Deloitte Eğitim Vakfı’nın Millward Brown ile hayata geçirdiği çalışmaya göre, Y Kuşağı teknolojiyi yakından takip ediyor, takım çalışmasına değer veriyor ve ailelerini ön planda tutuyor. Araştırmacı – Yazar Bekir Ağırdır ise Y kuşağını değerlendirirken teknolojik gelişmeleri iyi anlamak gerektiğini vurguluyor.
7 Ekim 2013, İstanbul – Deloitte Eğitim Vakfı tarafından Türkiye’de, Deloitte tarafından 16 farklı ülkede olmak üzere, toplamda 17 ülkede gerçekleştirilen “Y Kuşağı İnovasyon Araştırması” önemli sonuçlar ortaya koyuyor.
Millward Brown ile beraber hayata geçirilen araştırma, Ocak 1982 ve sonrası doğumlu, en az yüksekokul mezunu ve tam zamanlı çalışanları kapsıyor. Araştırmaya göre, Y kuşağı ailelerini ön planda tutuyor, bilgiye ve takım çalışmasına değer veriyor, teknolojiyi yakından takip ediyor, en önemlisi de işin başarısının sadece finansal başarı ile değil farklı kriterlerle de ölçülmesi gerektiğine inanıyor.
Gerçekleştirilen bu araştırmanın Y Kuşağını anlamak isteyen iş dünyasına ışık tutacağını belirten Deloitte Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Levent Yaveroğlu, şöyle devam etti: “Türkiye, nitelikli genç nüfusuyla gerek Avrupa’nın gerekse Ortadoğu’nun en öne çıkan ülkelerinden biri. Ülkelerin, kurumların ve hatta bireylerin rekabet ettiği günümüzde ise inovasyon, genç nüfusun hem teşvik kaynağı hem de gelişmenin ve diğer kuşaklardan sıyrılmanın en önemli unsuru. İşte bu noktada, biz de Deloitte Eğitim Vakfı olarak, iş dünyasının genç profesyonellerinin inovasyona bakışına ve elde ettiğimiz sonuçla bu anlayışı daha ileriye götürecek düşüncelere referans noktası oluşturmak istedik.”
“Teknoloji onların bir uzvu”
Yeni neslin çalıştıkları şirketlerden, yöneticilerden ve genel olarak iş dünyasından beklentilerini ortaya koyma amacını taşıyan araştırma ile ilgili analiz yapan Araştırmacı – Yazar Bekir Ağırdır şunları kaydetti: “ Y kuşağı, teknolojiyi yakından takip eden, aile odaklı, başarıyı hedefleyen ve bu başarının görünür olmasını daha çok isteyen, takım çalışmasına inanan, ilgi odağı olmayı isteyen, her zaman farklı ve yeni olanı arayan, belirgin ve sert kurallardan kaçan, kimliklerini ortaya koymak, çevrelerinden farklılaşmak için markaları kullanan bir kuşak olarak tanımlanıyor. İçinde yaşadığımız dünya çok boyutlu, çok aktörlü, daha hızlı, zaman ve mekândan bağımsız, hiyerarşilerden çok ağ örgütlenmelerinin esas olduğu yeni bir hayat. Gençler doğrudan bu hayata, bu teknolojilere doğdular. Onlar için teknoloji takip edilmesi ya da edilmemesi tercih meselesi olan bir şeyden ziyade bedenin bir uzvu kadar doğallaşmış durumda. Bizlere yeni, farklı, kimi zaman aykırı gelen şey, onların içine doğduğu yeni hayatın ritminin ve zihin haritalarının veri kabul ettiği şey. Bu gençler, çocukluklarından itibaren bilgisayar, cep telefonu gibi teknolojilere sürekli bir erişim imkânına sahipler. O nedenle de Y kuşağı ile ilgili değerlendirmelerde bu faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum.”
Yenilikçi bir kuşak
Araştırmaya göre Y Kuşağı’nın %63’ü kendilerini yenilikçi olarak görüyor. (16 ülke %62, Türkiye %63) Bir organizasyonun inovatif olarak düşünülmesi için gerekli üç ana etmeni ise: Düzenli öğrenimi teşvik etme (%49), Çalışanlara kendilerini eğitme, ilgi alanlarına ve yeni fikir araştırmalarına adamaları için boş zaman yaratma (%42) ve Fikir üretimini ve yaratıcılığı teşvik etme ve ödüllendirme (%42) olarak ortaya koyuyorlar.
Şirketler topluma katkı sağlıyor
Türk Y Kuşağı’nın büyük bir kısmı, şirketlerinin topluma katkı sağladığını düşünüyor (Türkiye bu listede altıncı sırada). Diğer 16 ülkede bu oran %17 olarak gerçekleşiyor. Araştırmada öne çıkan diğer başlıklar ise şöyle;
· Türkiye ve diğer ülke katılımcıları işletmelerdeki inovasyonun, toplum üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu düşünüyor. Her iki grupta da bu oran %71 olarak karşımıza çıkıyor.
· Türkiye’deki Y Kuşağı’na göre işletmelerin odaklanması gereken en önemli zorluk finansal kısıtlar. Değişime kapalılık ve eğitim eksikliği finansal kısıtları takip ediyor.
· “İlerlemeyi sağlamak” katılımcıların %47’si tarafından iş dünyasının en önemli varlık sebebi olarak görülürken, “mal ve hizmet üretimi” ve “kar sağlamak” %46’lık oranlar ile yakından takip ediyor.
· Türk katılımcıların sadece %43’ü çalıştıkları kurumun inovatif olduğunu düşünürken, Türkiye dışındaki diğer 16 ülkede ise bu oran %60’a yükseliyor.
· Verilen cevaplarda Güney Afrika katılımcılarının %90 oranında işin büyümesi ve gelişimi açısından hayati önem taşıdığını düşündüğü inovasyonun, Kıta Avrupası ve Japonya’da aynı oranda önemsenmediği ortaya çıkıyor. Araştırmaya katılan tüm ülkelerde ortalama %78’lik kesim, inovasyonun işin büyümesi ve gelişmesi açısından önemli olduğunu düşünüyor. Türkiye’deki katılımcıların ise %60’ı, inovasyonun iş gelişimi açısından önemli olduğunu düşünmekle birlikte bu oran araştırma ortalamasının oldukça altında yer alıyor.
· Yaratıcılık, inovatif bir bireyin en önemli özelliği olarak görülüyor. Türkiye için yaratıcılığın yanı sıra, girişimci olmak da inovatif bir bireyin taşıması gereken özelliklerden biri olarak öne çıkıyor.
· Finansal yetersizlikler, finansal baskı ve yatırım eksikliği her iki katılımcı grup tarafından inovasyonun önündeki en büyük engel olarak belirtiliyor. Diğer etmenler de diğer ülkelerde nispeten dengeli bir dağılım gözlemlenirken, Türk Y Kuşağı, zayıf liderlik, zayıf yönetim ve vizyon eksiğini %17 ile özellikle vurguluyor.