Atılım Üniversitesi’nde “Değişen Dünya Değişen Üniversite: Yükseköğretimin Geleceği” başlıklı panel, 12 Mart Pazartesi günü Hukuk Fakültesi Orhan Zaim Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Atılım Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oya Batum Menteşe’nin moderatörlüğünde düzenlenen panele Prof. Dr. Kemal Gürüz, Prof. Dr. Ural Akbulut ve Abbas Güçlü panelist olarak katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Atılım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdurrahim Özgenoğlu, “Akademi ve okul, soru sormak ve cevap aramak için kurulmasına karşın, yüzlerce yıl içinde, filozofların düşüncelerini yayma misyonuna dönüştü. Gerçeği bulma isteğiyle gelenler, hazırlanmış öğretiyi alır oldu. Bu süreçte merak eden, düşünen, arayan, keşfetmeye çalışan insan sayısı artmadı. Tam aksine, cevapları okulda öğrenen insan sayısı arttı. Günümüzde üniversite yollarına hazırlanan gençlerin aklında tek bir soru var: ‘Ben nerede iş bulacağım?’ Artık, yeni dünyada yeni bir üniversite gerekiyor. Sanayi düzeninin baskısı altında iyice kendi olmaktan uzaklaşan bir kurum olarak üniversite özüne dönmeli. İnsanlara soru sormayı, sorgulamayı, keşfetme arzusunu, araştırmayı, yol ve yöntem takip etmeyi, yeni bir fikir oluşturmayı, yeni bakış açılarını yakalamayı öğretmeliyiz” dedi.
Prof. Dr. Kemal Gürüz, değişen üniversitenin günümüzün en önemli konularından biri olduğunu belirttiği konuşmasında, “Yüksek öğretim denildiğinde akla lisans eğitimi geliyor, ama ön lisans eğitimi göz ardı ediliyor. Oysa ki üniversitelerle ilgili herhangi bir düzenleme, orta öğretimden bağımsız düşünülemez. Zorunlu eğitimin kesintisiz olması gerekir ve müfredatı tek olmalıdır. Zorunlu eğitimle sağlanan altyapı üzerine temel ve uygulamalı bilimler ile mesleki ve teknik eğitimlerin verilmesi gerekir. Özellikle üç alanda, hukuk, öğretmenlik ve ilahiyatta mutlaka lisans mezunu öğrenciler yetiştirmeliyiz” dedi.
Prof. Dr. Ural Akbulut, yaptığı konuşmada “Üniversiteler ülkelerin gelişmesinde çok önemli rol oynayan kurumlardır; yetiştirdikleri insanlar ile toplumun refah düzeyini artırırlar. Ortalama eğitimdeki bir yıllık artış, ülkenin milli gelirinin yüzde 10 artmasıyla sonuçlanıyor. Gelişmekte olan ülkelerde gençler iyi bir eğitim almak için çabalıyor. Önemli olan, gençlere dünya standartlarında eğitim sunulmasıdır. Üniversite sayısının artmasıyla birlikte kaynaklar azaldığı gibi kaliteli akademisyen bulmak da giderek güçleşti. Brezilya, yıllık doktora diploma sayısını yüzde 300 artırdı; yılda 10 bin doktora, 30 bin yüksek lisans mezunu var. Türkiye de bu modeli örnek almalı” dedi.
Gazeteci ve köşe yazarı Abbas Güçlü ise, “Üniversiteler, Türkiye’de kan kaybediyor. Aynı durum ABD için de geçerli. Dört yıllık lisans eğitimi öğrencilere çok uzun geliyor, çünkü bir an önce iş hayatına atılmak istiyorlar. Üniversitelerin farklı disiplinlerde bulunması, farklı modeller geliştirmesi gerekiyor. Devletin üniversitelere verdiği kaynakları düzenlemesi lazım. Örneğin 130 bin kontenjan boş kaldı, kimsenin umurunda değil ve gelecek yıl bu rakam 150 bin olacaktır. Atılım Üniversitesi’nin böyle bir konuyu gündeme getirmesi ve tartışması çok önemli. Ama bu tartışma burada kalmamalı ve farklı gruplar ile sürdürülerek sonucunda bir rapor hazırlanmalı” diye konuştu.