var: 1. 5,5% işsizlik demek esasında 0% işsizlik mertebesi demeğe yakındır; 2. FED para politikalarının varlık alım kısmını düşük faiz tarafından net bir şekilde ayrıştımaktadır, bunu derken de FED’in 0 faiz politikası çok uzun bir süre devam edecekken piyasaların satış yemesine sebep olan ‘tapering’ en geç beklendiği gibi Mart’ta devreye girecektir.
Şimdi bu gerçeğe rağmen iyimserlik nereden ve neden devreye giriyor, onu irdeleyelim. FED’in elinde bizde olmayan bir veri seti var; buna bağlı olarak da sonsuz seçenekler mevcut. Hatırlatmak gerekirse, FED an itibarı ile 45 milyar doları devlet tahvili ve 40 milyarı Mortgage’a bağlı tahvil olmak kaydı ile aylık 85 milyar dolar alım yapmakta. Bizi en fazla ferahlatan mevzu; bu alımı yapılan kağıtların bilanço küçültmek amacı ile piyasaya geri satılmayacağı, yani FED bu kağıtları bilançosonda itfa ettirecek; dolayısı ile en azından satışa bağlı fiyatta düşüş ve faizde yükseliş beklentimiz yok. İkincisi ise, FED önünü net görene kadar varlık alımlarını kademeli olarak azaltacak. Üçüncüsü ise azaltırken yapacağı seçimler yani hangi tahvilin alımınd azaltıma gideceği. Tahminim Mortgage piyasasını canlı tutmak adına bu tahvil alımlarının azaltılmasına geç başlayacaktır.
Çıkıştan az etkilenmek için bu tür gelişmeler ve positif fiyat hareketleri bizim için oldukça olumlu. Her zaman dediğimiz gibi bu süreçte en olumsuz etkilencek piyasalar hiç kuşkusuz EM (gelişmekte olan) piyasaları olacaktır. Alınacak önlemler olduğu gibi tamamen de kendimizi bunun dışında tutma imkânımız yoktur. Bu hafta konuk olarak katıldığım bir seminerde dinladiğim Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de dediği gibi ABD’de ve küresel anlamda faizler yükselirken Türkiye’nin bundan kendini soyutlaması mümkün değildir. Şu ana kadar TL’yi korumak adına yapılanların yurt dışında önemli lehimize olan gelişmeler haricinde hiçbir şeye yaramadığını gördük. Bunun en iyi örneği belki de bu haftadır, istisnai gün sayısını haftada ikiye çıkararak TL’ye destek oalcağını sandığımız haftada Sepet TL karşısında 2,4200 seviyelerine ulaşarak tarihi rekor kırarken, Yellen’in konuşması ile 2,3900 altına geldik. TL’nin değer kazanma sebebi Türkiye’de yapılanların sonucu olmaması piyasalar için hep endişe kaynağı oalcaktır. Zira yarın Yellen ağız değiştirse TL eski seviyelerinin (2,4200 TL) altına dahi düşüp değer kaybı yaşayabilir. Bu hafta piyasalar açısından yoğun veri seti kadar haftanın ilk iki günü gerçekleştirilecek olan Hazine ihaleleri çok önemli olacaktır. 12 milyar TL borçlanmak için piyasaya çıkacak olan Hazine haftaya gösterge kâğıtta 8,71% compound seviyesinden geliyor. Düşük gördüğü 9% seviyesinden değer kazana kazana ancak 8,70% seviyelerine kadar bir kazanım yaşadı. Tabii Yellen ve ona bağlı olarak ABD tahvillerinin geri gelmesi, TL’nin hafif değer kazanması bu hareketin ana sebebi olarak algılanabilir. Yüklü itfa haftasında daha büyük kazanımlar, ihaleler sonuçlanmadan beklemek hayal olurdu zaten.
Gelelim BIST tarafına; bu taraf insanların elinin ayarının kaçtığı yer. Alternatif ve özellikle döviz piyasasından ayrışamaz dediğimiz BIST hızlı bir düzeltme yaparak ve altta bulunan tüm destekleri kırarak 79,400’den başladığı kaçınılmaz 70,300 yolculuğunda Yellen’in oyuna girip son anda attığı üçlükle kurtuldu. Haftanın son gününde de elde ettiği 0,40%lik artış ile haftayı açıldığı yerin oralarda 74,273 puandan kapadı. Tabii kaçınılmaz gibi gözüken 70,300 yolculuğunda gördüğümüz düşük 70,835 oldu. Gözler Merkez’den gelecek aksiyonlarda, döviz piyasalarında ve bu haftaya mahsus Hazine ihalelerinde olacak. Teknik olarak 75,100 seviyesi aşılmadığı sürece yükseliş yarıda kalabilir. Tabii verilerin çok yoğun olacağı bir hafta önümüzde, bu verilerin ABD ekonomisi üzerine etkileri ve bu etkilerin de FED kararına olası yansımaları yön gösterici olacaktır.
Geçtiğimiz hafta içeride en önemli olumsuz gelişme beklenenden oldukça fena gelen Cari Denge oldu. 2,5 milyar dolar tutarında beklenirken Eylül ayı Cari Açığı 3,28 milyar dolar olarak gerçekleşti. Hatırlarsanız Eylül ayında USD (döviz) TL karşısında tarihi yüksekleri görmüştü, yani demem o ki, düşük TL’nin ihracata olumlu yansıması da o kadar da değilmiş. Bu rakam Türkiye için bir tehdit olmasa da, yapısal reformlarla üzerine eğilinmesi gereken bir mevzu.
Yurt dışı piyasalar da en büyük tepkiler genelde USD crosslarda verilirken sınırlar aşılmadı. Euro USD karşısında kısmen güç toplayarak tekrar 1,35 seviyelerine geri gelirken, Japon Yeni USD zayıflığına rağmen 100 YEN/USD üzerine çıkarak 100 yürüyüşünü bitirip şimdi gözüne 101,20 direncine dikti. Japon Merkez Bankası bu haftaki toplantısında zannedersem gidişattan memnuniyetini dile getirecektir. Herkesin Yellen’dan sonra büyük sıçrama beklediği Altın kritik 1308 USD direncini kıramadığı takdirde ve 1270 USD altında bir kapanış gerçekleştirirse hızlı düşüş kaçınılmaz olacaktır.
Bu hafta istenmeyen kadar veri yoğunluğu yaşayacağız. Eski günlere dönüş niteliğinde olan yani kötü verinin iyi yorumlanacağı bir dönemeç bizi bekliyor. Yellen’in üzerine basarak ifade ettiği ekonomik gelişmelein izlenmesi mevzusu bu hafta fazlası ile karşımıza çıkacak. Tabii bu veri akışı sadece USA tarafından olmayacak. Perşembe günü istim üzerinde olan Japon ekonomisinin lokomotifi olan para politikası BOJ tarafından yeni bir karara bağlanacak. Para Politikalarında bir değişiklik beklenmiyor. Pazartesi ABD’nin uzun vadeli net para giriş/çıkışlarını izledikten sonra; Salı Almanya’nın belki de en önemli verisi olan ZEW açıklanacak. Çarşamba günü hem BOE hem de FED (28-29 Ekim) toplantı tutanaklarını açıklarken; ABD’den sırası ile Perakende Satışlar (0,1%), TÜFE (1,1%), Varolan Ev Satışları ve İşletme Stokları açıklancak. Perşembe ise Avrupa’nın Tüketici Güveni ve PMI’larının dışında ABD Philadelphia FED endeksi(15) gelecek. Cuma kapanışise Almanya’nın IFO’su ile yapılacak.
PhillipCapital Araştırma MerkeziYELLEN RÜZGÂRI HER YERDE FARKLI ESİYOR; AMAN DİKKAT!
Bu hafta içinde yaşananları Yellen öncesi ve sonrası diye ayırmakta yarar var. Anlaşılan o ki; bizim içerideki piyasalar bile Yellen’in konuşmasını farklı algılamakta; zira döviz ve bono piyasaları hisse senedi piyasaları kadar aşırı bir tepki göstermedi. Gelelim konuşmanın esasına ve bundan sonra gerek içeride gerek dışarıda yansımaları neler olabileceğine. FED’in gelecekteki Başkanı Janet Yellen zaten içeride şu ana kadar başarı ile görev yapmış ve mevcut FED para politikalarını benimseyen bir üye, yani demem o ki, FED’in 22 Mayıs tarihinde yapmış olduğu açıklamanın, Eylül’de azaltmama kararının; Ekim’i pas geçen toplantının her birinin altında imzası var. Bu dönemde FED kişilere bağlı olmadan, ekonomik şartların gerektirdiği gibi hareket edecektir. 2001 yılını hatırlayanlar için bir benzetme bile yapılabilir, Kasım 2000, Şubat 2001’de yaşananların ön sinyalini verip piyasaları döviz pozisyonları hakkında uyarmıştı; bu uyarıyı dikkate alanlar daha az zarar görerek sıyrılırken, hadi canım sende diyenlerin ise kayıplarının boyutu hayal edilemeyecek kâbus noktalarına ulaşmıştı.
FED bu ince mesajları vererek ‘tapering’ denen varlık alım azaltmasının kaçınılmaz son olduğunu ima etmeye çalışmaktadır. İstihdama yönelik yeni 5,5% işsizlik hedefi dile getirilmesine rağmen benim burada iki çekincem var: 1. 5,5% işsizlik demek esasında 0% işsizlik mertebesi demeğe yakındır; 2. FED para politikalarının varlık alım kısmını düşük faiz tarafından net bir şekilde ayrıştımaktadır, bunu derken de FED’in 0 faiz politikası çok uzun bir süre devam edecekken piyasaların satış yemesine sebep olan ‘tapering’ en geç beklendiği gibi Mart’ta devreye girecektir.
Şimdi bu gerçeğe rağmen iyimserlik nereden ve neden devreye giriyor, onu irdeleyelim. FED’in elinde bizde olmayan bir veri seti var; buna bağlı olarak da sonsuz seçenekler mevcut. Hatırlatmak gerekirse, FED an itibarı ile 45 milyar doları devlet tahvili ve 40 milyarı Mortgage’a bağlı tahvil olmak kaydı ile aylık 85 milyar dolar alım yapmakta. Bizi en fazla ferahlatan mevzu; bu alımı yapılan kağıtların bilanço küçültmek amacı ile piyasaya geri satılmayacağı, yani FED bu kağıtları bilançosonda itfa ettirecek; dolayısı ile en azından satışa bağlı fiyatta düşüş ve faizde yükseliş beklentimiz yok. İkincisi ise, FED önünü net görene kadar varlık alımlarını kademeli olarak azaltacak. Üçüncüsü ise azaltırken yapacağı seçimler yani hangi tahvilin alımınd azaltıma gideceği. Tahminim Mortgage piyasasını canlı tutmak adına bu tahvil alımlarının azaltılmasına geç başlayacaktır.
Çıkıştan az etkilenmek için bu tür gelişmeler ve positif fiyat hareketleri bizim için oldukça olumlu. Her zaman dediğimiz gibi bu süreçte en olumsuz etkilencek piyasalar hiç kuşkusuz EM (gelişmekte olan) piyasaları olacaktır. Alınacak önlemler olduğu gibi tamamen de kendimizi bunun dışında tutma imkânımız yoktur. Bu hafta konuk olarak katıldığım bir seminerde dinladiğim Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de dediği gibi ABD’de ve küresel anlamda faizler yükselirken Türkiye’nin bundan kendini soyutlaması mümkün değildir. Şu ana kadar TL’yi korumak adına yapılanların yurt dışında önemli lehimize olan gelişmeler haricinde hiçbir şeye yaramadığını gördük. Bunun en iyi örneği belki de bu haftadır, istisnai gün sayısını haftada ikiye çıkararak TL’ye destek oalcağını sandığımız haftada Sepet TL karşısında 2,4200 seviyelerine ulaşarak tarihi rekor kırarken, Yellen’in konuşması ile 2,3900 altına geldik. TL’nin değer kazanma sebebi Türkiye’de yapılanların sonucu olmaması piyasalar için hep endişe kaynağı oalcaktır. Zira yarın Yellen ağız değiştirse TL eski seviyelerinin (2,4200 TL) altına dahi düşüp değer kaybı yaşayabilir. Bu hafta piyasalar açısından yoğun veri seti kadar haftanın ilk iki günü gerçekleştirilecek olan Hazine ihaleleri çok önemli olacaktır. 12 milyar TL borçlanmak için piyasaya çıkacak olan Hazine haftaya gösterge kâğıtta 8,71% compound seviyesinden geliyor. Düşük gördüğü 9% seviyesinden değer kazana kazana ancak 8,70% seviyelerine kadar bir kazanım yaşadı. Tabii Yellen ve ona bağlı olarak ABD tahvillerinin geri gelmesi, TL’nin hafif değer kazanması bu hareketin ana sebebi olarak algılanabilir. Yüklü itfa haftasında daha büyük kazanımlar, ihaleler sonuçlanmadan beklemek hayal olurdu zaten.
Gelelim BIST tarafına; bu taraf insanların elinin ayarının kaçtığı yer. Alternatif ve özellikle döviz piyasasından ayrışamaz dediğimiz BIST hızlı bir düzeltme yaparak ve altta bulunan tüm destekleri kırarak 79,400’den başladığı kaçınılmaz 70,300 yolculuğunda Yellen’in oyuna girip son anda attığı üçlükle kurtuldu. Haftanın son gününde de elde ettiği 0,40%lik artış ile haftayı açıldığı yerin oralarda 74,273 puandan kapadı. Tabii kaçınılmaz gibi gözüken 70,300 yolculuğunda gördüğümüz düşük 70,835 oldu. Gözler Merkez’den gelecek aksiyonlarda, döviz piyasalarında ve bu haftaya mahsus Hazine ihalelerinde olacak. Teknik olarak 75,100 seviyesi aşılmadığı sürece yükseliş yarıda kalabilir. Tabii verilerin çok yoğun olacağı bir hafta önümüzde, bu verilerin ABD ekonomisi üzerine etkileri ve bu etkilerin de FED kararına olası yansımaları yön gösterici olacaktır.
Geçtiğimiz hafta içeride en önemli olumsuz gelişme beklenenden oldukça fena gelen Cari Denge oldu. 2,5 milyar dolar tutarında beklenirken Eylül ayı Cari Açığı 3,28 milyar dolar olarak gerçekleşti. Hatırlarsanız Eylül ayında USD (döviz) TL karşısında tarihi yüksekleri görmüştü, yani demem o ki, düşük TL’nin ihracata olumlu yansıması da o kadar da değilmiş. Bu rakam Türkiye için bir tehdit olmasa da, yapısal reformlarla üzerine eğilinmesi gereken bir mevzu.
Yurt dışı piyasalar da en büyük tepkiler genelde USD crosslarda verilirken sınırlar aşılmadı. Euro USD karşısında kısmen güç toplayarak tekrar 1,35 seviyelerine geri gelirken, Japon Yeni USD zayıflığına rağmen 100 YEN/USD üzerine çıkarak 100 yürüyüşünü bitirip şimdi gözüne 101,20 direncine dikti. Japon Merkez Bankası bu haftaki toplantısında zannedersem gidişattan memnuniyetini dile getirecektir. Herkesin Yellen’dan sonra büyük sıçrama beklediği Altın kritik 1308 USD direncini kıramadığı takdirde ve 1270 USD altında bir kapanış gerçekleştirirse hızlı düşüş kaçınılmaz olacaktır.
Bu hafta istenmeyen kadar veri yoğunluğu yaşayacağız. Eski günlere dönüş niteliğinde olan yani kötü verinin iyi yorumlanacağı bir dönemeç bizi bekliyor. Yellen’in üzerine basarak ifade ettiği ekonomik gelişmelein izlenmesi mevzusu bu hafta fazlası ile karşımıza çıkacak. Tabii bu veri akışı sadece USA tarafından olmayacak. Perşembe günü istim üzerinde olan Japon ekonomisinin lokomotifi olan para politikası BOJ tarafından yeni bir karara bağlanacak. Para Politikalarında bir değişiklik beklenmiyor. Pazartesi ABD’nin uzun vadeli net para giriş/çıkışlarını izledikten sonra; Salı Almanya’nın belki de en önemli verisi olan ZEW açıklanacak. Çarşamba günü hem BOE hem de FED (28-29 Ekim) toplantı tutanaklarını açıklarken; ABD’den sırası ile Perakende Satışlar (0,1%), TÜFE (1,1%), Varolan Ev Satışları ve İşletme Stokları açıklancak. Perşembe ise Avrupa’nın Tüketici Güveni ve PMI’larının dışında ABD Philadelphia FED endeksi(15) gelecek. Cuma kapanışise Almanya’nın IFO’su ile yapılacak.
PhillipCapital Araştırma MerkeziYELLEN RÜZGÂRI HER YERDE FARKLI ESİYOR; AMAN DİKKAT!
Bu hafta içinde yaşananları Yellen öncesi ve sonrası diye ayırmakta yarar var. Anlaşılan o ki; bizim içerideki piyasalar bile Yellen’in konuşmasını farklı algılamakta; zira döviz ve bono piyasaları hisse senedi piyasaları kadar aşırı bir tepki göstermedi. Gelelim konuşmanın esasına ve bundan sonra gerek içeride gerek dışarıda yansımaları neler olabileceğine. FED’in gelecekteki Başkanı Janet Yellen zaten içeride şu ana kadar başarı ile görev yapmış ve mevcut FED para politikalarını benimseyen bir üye, yani demem o ki, FED’in 22 Mayıs tarihinde yapmış olduğu açıklamanın, Eylül’de azaltmama kararının; Ekim’i pas geçen toplantının her birinin altında imzası var. Bu dönemde FED kişilere bağlı olmadan, ekonomik şartların gerektirdiği gibi hareket edecektir. 2001 yılını hatırlayanlar için bir benzetme bile yapılabilir, Kasım 2000, Şubat 2001’de yaşananların ön sinyalini verip piyasaları döviz pozisyonları hakkında uyarmıştı; bu uyarıyı dikkate alanlar daha az zarar görerek sıyrılırken, hadi canım sende diyenlerin ise kayıplarının boyutu hayal edilemeyecek kâbus noktalarına ulaşmıştı.
FED bu ince mesajları vererek ‘tapering’ denen varlık alım azaltmasının kaçınılmaz son olduğunu ima etmeye çalışmaktadır. İstihdama yönelik yeni 5,5% işsizlik hedefi dile getirilmesine rağmen benim burada iki çekincem var: 1. 5,5% işsizlik demek esasında 0% işsizlik mertebesi demeğe yakındır; 2. FED para politikalarının varlık alım kısmını düşük faiz tarafından net bir şekilde ayrıştımaktadır, bunu derken de FED’in 0 faiz politikası çok uzun bir süre devam edecekken piyasaların satış yemesine sebep olan ‘tapering’ en geç beklendiği gibi Mart’ta devreye girecektir.
Şimdi bu gerçeğe rağmen iyimserlik nereden ve neden devreye giriyor, onu irdeleyelim. FED’in elinde bizde olmayan bir veri seti var; buna bağlı olarak da sonsuz seçenekler mevcut. Hatırlatmak gerekirse, FED an itibarı ile 45 milyar doları devlet tahvili ve 40 milyarı Mortgage’a bağlı tahvil olmak kaydı ile aylık 85 milyar dolar alım yapmakta. Bizi en fazla ferahlatan mevzu; bu alımı yapılan kağıtların bilanço küçültmek amacı ile piyasaya geri satılmayacağı, yani FED bu kağıtları bilançosonda itfa ettirecek; dolayısı ile en azından satışa bağlı fiyatta düşüş ve faizde yükseliş beklentimiz yok. İkincisi ise, FED önünü net görene kadar varlık alımlarını kademeli olarak azaltacak. Üçüncüsü ise azaltırken yapacağı seçimler yani hangi tahvilin alımınd azaltıma gideceği. Tahminim Mortgage piyasasını canlı tutmak adına bu tahvil alımlarının azaltılmasına geç başlayacaktır.
Çıkıştan az etkilenmek için bu tür gelişmeler ve positif fiyat hareketleri bizim için oldukça olumlu. Her zaman dediğimiz gibi bu süreçte en olumsuz etkilencek piyasalar hiç kuşkusuz EM (gelişmekte olan) piyasaları olacaktır. Alınacak önlemler olduğu gibi tamamen de kendimizi bunun dışında tutma imkânımız yoktur. Bu hafta konuk olarak katıldığım bir seminerde dinladiğim Sayın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de dediği gibi ABD’de ve küresel anlamda faizler yükselirken Türkiye’nin bundan kendini soyutlaması mümkün değildir. Şu ana kadar TL’yi korumak adına yapılanların yurt dışında önemli lehimize olan gelişmeler haricinde hiçbir şeye yaramadığını gördük. Bunun en iyi örneği belki de bu haftadır, istisnai gün sayısını haftada ikiye çıkararak TL’ye destek oalcağını sandığımız haftada Sepet TL karşısında 2,4200 seviyelerine ulaşarak tarihi rekor kırarken, Yellen’in konuşması ile 2,3900 altına geldik. TL’nin değer kazanma sebebi Türkiye’de yapılanların sonucu olmaması piyasalar için hep endişe kaynağı oalcaktır. Zira yarın Yellen ağız değiştirse TL eski seviyelerinin (2,4200 TL) altına dahi düşüp değer kaybı yaşayabilir. Bu hafta piyasalar açısından yoğun veri seti kadar haftanın ilk iki günü gerçekleştirilecek olan Hazine ihaleleri çok önemli olacaktır. 12 milyar TL borçlanmak için piyasaya çıkacak olan Hazine haftaya gösterge kâğıtta 8,71% compound seviyesinden geliyor. Düşük gördüğü 9% seviyesinden değer kazana kazana ancak 8,70% seviyelerine kadar bir kazanım yaşadı. Tabii Yellen ve ona bağlı olarak ABD tahvillerinin geri gelmesi, TL’nin hafif değer kazanması bu hareketin ana sebebi olarak algılanabilir. Yüklü itfa haftasında daha büyük kazanımlar, ihaleler sonuçlanmadan beklemek hayal olurdu zaten.
Gelelim BIST tarafına; bu taraf insanların elinin ayarının kaçtığı yer. Alternatif ve özellikle döviz piyasasından ayrışamaz dediğimiz BIST hızlı bir düzeltme yaparak ve altta bulunan tüm destekleri kırarak 79,400’den başladığı kaçınılmaz 70,300 yolculuğunda Yellen’in oyuna girip son anda attığı üçlükle kurtuldu. Haftanın son gününde de elde ettiği 0,40%lik artış ile haftayı açıldığı yerin oralarda 74,273 puandan kapadı. Tabii kaçınılmaz gibi gözüken 70,300 yolculuğunda gördüğümüz düşük 70,835 oldu. Gözler Merkez’den gelecek aksiyonlarda, döviz piyasalarında ve bu haftaya mahsus Hazine ihalelerinde olacak. Teknik olarak 75,100 seviyesi aşılmadığı sürece yükseliş yarıda kalabilir. Tabii verilerin çok yoğun olacağı bir hafta önümüzde, bu verilerin ABD ekonomisi üzerine etkileri ve bu etkilerin de FED kararına olası yansımaları yön gösterici olacaktır.
Geçtiğimiz hafta içeride en önemli olumsuz gelişme beklenenden oldukça fena gelen Cari Denge oldu. 2,5 milyar dolar tutarında beklenirken Eylül ayı Cari Açığı 3,28 milyar dolar olarak gerçekleşti. Hatırlarsanız Eylül ayında USD (döviz) TL karşısında tarihi yüksekleri görmüştü, yani demem o ki, düşük TL’nin ihracata olumlu yansıması da o kadar da değilmiş. Bu rakam Türkiye için bir tehdit olmasa da, yapısal reformlarla üzerine eğilinmesi gereken bir mevzu.
Yurt dışı piyasalar da en büyük tepkiler genelde USD crosslarda verilirken sınırlar aşılmadı. Euro USD karşısında kısmen güç toplayarak tekrar 1,35 seviyelerine geri gelirken, Japon Yeni USD zayıflığına rağmen 100 YEN/USD üzerine çıkarak 100 yürüyüşünü bitirip şimdi gözüne 101,20 direncine dikti. Japon Merkez Bankası bu haftaki toplantısında zannedersem gidişattan memnuniyetini dile getirecektir. Herkesin Yellen’dan sonra büyük sıçrama beklediği Altın kritik 1308 USD direncini kıramadığı takdirde ve 1270 USD altında bir kapanış gerçekleştirirse hızlı düşüş kaçınılmaz olacaktır.
Bu hafta istenmeyen kadar veri yoğunluğu yaşayacağız. Eski günlere dönüş niteliğinde olan yani kötü verinin iyi yorumlanacağı bir dönemeç bizi bekliyor. Yellen’in üzerine basarak ifade ettiği ekonomik gelişmelein izlenmesi mevzusu bu hafta fazlası ile karşımıza çıkacak. Tabii bu veri akışı sadece USA tarafından olmayacak. Perşembe günü istim üzerinde olan Japon ekonomisinin lokomotifi olan para politikası BOJ tarafından yeni bir karara bağlanacak. Para Politikalarında bir değişiklik beklenmiyor. Pazartesi ABD’nin uzun vadeli net para giriş/çıkışlarını izledikten sonra; Salı Almanya’nın belki de en önemli verisi olan ZEW açıklanacak. Çarşamba günü hem BOE hem de FED (28-29 Ekim) toplantı tutanaklarını açıklarken; ABD’den sırası ile Perakende Satışlar (0,1%), TÜFE (1,1%), Varolan Ev Satışları ve İşletme Stokları açıklancak. Perşembe ise Avrupa’nın Tüketici Güveni ve PMI’larının dışında ABD Philadelphia FED endeksi(15) gelecek. Cuma kapanışise Almanya’nın IFO’su ile yapılacak.